(TMK. md.197) Buna göre, mahkemece; davacı yönünden hükmedilen nafakanın yoksulluk nafakası olarak nitelendirilmesi ve müşterek çocuk yönünden hükmedilen nafakanın iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ne var ki, kanuna uygun olmayan bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 1 nolu bendinde yer alan “...karar kesinleşmesine binaen yoksulluk nafakası olarak devamına..." ifadesinin ve 2 nolu bende yer alan "iştirak nafaka" ifadelerinin çıkarılarak yerine "...tedbir nafakası..." ifadelerinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 15.02.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Dava tedbir nafakası istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacı ile müşterek çocuk lehine 200 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar kesinleştikten sonra yoksulluk ve iştirak nafakası olarak devamına karar verilmiştir. Mahkemece karar kesinleştikten sonra eş için yoksulluk, çocuk için iştirak nafakası nitelendirmesi doğru görülmemiştir. Ancak bu hususun düzeltilmesi, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 1. fıkrasından “karar kesinleştikten sonra nafakanın yoksulluk ve iştirak nafakası olarak devamına, cümlesinin çıkartılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 33.45 TL bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 14.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Hal böyle olunca mahkemece; tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı ve ihtiyaçları, günün ekonomik koşulları nazara alınarak, TMK.nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun şekilde bir miktar artırıma karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. O halde mahkemece yapılacak iş; İştirak nafakası yönünden, çocuğun yaşı, okul durumu ve zorunlu ihtiyaçları, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, özellikle velayet kendisinde bulunan annenin de nafakaya ihtiyaç duyduğu dikkate alınarak "hakkaniyete" uygun bir miktar artırıma karar vermek olmalıdır. Yoksulluk nafakası yönünden ise; nafakanın en azından TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan dengenin korunması olmalıdır....
(YHGK 11.4.2007, E. 2007/12-179, K. 2007/198), (YHGK 19.1.1974; YHGK 1.5.1991) Somut olayda, davacı dava dilekçesinde; müşterek çocuk Batu Toprak için iştirak nafakası talep etmiş, mahkemece hükmün 2 numaralı bendinde müşterek çocuk Batu Toprak için dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 300,00 TL yoksulluk nafakasının davalıdan tahsiline şeklinde karar verilmiştir. Mahkemece, müşterek çocuk için talep edilen nafaka yoksulluk nafakası olarak isimlendirilmiştir. Eldeki davada müşterek çocuk için talep edilen nafaka, dava dilekçesinin içeriğine göre, iştirak nafakası mahiyetindedir. Mahkemece nafaka türünün yanlış nitelendirmesi talebin esasını değiştirmez. O halde, mahkemece; müşterek çocuk Batu için takdir edilen nafakanın iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi gerekirken, yoksulluk nafakası olarak nitelendirilmesi ve yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir....
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde tarafların 2014 tarihinde kesinleşen karar ile boşandıkları, boşanma kararı ile kadın yararına 300 TL yoksulluk nafakası verildiği, 2018 tarihinde kadının açtığı yoksulluk nafakası davasının kısmen kabul edildiği nafakanın 125 TL artırıldığı, bu kararın miktar itibari ile kesin olması nedeni ile kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği ve davacının halen davalıya 425,00 TL yoksulluk nafakası ödediği anlaşılmıştır. Davacının SGK kaydı incelendiğinde Haziran 2018 tarihinde işten çıkarıldığı, boşanma kararı verilip kadın yararına yoksulluk nafakası bağlandığı tarihte erkeğin sigortalı olarak çalıştığı anlaşılmakla, davacının ekonomik durumunda değişiklik meydana geldiği anlaşılmıştır. Davalı açısından ise nafakanın bağlandığı boşanma tarihindeki koşulların geçerli olduğu, herhangi bir gelirinin bulunmadığı, yoksulluk halinin devam ettiği anlaşılmıştır....
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının tanık beyanlarıyla belirlenmiş bulunmasına; çocuk için taktir edilen nafakanın hükmün kesinleşmesine kadar tedbir nafakası, hükmün kesinleşmesinden sonra iştirak nafakası; davacı kadın lehine taktir edilen nafakanın hükmün kesinleşmesine kadar tedbir nafakası, hükmün kesinleşmesinden sonra yoksulluk nafakası niteliğinde olduğunun anlaşılmasına göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna ve 67.20 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 09.12.2010 (prş)...
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları)....
Ne var ki, bozma ilamına uyulduğu bildirilmesine karşın "Dava tarihinden 23/10/2019 tarihine kadar takdiren aylık 500 TL tedbir nafakasının devamına, 23/10/2019 tarihinden itibaren aylık 200 TL artırılarak, aylık 700 TL'ye çıkarılmasına” şeklinde kesinleşen tedbir nafakası yönünden ikinci kez bozma ilamına aykırı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. 2-Davalı-karşı davacı kadın lehine 30/12/2015 tarihli ilk kararda hükmedilen aylık 750 TL yoksulluk nafakası Dairemizin 26.10.2017 tarihli, 2016/5883 esas ve 2017/11778 karar sayılı ilamı ile tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre çok olduğundan bahisle bozulmuş, ilk derece mahkesince bozma ilamına uyularak hüküm kurulduğu belirtilemesine karşın 26.12.2018 tarihli karar ile aynı miktarda yoksulluk nafakası hüküm altına alınmış, 26.12.2018 tarihli hüküm aynı sebeple ikince kez bozulmuştur....
Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında "asgari ücretle çalışılmakta bulunulması" yoksulluk nafakası bağlanmasını veya yoksulluk nafakasının ortadan kaldırılmasını gerektiren bir durum olarak kabul edilmemiştir. Ancak, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi, azaltılması talebini de içermekte olduğundan, bu durum nafakanın miktarını tayinde ve indirilmesinde etken olarak dikkate alınmalıdır. O halde; nafakanın kaldırılması isteminin aynı zamanda nafakanın azaltılması istemini de kapsadığı gözetilerek, davalının aylık düzenli olarak elde ettiği gelirin davalıyı yoksulluktan tamamen kurtarmadığı, ancak mali durumunu olumlu yönde değiştirdiği dikkate alındığında nafakada hakkaniyete uygun bir oranda indirim yapılması gerekirken davanın tümden reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Maddi ve Manevi Tazminat-Yoksulluk Nafakası Arttırımı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından maddi tazminat miktarı, yoksulluk nafakasının artırım talebi ile manevi tazminat talebinin reddine yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 143.50 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 13.02.2018...