Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İTİRAZ : Davalı Serdar Bengü vekili itiraz dilekçesi ile mahkemenin tedbir ara kararın tebliğinin usulsüz olduğunu, dava değerinin düşük gösterildiğini, davacının isteminin belirsiz olduğunu, 2021/499E. sayılı mal rejiminin tasfiyesi dosyasında davacının tedbir talebinin reddine karar verildiğini, bu davanın derdestlik nedeniyle reddi gerektiğini, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, davanın ancak mal rejimi ve boşanma davaları kesinleştikten sonra açılabileceğini, davacının davalılar arasında muvazaa bulunduğu yönünde bir iddiasının bulunmadığını, yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediğini, ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için gereken koşullarının oluşmadığını belirterek, ihtiyati tedbire itiraz etmiştir....

    İhtiyati tedbir talep eden, teminat alınmaksızın verilen ihtiyati tedbir ara kararına karşı, davalı tarafın İtirazının kabulü ile teminat alınmasına dair verilen ara karara, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 394/5.fıkrası gereğince istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf talebine konu ihtiyati tedbir talebine itiraz üzerine verilen karar, HMK 341. madde kapsamında ve 394/5. fıkrası uyarınca istinaf yoluna başvurulabilen kararlardan olması nedeniyle talebin incelenmesi gerekmiştir. İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısmında, “ Geçici Hukuki Korumalar” üst başlığı altında, 389 vd maddelerde düzenlenmiştir....

      Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. 6183 sayılı Kanunun 24. ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir....

        Asliye Hukuk Mahkemesi' nin 24/03/2021 tarih 2021/13 Esas nolu ara kararına karşı, davalı KNG ve davalı Çarıkçı Elyaf T8 tarafından İstinaf yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olup dosya heyetçe incelendi; A)DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davanın BK 19. maddeye dayalı muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali olduğunu, davalı KNG şirketi aleyhine Uşak 1....

        Gerek dava dilekçesi, gerekse mahkemenin kabul biçimine göre dava, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 18. maddesinde yer alan genel muvazaa hukuksal nedenine dayanmaktadır. Muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin muvazaalı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun muvazaalı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla muvazaalı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....

          HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava ve uyuşmazlık; TBK'nın 19. maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal olgusuna dayalı olarak tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. HMK'nın "İhtiyati Tedbirin Şartları" başlıklı 389/1. maddesinde, "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir." şeklinde düzenlemeye yer vermiştir....

          Yüzeysel bakıldığında tasarrufun iptali davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nın 277 nci maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3 üncü kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....

            Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....

            Kural olarak 3.kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Çünkü danışıklı bir hukuki işlem ile 3.kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak 3.kişinin danışıklı işlem ile haklarının zarar uğratıldığının benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan alacaklı olması ve danışıklı işlemin alacağının ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....

              Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davaya konu taşınmazlardaki hisseleri 25/08/2015 tarihinde dava dışı Ayla Aynır ÖNAL 'dan satın aldıklarını, aynı tarihte tapu işlemlerinin tamamlandığını, davacı yan 12/02/2016 tarihinde satış işleminden sonra beş buçuk ay sonra açtığını, satışın öğrenildiği tarihten itibaren üç aylık hak düşürücü süreyi geçirdikten sonra açtığını, davacı yanın bedelde muvazaa iddiasında bulunması nedeniyle ispat yükünün tümüyle davacıya ait olduğunu, davacı yanın muvazaa iddiasını ispat edici hiçbir delil gösteremediğini belirterek, davacının davayı 3 aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açmış olması nedeniyle davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ : Mahkemece '' ...Dava, TMK 732 ve devam eden maddelerine göre açılan yasal önalım hakkı davasıdır....

              UYAP Entegrasyonu