Yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. 2)Somut olayda hükmedilen iştirak nafakasının başlangıç tarihi kararın kesinleşmesinden itibaren olarak belirlenmiştir. 28/11/1956 tarih ve 15 E.-15 K.sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder. Buna göre, nafakaya dava tarihten itibaren hükmetmek gerekirken; nafakanın kararın kesinleşmesinden itibaren tahsiline yönelik hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. 3)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 9. maddesi gereğince; nafaka davalarında tespit olunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın tamamı vekâlet ücreti olarak hükmolunur....
Aile Mahkemesinin 19/01/2015 tarihli 2015/21 Esas-2015/18 Karar sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, bahsi geçen ve taraflar arasındaki 12/01/2015 tarihli Protokole dayalı ilamda mevcut kimi belirsizlik ve ihtilafların ortadan kaldırılması amacı ile 16/08/2017 tarihli Protokol imzalanarak iştirak nafakası miktarlarının aylık 2.250,00 şer TL ye çıkarıldığını, ancak, bu protokol tarihi ile iş bu davanın açıldığı tarihte müvekkilinin ekonomik durumunun tamamen değiştiğini, Protokolün imzalandığı tarihte çalışmakta olduğu Prelli Otomobil Lastikleri A.Ş.'...
İmzası davalıya ait olan protokol hükümlerinin büyük kısmı yerine getirilmek suretiyle protokol geçerli hale getirilmiştir. Davacı protokol uyarınca alacağını talep edebilir. O halde mahkemece, tarafların delilleri değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 28/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu durum, ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Somut olayda; tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları, 500.00 Euro yoksulluk nafakasının protokol ile belirlendiği, boşanmaya dair kararın 16/08/2002 tarihinde kesinleştiği, davacının % 60 engelli olduğu, aylık net gelirinin 2.541.37 Euro olduğu, aracı olduğu, Kuşadası'nda taşınmazı olduğu, yeniden evlendiği, davalı kadının ise 25/06/2010 tarihinden beri yaşlılık aylığı aldığı, çalışmayan kızı ile kendi evinde kaldığı, Sultanhisar ve Kuşadası'nda taşınmazı olduğu, aracı olduğu anlaşılmıştır. Nafaka alacaklısı kadının, yasal şartlar oluştuğunda yaşlılık aylığını hakedeceği davacı tarafından öngörülmesi gereken bir konu olduğu gibi davalıya halen ödenen yaşlılık aylığı da asgari ücret düzeyinde olduğundan onu yoksulluktan kurtaracak nitelikte değildir....
(AİLE) MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen nafakanın (iştirak) azaltılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
DAVA TÜRÜ :Nafaka Artırımı-Nafakanın Kaldırılması ve Velayetin Değiştirilmesi Taraflar arasındaki "nafakanın artırılması" davası ile davalı tarafından açılan "yoksulluk nafakasının kaldırılması ve velayetin değiştirilmesi" davasının birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-davacı tarafından; her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davalı-davacı(nın), “nafakanın artırılması” davasında verilen hükme ilişkin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de; bu Kanuna 31.3.2011 tarihli ve 6217 sayılı Kanunun 30. maddesiyle ilave edilen Geçici 3. maddenin (1) fıkrasında; “Bölge Adliye Mahkemelerinin Resmi Gazete'de ilan edilecek görev başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı” hükme bağlandığından, kararın temyizi...
Aile Mahkemesi'nin 22/05/2013 tarih 2013/755- 290 esas-karar sayılı kararı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, müşterek çocuğun annede kaldığını, davalının baskısı neticesinde çocuk için aylık 2.000,00 TL iştirak nafakasına ve nafakanın ileriki yıllarda TÜFE oranında arttırılmasına karar verildiğini, TÜFE artışıyla birlikte nafakanın aylık 2.550,00 TL olduğunu, Mayıs ayında da 2.850,00 TL olacağını, müvekkilinin İzzet Baysal Devlet Hastanesinde uzman hekim olarak görev yaptığını, toplam 5.150,70 TL maaş aldığını, aylık 3.663,69 TL kredi ödemesinin olduğunu, müvekkilinin hayatını idame ettirebilmek için her ay 1.000,00 TL borçlandığını, davalının aylık gelirinin 10.000,000 civarında olduğunu, müşterek çocuk için hükmedilen nafakanın fahiş olduğunu belirterek, nafakanın aylık 750,00 TL'ye indirilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir....
olduğunu, ödemelerin tarafınca yapıldığını, bu sebeple nafakanın dahi yetersiz olduğunu belirterek asıl davanın reddini karşı davasında ise; çocuğun 15.900,00TL özel okul, 3.500TL yemek, 1.500TL kitap, kırtasiye ve ek kaynak ücretlerinin olduğunu, ayrıca iş saatlerinden dolayı çocuğu şahsi aracıyla okula götürdüğünü, çocuğun ihtiyaçlarının arttığını, hükmedilen nafakanın yetersiz olduğu halde asıl davacının nafakayı eksik ödeyerek tarafını mağdur ettiğini belirterek asıl davanın reddini, karşı davanın kabulü ile çocuk yararına hükmedilen nafakanın aylık 1.500TL'ye yükseltilmesini talep ve karşı dava etmiştir....
Somut olayda; taraflar yaptıkları protokol gereği İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesine ait 02/03/2015 tarih ve 2015/160 Esas, 2015/157 Karar sayılı kararı ile TMK’nın 166/3 madde hükmü gereğince anlaşmalı olarak boşanmışlardır. Bu durumda, yapılan protokol hukuki niteliği itibariyle, Türk Medeni Kanunu hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Böylece, taraflar, kanunun emredici nitelikte olan kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir (BK. md.19). Aynı zamanda, sözleşenler, ifanın her yıl ne miktarda ve ne şekilde bir artışla yapılacağını da kararlaştırabilirler. Nitekim, taraflar arasında yapılan protokol ile ödenecek nafaka miktarı kararlaştırılmış ve bu anlaşma ,boşanma davasında, mahkemece; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına uygun bulunmuş verilen karar 02/03/2015 tarihinde temyiz edilmeden kesinleşmiştir....
Mahkemece TMK 166/3.md.gereğince tarafların boşanmalarına,karşılıklı nafaka-maddi ve manevi tazminat-eşya alacağı ve ziynet talepleri bulunmadığından bu konularda karar verilmesine yer olmadığına,sunulan protokol aynen hüküm kısmında belirtilerek bu protokolün onaylanmasına"karar verilmiş,karara karşı davalı kadın istinaf başvurusunda bulunmuştur. İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı kadın istinaf dilekçesinde özetle"...protokolde kendisi için nafakanın İzmir Mahkemeleri tarafından belirlenmesinin yer aldığını,buna rağmen hem bu protokolün onaylanmasına hem de nafaka istemediğine ilişkin hükümde çelişki bulunduğunu,duruşmadaki beyanının matbu olarak yeraldığını,nafaka hususunun açıklattırılması ve buna göre karar verilmesi gerektiğini,kararın kaldırılmasını"istinaf sebebi yapmıştır. GEREKÇE: Dava anlaşmalı boşanma talebinden ibarettir. HMK'nun 355. maddesi gereğince; istinaf dilekçesinde sayılan sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak inceleme yapılmıştır....