Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı vekili, protokolde okul müdürünün imzasının bulunması davalı şirketin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını, protokolün davalı şirketin bilgisi dahilinde imzalandığını, her ne kadar mahkeme kararında okul müdürünün şirketi temsile yetkisi olmadığı gerekçesi ile karar verilmiş ise de sözleşme imzalanırken bu durumun bilindiğini, bilinen bu durumun yıllar sonra gündeme getirilmiş olmasının kötü niyetin göstergesi olduğunu, 3308 sayılı Kanun ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 1475 sayılı İş Kanunu hükümleri değerlendirildiğinde protokol kapsamında öğrenci başına belirlenen tutarın ilgili okul idaresi tarafından hastane döner sermaye hesabına ödenmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığını, davalı şirket ile akdedilen protokol hükümlerinin tarafların serbest iradesi ile belirlendiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir....

Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ :Karşılıklı Boşanma - Nafakanın Kaldırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi, nafakanın kaldırılması davasının reddi, yoksulluk nafakası ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davacı-davalı erkeğin, nafakanın kaldırılması davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Kaldırılması talep edilen nafakanın yıllık tutarı 6.000,00 TL olup karar tarihindeki kesinlik sınırı 41.530,00 TL'yi aşmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362. maddesi gereğince temyiz sınırı altında kalan para alacağına ilişkin karar kesindir....

    in protokol ile vermiş olduğu güvence ile müvekkilinin kendi edimini yerine getirdiğini, davalı şirketin süreç içerisinde şirketin içini boşaltarak borca batık hale geldiğini, protokolü ...'in kesin olarak kabul ettiği ve bu hususun bilirkişi raporunda açıkça tespit edildiğini, icra takibinde ve açıkça protokole dayanıldığını, ...'in bir başka davada protokolü kabul ederek protokol sözleşmesiyle borcu zaten kabul ettiğini, dosyadaki protokol başlıklı sözleşme gereğince karşı tarafın 10-15 gün içerisinde borcu ödemezse teminat amaçlı verdiği çek ve senetleri ödeyeceğini, taahhüt ve kabul ettiğini, mahkemedeki beyanlarının kesin delil olduğunu, protokol başlıklı sözleşmenin kesin delil olarak kabul edildiğini, iddia ederek kararın kaldırılmasını ve davanın tüm talepleri ve diğer davalı yönünden de kabulüne karar verilmesini talep etmiştir....

      Ancak tespiti yapılan fiil/fiiller için reçetenin veriliş tarihinde geçerli olan sözleşme hükümlerinin uygulanması optisyenlik müessesesi tarafından kurumdan yazılı olarak talep edilirse reçetenin veriliş tarihinde yürürlükte olan sözleşmedeki ceza koşulu ve fesih hükümleri uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Bu protokol maddesinde davacının talebi olmaksızın sonraki protokol hükümlerinin kurum tarafından uygulanması gerektiği belirtilmiştir....

        Birden fazla parsel üzerinde kurulmuş bulunan sitelerde ise Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerinin uygulanabilmesi için yukarda belirtilen şartlarla beraber toplu yapı yönetimine geçilmiş olması gerekir. Kat Mülkiyeti Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin 5711 sayılı Kanunun 22. maddesi ile Kat Mülkiyeti Kanununun 66. ve devamı maddelerinde düzenlenen toplu yapılara ilişkin özel hükümler uyarınca sitede henüz toplu yapı yönetimine geçilmediğinin anlaşılması halinde ise uyuşmazlıkta kat mülkiyeti hükümlerinin değil genel hükümlerin uygulanması gerekmektedir. Buna göre görev hususu da genel hükümler uyarınca belirlenmelidir....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Nüfus Tashihi - Nafakanın Kaldırılması - Nafakanın Artırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Uyuşmazlık ve hüküm asıl dava yönünden nüfus kaydının düzeltilmesi- birleşen davalar yönünden nafakanın kaldırılması ve nafakanın artırılması istemlerine ilişkin olup, öncelikle inceleme görevi Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 09.02.2012 tarihli 2012/1 sayılı iş bölümü kararı gereğince Yargıtay 18. Hukuk Dairesine aittir. Ancak Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 26.06.2012 tarihinde görevsizlik kararı vermiş bulunduğundan görevli Dairenin belirlenmesi amacıyla dosyanın Yargıtay Hukuk Daireleri Başkanlar Kuruluna gönderilmesine karar vermek gerekmiştir....

          İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; tedbir/yoksulluk nafakası ile hükmedilen nafakanın TÜFE oranında artırılması ve maddi-manevi tazminat miktarları yönünden, istinaf kanun yoluna başvurmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : HMK'nın 355. maddesine göre re'sen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Dava, TMK'nın 166/1. maddesi gereğince evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeni ile boşanma ve ferilerine ilişkindir. 1- Davacının tedbir/yoksulluk nafakası ile hükmedilen nafakanın TÜFE oranında artırılması hususunda yapılan istinaf itirazının incelenmesinde; Mahkeme tarafından, davacı kadın yararına, 150,00 TL tedbir, 750,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir....

          Bu durumda mahkemece protokol hükümlerinin gözetilmesi ve varsa protokol tarihi ile takip tarihi arasında oluşan alacakların dikkate alınması suretiyle bir karar oluşturulmak üzere inceleme yapılması gerekirken, önceki döneme ait kayıtlara itibar edilmesi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Yukarıda (1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 750.00.-TL. duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 01.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            - KARAR - Davacı vekili, müvekkili ile davalının yetkilisi olduğu şirket arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğunu, yüklenicinin inşaatı yarım bıraktığını, inşaatın müvekkili tarafından devamını sağlamak amacı ile davalı ile protokol imzalandığını, bu protokol gereğince devam etmekte olunan inşaattaki 4 bağımsız bölüm üzerinde davalı adına tapuda intifa hakkı tesis edildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin tasfiye edildiğini, davalının işi bıraktığını, protokolün gerçekleşmesinin imkanı kalmadığını ileri sürerek davalı adına tesis edilen intifa hakkının terkinini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, protokolün resmi şekilde yapılmadığı için intifa hakkına ilişkin hükümlerinin geçersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir....

              Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre; davacının taraflar arasındaki yapılandırma protokolündeki hesaplamaya göre taksit ödemelerini yapmadığı ve borcunu belirtmediği, protokolün 4/m maddesinde taksitler vadesinde ödenmediği takdirde önceden başlatılan yasal takiplere devam edileceğinin düzenlendiği, davacının iş bu dava süresince de hiçbir ödeme yapmadığı, davacının kendisinin uymadığı protokole, davalının uymasını istemesinin hakkın kötüye kullanımı olduğu iş bu davanın konusunun protokol hükümlerinin uygulanması neticesinde davacının borçlu olup olmadığının tespiti olup, davacının protokol hükümlerine göre ödemesini devam ettirmediğinden davanın reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacının, dava dışı ...'...

                UYAP Entegrasyonu