Oysa ki, maddede açıkça belirtildiği gibi, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk, T./Ateş, D.: Aile Hukuku, C. 2, İstanbul 2019, s. 302). Polatlı 1....
için aylık 200 TL iştirak nafakası, kendisi için de 250 TL yoksulluk nafakasına hükmediliğini, aradan 2 yıl kadar süre geçtiği çocuğun okul çağına geldiği açıklanarak kendisi için bağlanan nafakanın 600,00 TL'ye çocuk için bağlanan iştirak nafakasının da aylık 500,00 TL'ye yükseltilmesini talep etmiştir.Davalı düzenli olarak nafakaları ödediğini, 2300 TL maaş aldığını, giderlerinin fazla olduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuştur.Davacının yoksulluk nafakasının artırımı yönündeki talebinin reddine, çocuk için davanın kısmen kabulü ile 200 TL olan nafakanın 300 TL’ye yükseltilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları)....
Zira, yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. O halde, mahkemece; bu ilkeler gözetilerek, "çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince" nafakanın indirilmesine karar verilebileceği dikkate alınıp, ödenmekte olan yoksulluk nafakasının tarafların hal ve şartlarına göre uygun oranda indirilmesine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme sonucu, davanın tamamen kabulü ile yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 31.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, kusur durumuna, günün ekonomik koşullarına göre kadın lehine yoksulluk nafakası verilmesinin yerinde olduğu, ancak hükmedilen yoksulluk nafakası miktarının ise az olduğu, ayrıca üfe oranında arttırım talebi hakkında karar verilmemesinin hatalı olduğu anlaşılmakla, kadın yararına aylık 450,00TL yoksulluk nafakasına, nafakanın her yıl ÜFE oranında arttırılmasına karar verilmiş olup davacı kadın vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar verilmiştir. Çocuk için verilen tedbir-iştirak nafakası açısından: Çocuk lehine tedbir nafakası takdirinde hukuka aykırılık bulunmadığı, takdir edilen miktarın ise günün ekonomik şartlarına, tarafların ekonomik sosyal durumlarına ve hakkaniyete göre uygun anlaşıldığından davacı kadın vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ Taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, yoksulluk nafakası yönünden davanın reddine, iştirak nafakası isteminin kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili, tarafların ... ....Aile Mahkemesi'nin .../06/2015 tarih 2015/408 Esas-2015/468 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, kararın .../06/2015 tarihinde kesinleştiğini, müvekkili ile müşterek çocuk lehine boşanma ilamında iştirak ve yoksulluk nafakasına hükmedilmediğini belirterek davacı müvekkili için dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 250.00 TL yoksulluk nafakasına, müşterek çocuk için aylık 500.00 TL iştirak nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir....
O halde mahkemece; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle nafaka takdiri sırasında kurulan dengenin yeniden sağlanması gerekirken; yanılgılı değerlendirme sonucu yüksek oranda nafaka takdiri doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir. Kabule göre de, taraflar boşanmış olup davacı kadın için arttırılması talep edilen nafaka, mahiyeti itibariyle yoksulluk nafakası niteliğindedir. Buna göre, mahkemece; davacı için hükmedilen nafakanın tedbir nafakası olarak nitelendirilmesi doğru değildir; ayrıca hükmün 1.fıkrasında davacı kadının davalı olarak geçmesi de yanlış olmuştur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının artırımı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı, tarafların Bakırköy 2 Aile mahkemesinin 2003/1123 Esas, 2004/1563 karar sayılı kararıyla boşandıklarını, 100 TL yoksulluk nafakası takdir edildiğini, bu nafakanın günün ekonomik koşulları ve enflasyon sebebiyle müvekkilinin zaruri ihtiyaçlarının artması sonucu yetersiz kaldığını ileri sürerek, nafakanın aylık 400 TL'ye artırılmasını talep etmiştir. Davalı usulüne uygun tebligata rağmen duruşmaya katılmadığı gibi cevap dilekçesi de sunmamıştır. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile nafakanın aylık 350 TL'ye artırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir....
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Dava, aylık 350 TL yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkin olup, mahkemece daha önce nafakanın kaldırılmasına ilişkin açılan davanın reddinden sonra davalının mali durumunda bir değişme olmadığı, davalının aldığı yetim maaşının yoksulluk durumunu ortadan kaldırmayacağı gerekçesiyle davanın reddi yönünde hüküm tesis edilmiş; hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....
Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına (TMK m. 175) hükmedebilmek için nafaka talep eden eşin ağır kusurlu olmaması ve boşanmakla yoksulluğa düşecek olması gerekir. Bu durumda eşit kusurlu eş, yoksulluk nafakası talep edebileceğinden kusur durumu gerekçe gösterilerek yoksulluk nafakasının reddi doğru olmamıştır. (TMK m. 175) O halde, mahkemece toplanılan delillerle, davacı kadının boşanmakla yoksulluğa düşüp düşmeyeceği değerlendirilerek; sonucu uyarınca yoksulluk nafakası istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, kusur durumu gerekçe gösterilerek isteğin reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. 3-Velayet kamu düzenine ilişkin olup resen araştırma ilkesi geçerlidir. Velayetin düzenlenmesinde aslolan çocuğun üstün yararıdır. Mahkemece velayet düzenlemesi yapılırken uzman görüşüne başvurulmamıştır....