Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı ve davalı yaptıkları protokol ile Antalya 3. Aile Mahkemesinin 2015/330 esas ve 2016/183 karar sayılı ilamı ile TMK'nın 166/3 madde hükmü gereğince anlaşmalı olarak boşanmışlardır. Taraflar, kanunun emredici nitelikte olan kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir (BK m.19). Aynı zamanda sözleşmenin tarafları, ifanın her yıl ne miktarda ve ne şekilde bir artışla yapılacağını da kararlaştırabilirler. Nitekim, taraflar arasında yapılan protokol ile ödenecek nafaka miktarı kararlaştırılmış ve bu anlaşma, boşanma davasında mahkemece uygun bulunmuş ve karar 07.04.2016 tarihinde kesinleşmiştir....

Somut olayda, dava dilekçesinde dava değeri 100.000,00 TL olarak belirtilmişse de, davaya konu 07.04.2009 günlü sulh-ibra sözleşmesinin iptali istenmiş olmakla, tahsili gereken harcın tayin ve tespiti açısından belirtilen protokol değerinin nazara alınması gerekmektedir. Hal böyle iken, mücerret dava dilekçesinde yazılı beyana dayanılarak harç tahsili suretiyle davaya devam olunarak, karar verilmesi doğru olmamıştır. Bunun yanında, davalı taraf savunmasında, sulh-ibra sözleşmesi hükümlerinin taraflarınca ifa edildiğini ileri sürerek, davanın reddini talep etmiştir. Gerçekten de, tapu devri yükümlülüğü içeren bir sözleşmenin TMK gereğince resmi şekilde yapılması gerekirse de, savunmada ifade edildiği şekilde gerçekten dava konusu protokol hükümlerinin ifa edildiğinin anlaşılması halinde şeklen geçersizlik iddiasının ileri sürülmesi afaki iyiniyet kurallarına uygun kabul edilemez....

    Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için mahkemece 1.06.2012 tarihinde aldırılan 1.Bilirkişi raporunda “ incelemeye konu reçetelerin tanzim edildiği tarihte geçerli protokol hükümlerinin esas alınarak işlem tesis edilmesi gerektiği, reçete tarihleri itibariyle yürürlükte bulunan 2005 ve 2006 yıllarına ait protokollerde 6.3.3 ve 6.3.19 maddelerinde öngörülen hükümler mevcut olmadığından davalı idarenin dava konusu işleminin iptali gerektiği belirtilmiştir.Davalının itirazı üzerine alınan 25.01.2013 tarihli 2.bilirkişi raporunda “2009 protokolünün 6.13 maddesi uyarınca davacının yazılı talebi bulunmadığından reçete tarihlerinde geçerli olan protokol hükümlerinin davacıya uygulanmasının mümkün olmadığı ,davacıya uygulanan fesin ve cezai işlemin doğru olduğu belirtilmiştir....

      Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; Dava taraflarının anlaşmalı olarak boşandıkları, davalı lehine aylık 1.500,00- TL yoksulluk nafakasına ve nafakanın her yıl 1- Ocak'dan itibaren bir önceki yıl gerçekleşen TÜFE oranında arttırılmasına hükmedildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında yapılan protokol hukuki niteliği itibariyle, Türk Medeni Kanunu hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Böylece, taraflar, kanunun emredici nitelikte olan kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir. (BK. Md.19) Nitekim, taraflar arasında yapılan protokol ile ödenecek nafaka miktarı kararlaştırılmış ve bu anlaşma, boşanma davasında, mahkemece; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına uygun bulunmuş verilen karar 20.02.2018 tarihinde temyiz edilmeden kesinleşmiştir....

      nin tüm hisselerinin davacıya satılması konusunda 21.06.2011 tarihli protokolün imzalandığı ve protokolüm 3/g maddesinde satıcının edimini yerine getirmemesi durumunda cezai şart ödeneceğinin öngörüldüğü, protokol gereğince hisselerin davacıya devredilmediği, davalının üstlendiği edimi yerine getirmesinde hukuki ve fiili açıdan imkansızlık bulunmadığı, protokol gereğince davacının cezai şart talep hakkının bulunduğu ancak, cezai şartın 5.000.000,00 USD gibi yüksek bir bedele karşılık geldiği, bu cezai şartın aynen yerine getirilmesi halinde davalının ekonomik olarak mahvına yol açıp açmayacağının değerlendirilmesi gerektiği, buna göre protokol hükümlerinin yerine getirilmemesinden dolayı 25.000,00 USD cezai şartın tahsilinin uygun olacağı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 25.000,00 USD cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmiştir....

        Mahkemece, iddia, savunma, uyulan bozma ilamı, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu edilen 6 ayrı harç bedelinden 165.690.- TL ve 28.710.- TL'lik harçların maliyeden tahsil edilerek borçlulardan dava dışı Hasyapı A.Ş. hesaplarına aktarıldığı, diğer harçların iade alınamadığı veya davacı ile ilgisinin olmadığı, protokol hükümlerine göre iade alınan harçların davacının hesaplarına alacak kaydedilmesi gerekirken, Hasyapı A.Ş. hesaplarına geçilmesinin, davalının protokol şartlarına aykırı davranışı olarak değerlendirildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 194.400.- TL'nin davalıdan tahsiline, bu bedelin 165.690.- TL'sine 03.03.2008, 28.710.- TL'sine 30.01.2009 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir....

          Mahkemece; "davalının ölüm aylığı almasının nafakanın kaldırılması için yasal bir gerekçe olarak kabul edilmeyeceği, davacının dava dilekçesindeki adresinin " Alaçatı Mah. 16175 Sok. No: 2/1 Çeşme /İzmir " olduğu, her ne kadar davacı tanıkları tarafından davacının bu adreste ikamet etmediği beyan edilmişse de; bu beyanlarının davalı tanık anlatımlarıyla birlikte değerlendirildiğinde davanın ispatına yeterli olmadığı; kaldı ki İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi'nin 16/04/2019 kesin tarihli 2018/2064 Esas 2019/395 Karar sayılı ilamıyla kaldırılarak nafakanın artış oranı baki kalmak kaydıyla aylık 2.400- TL olarak belirlenen nafakanın kaldırılması/ azaltılması davasından yaklaşık 2,5 ay gibi geçen kısa sürede dava açılmasının TMK 2....

          Taraflar, nafaka miktarını, protokol ile; başka bir anlatım ile "sözleşme" ile kararlaştırmışlardır. Yapılan sözleşme hükümleri ile davacı erkek, boşanma davasında, davalı kadın için aylık 3.000,00 TL yoksulluk nafakası ödemeyi kabul etmiştir. O nedenle; taraflar arasında hukuki uyuşmazlıkta Borçlar Kanununun uygulanması zorunluluğu bulunmaktadır. Sözleşme hukukuna hakim olan asıl ilke sözleşmeye bağlılık ilkesidir. Nafaka hükümleri bakımından ise, sözleşme hukuku kural ve ilkeleri ile TMK'nun 176/4 hükümlerinin birlikte uygulanması icap eder. Bu halde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradın ciddi olarak bozulacak olursa müdahale gerekebilir. Böyle bir gelişme olmadığı takdirde, taraflar, yaptıkları sözleşme ile bağlıdırlar. Ancak, sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranın şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder....

          Tarafların boşanmanın ferileri konusunda anlaştıklarını beyan ederek 04/07/2022 tarihli protokol sundukları görülmüştür. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Açılan asıl ve karşı dava boşanma, ziynet alacağı, birleşen dava önlem nafakası isteminden ibarettir. Karşı davada boşanma hükmünün davacı-davalı erkek tarafından istinaf edilmeksizin kesinleştiği de verilecek kararda gözetilerek tarafların dosyaya sundukları protokolün boşanmanın ferilerini kapsaması sebebi ile, boşanmanın ferileri konusunda protokol hükümlerine göre tarafların beyanları alındıktan sonra karar verilmek üzere her iki tarafın sair istinaf sebepleri incelenmeksizin İlk Derece Mahkemesi kararının HMK'nın 353/1- a-6 maddesi uyarınca kaldırılarak, dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....

          Cevap dilekçesi: Davalı duruşmadaki beyanında özetle; Protokoldeki ismimin altındaki imza bana aittir, protokol doğrudur, baskı altında kalmadan hür iradem ile davacı ile anlaşmalı olarak boşanmaya karar verdim, ben davacı ile geçinemiyorum, bu yüzden boşanmak istiyorum, davacıdan kendim için herhangi bir maddi-manevi tazminat, nafaka, eşya bedeli,mal, katılma ve katkı payı alacağı ve yargılama gideri talebim yoktur, müşterek çocukların velayeti bana verilsin, protokolün aynen onaylanmasını istiyorum, bu şekilde boşanmamıza karar verilsin " şeklinde beyanda bulunmuştur. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; Tarafların boşanmalarına, müşterek çocukların velayetinin anneye verilmesine, kişisel ilişki tesisine,müşterek çocuklar lehine iştirak nafakasına, bu nafakanın yıllık ÜFE oranında artırılmasına karar verilmiştir....

          UYAP Entegrasyonu