WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE ; Dava, TBK'nun 19. (818 sayılı BK'nun 18.) maddesi gereğince muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkindir. Muvazaa hukuksal sebebine dayalı iptal davalarında kural olarak 3. kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Çünkü, danışıklı bir hukuki işlem ile 3. kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak 3. kişinin danışıklı işlem ile haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan alacaklı olması ve danışıklı işlemin alacağının ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunması gerekir. Muvazaa davası, borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....

    Maddesine göre; "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir." şeklinde düzenleme mevcuttur. 6100 sayılı HMK'nın 392. maddesinde mahkemece teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilebilecek olması, açılan davanın niteliği itibariyle tedbir konulması halinde davalının hali hazırda görünen bir zararın oluşmayacağı, fakat tedbir konulmaması halinde dava konusu taşınmazın 3....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU KAYDINDAKİ ŞERHİN TERKİNİ, TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacı, 3 parsel sayılı taşınmazı 01/08/2006 tarihinde satınalma yolu ile edindiğinı, satın alma tarihinde tapu kaydında herhangi bir şerh ve takyidat olmadığını, ancak Ankara 3.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2004/1175 E. sayılı dosyası üzerinden 28/06/2007 tarihinde vesayet şerhinin işlenmesi, tasarrufun durdurulması ve taşınmaz üzerine tedbir konulmasına karar verildiğini ileri sürerek taşınmaz üzerine konulan vesayet şerhin kaldırılmasını istemiştir. Davalı asıl davanın reddini savunmuş. Birleştirilerek görülen davasında ise; dava konusu 3 parsel sayılı taşınmazın satış tarihinde hukuki ehliyete haiz olmadığını bildirip, hukuki ehliyetsizlik ve muvazaa nedeniyle tapunun iptali ile payı oranında adına tescile karar verilmesi isteğinde bulunmuştur....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU KAYDINDAKİ ŞERHİN TERKİNİ, TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacı, 3 parsel sayılı taşınmazı 01/08/2006 tarihinde satınalma yolu ile edindiğinı, satın alma tarihinde tapu kaydında herhangi bir şerh ve takyidat olmadığını, ancak Ankara 3.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2004/1175 E. sayılı dosyası üzerinden 28/06/2007 tarihinde vesayet şerhinin işlenmesi, tasarrufun durdurulması ve taşınmaz üzerine tedbir konulmasına karar verildiğini ileri sürerek taşınmaz üzerine konulan vesayet şerhin kaldırılmasını istemiştir. Davalı asıl davanın reddini savunmuş. Birleştirilerek görülen davasında ise; dava konusu 3 parsel sayılı taşınmazın satış tarihinde hukuki ehliyete haiz olmadığını bildirip, hukuki ehliyetsizlik ve muvazaa nedeniyle tapunun iptali ile payı oranında adına tescile karar verilmesi isteğinde bulunmuştur....

        Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 2012/867 E 2012/1672 K sayılı ilamında da belirtildiği gibi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389/1. Maddesinden uyuşmazlık konusu şey üzerine ihtiyati tedbir şerhi konulabileceği açık olarak anlaşılmakla" gerekçeleri ile; 1- İhtiyati tedbir talebinin REDDİNE, dair karar verilmiştir....

        Mahkemece, celse arasında verilen karar üzerine, 02.08.2011 tarihinde Tapu Müdürlüğü'ne yazılan müzekkere ile dava konusu taşınmazın tapu kaydına dava sonuçlanıncaya karar üçüncü kişilere devir ve satışının önlenmesi bakımından "ihtiyati tedbir" konulmuştur. Davalı ... vekili taşınmaz üzerine konulan tedbir sebebiyle zarara uğradığını açıklayarak, müdahale dilekçesi ile davaya giren 3.kişi ... ise, teminat alınmadan konulan tedbir sebebiyle taşınmazı kullanamadığını, mağdur olduğunu bildirmek suretiyle HMK'nun 394 maddesi uyarınca tedbir kararına itiraz etmişlerdir....

          İstinaf nedenleri, Davacı vekili; yargılamanın devamı sırasında ticari taksinin 3. şahıslara devredilmesi halinde müvekkili ve devralan 3. şahsın mağdur olacağını, yalaşık ispatın gerçekleştiğini, mahkemenin gerekçesinin hukuka uygun olmadığını belirterek ara kararın kaldırılmasını ve ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir. 6100 sayılı HMK'nın "ihtiyati tedbirin şartları"na ilişkin 389. maddesinde; "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir." düzenlemesi bulunmaktadır....

          Kural olarak 3.kişiler olayımızda davacı, muvazaa nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde, tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü,danışıklı olan bir hukuki işlem ile 3.kişinin zarara uğratılması ona karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı işlem yapılması gerekir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar....

            Somut olayda da, inanılan durumunda bulunan davalıların, taşınmaza tedbir konulmasına ilişkin tehlike sona erdikten sonra kendilerine devredilen taşınmazı talebe rağmen davacıya iade etmedikleri konusundaki iddia da, hileyi değil, davalıların inanç sözleşmesindeki geri verme borçlarını ifadan kaçındıklarını gösterir. Başka bir ifade ile inanılan sıfatındaki davalıların geri verme konusundaki edimlerini yerine getirmemeleri hile değil, sözleşmeye aykırılık niteliğindedir. Kaldı ki bir an için bu durumun hile olarak kabulü halinde dahi, işlemin yapıldığı tarih ile dava tarihi arasında geçen 3 yıl 7 aylık süre nedeniyle Borçlar Kanununun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre de fazlasıyla geçmiştir....

              Somut olayda da, inanılan durumunda bulunan davalıların, taşınmaza tedbir konulmasına ilişkin tehlike sona erdikten sonra kendilerine devredilen taşınmazı talebe rağmen davacıya iade etmedikleri konusundaki iddia da, hileyi değil, davalıların inanç sözleşmesindeki geri verme borçlarını ifadan kaçındıklarını gösterir. Başka bir ifade ile inanılan sıfatındaki davalıların geri verme konusundaki edimlerini yerine getirmemeleri hile değil, sözleşmeye aykırılık niteliğindedir. Kaldı ki bir an için bu durumun hile olarak kabulü halinde dahi, işlemin yapıldığı tarih ile dava tarihi arasında geçen 3 yıl 7 aylık süre nedeniyle Borçlar Kanununun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre de fazlasıyla geçmiştir....

                UYAP Entegrasyonu