Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Aile Mahkemesi'nin 2008/73 Esas - 68 Karar sayılı boşanma ilamında hüküm bölümünün 2. bendinde ''protokolün tarafların zapta geçen ve yukarıda yazıldığı şekilde kabulüne'' karar verilmiş olup, bu şekliyle protokol hüküm fıkrasına göre sınırlandırıldığından nafaka yönünden hüküm bölümüyle sınırlı olarak infaz yapılabilir. Anılan ilamda nafaka için bir artış hükmü bulunmadığından protokoldeki artış hükmüne göre hesaplanan miktarın istenemeyeceğinin kabulü gerekir. Bu kurallara göre yapılan inceleme ile sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde şikayetin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir....

    Davalı vekili, davacının müvekkiline protokol hükümleri uyarınca teminat senedi vermediğini, davacının borç olarak aldığı miktara yönelik senetlerin düzenlendiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre, senetlerin yanlar arasında bağıtlanan protokol hükümleri uyarınca teminat amacıyla davalı yana teslim edildiği, davalının senetleri anlaşmaya aykırı olarak doldurarak takibe koyduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının borçlu olmadığının tespitine, davalı yanca tahsil edilen 16.300.00 YTL’nin 04.07.2005 tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline, koşulları oluşmadığından tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Davacı yan, takibe konu senetlerin taraflar arasında imzalanan protokol hükümleri gereğince verilen 60.000 Euro bedelli teminat senetleri olduğunu ileri sürerken davalı taraf, takip konusu senetlerin teminat senetleri olmadığını savunmuştur....

      KARAR Davacı kendisine ait taşınmazı 7.12.2001 tarihinde davalıya bağışladığını, 10.12.2001 tarihli il genel meclisi kararı ile bağışın kabul edildiğini, daha sonra vali ile yapılan 25.3.2002 tarihli protokol ile bağış konusu taşınmaz çevre düzenlemesi nedeniyle yıkılacağından yerine civardan su basmanı yapılmış bir 100 metrekarelik inşaat vermeyi taahhüt ettiklerini, bilahare aynı gün tapuyu verdiği halde, davalının edimini yerine getirmediğini, en son talebinin reddine ilişkin 6.11.2006 tarihli il genel meclisi kararı alındığını bildirerek; protokol hükümlerinin aynen ifasını, yerine getirilmemesi nedeniyle uğradığı zarar olarak şimdilik 7000 TL maddi 1000 TL manevi zararın faizi ile tahsilini, olmadığı takdirde, bağışın iptalini, yıkılan evinin aynen yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir....

        Mahkemece, yapılan yargılamaya sonucunda, taraflar arasında idari yargıda görülen hukuki sorunların kesinleşmiş yargı kararı ile sonuçlanmadığı, bu sebeple söz konusu protokol uyarınca alacağın talep hakkı doğmadan davacının takip yapmasında 6100 sayılı HMK 114/h md. uyarınca hukuki yarar bulunmadığı ve dava şartının bu yönden gerçekleşmiş olmadığından davanın reddine, davacının da davalı hakkındaki takipte haksız ise de kötüniyetli sayılmayacağı gerekçesiyle davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 07.07.2011 tarihli protokol hükümlerinin davacı tarafından yerine getirilmediği, taraflar arasındaki hukuki sorunların kesinleşmiş yargı kararı ile sonuçlanmadan davacının alacağını talep hakkı bulunmadığı mahkemenin de kabulündedir....

          kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı" öngörüldüğünden, temyiz isteğinin incelenmesinde 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin hükümleri uygulanmıştır....

            Somut olayda borçlu aleyhine birikmiş ve devam eden aylar nafakasının tahsili amacıyla ilamlı takip başlatıldığı, alacaklı vekilinin birikmiş nafaka yönünden borçlunun emekli maaşının 1/4 'ü üzerine haciz konulması talebinin İcra Müdürlüğü'nce birikmiş nafakanın adi alacak vasfında bulunduğu, bu nedenle tahsili için emekli maaşı üzerine haciz konulamayacağından bahisle reddedildiği, şikayet üzerine icra Mahkemesi'nce de kararın yerinde bulunarak talebin reddedildiği, hükmün alacaklı vekilince temyiz edildiği anlaşılmaktadır....

              Aile Mahkemesinin 2017/858 Esas 2018/221 Karar sayılı kararı ile takdir olunan 350 TL nafakanın 4.650 TL daha arttırılarak 5.000 TL'ye çıkarılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle; öncelikle nafakanın arttırılması halinde şu anda düzenli ödemiş olduğu nafakayı ödeyemeyecek duruma düşeceğini, boşanma sırasındaki geliri ile şu an ki geliri arasındaki farkın mevcut enflasyon göz önüne alındığından afaki boyutta olmadığını, davacının talep ettiği gibi nafakanın toplam 4650 TL daha arttırılmasının hayati ihtiyaçlarını da karşılayamayacak duruma gelmesine neden olacağını tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince; davacının 04/10/2000 doğumlu olduğu, hali hazırda iştirak nafakasının sona erdiği, bu nedenle sona eren iştirak nafakasının arttırılmasının da mümkün olmadığı anlaşıldığından davacının davasının reddine karar verilmiştir....

              Davalı-davacı erkek vekili ise cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacı-davalı kadının duygusal ilişki içinde olduğu başka bir erkekle aynı evde yaşadığını, sosyal yaşam şekli itibariyle yoksulluk içinde olmadığını, babasından emekli maaşı da aldığını belirterek davanın reddine, karşı dava olarak nafakanın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; davacı-davalının davasının reddine, " ...davacının davalıdan nafaka aldığı sırada başka bir erkekle nikahsız olarak bir ilişkisinin olduğu, birlikte yaşadıkları, bu durumun nafakanın kaldırılmasının sebeplerinden olduğu..." gerekçesiyle karşı davanın kabulü ile, yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiştir....

              Aile Mahkemesinin 2013/1076 Esas, 2014/555 Karar, 21.10.2014 tarihli kararı ile davacı kadın lehine belirlenen aylık 300,00 TL yoksulluk nafakasının dava tarihi olan 19.09.2020 tarihinden geçerli olmak üzere aylık 400,00 TL artışla aylık 700,00 TL'ye yükseltilmesine, davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine, nafakanın her yıl ÜFE oranında artırılmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur. HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı kadının istinaf talebinin KISMEN KABULÜ ile, ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, 2- Davanın KISMEN KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 19....

              İSTİNAF SEBEPLERİ İstinaf eden-davacılar vekili tarafından; Dava konusu bononun taraflar arasındaki 10.04.2013 tarihli protokol kapsamında verildiği hususunun ihtilafsız olduğu, protokol kapsamında olası 2 sonucun ortaya çıktığı, müvekkilleri tarafından 7.714,30 TL icra masraflarının davalı yana ödenmesi ile senedin bedelsiz kaldığı, mahkemece protokol hükümlerinin hatalı yorumlandığı bildirilerek başvurulmuştur. UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR Uyuşmazlık taraflar arasında 10.04.2013 tarihli protokol kapsamında verilen senedin bedelsiz kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, bedelsizlik iddiasına dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır....

                UYAP Entegrasyonu