Bankası vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, davalılardan ...’nin müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığını; ancak, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kendisine ait taşınmazı diğer davalı ...’ye sattığını öne sürerek, yapılan satışın iptalini talep etmiştir. T.C. ... Bankası vekili, davaya konu edilen taşınmaz üzerine davacı tarafın alacağı doğmadan önce ipotek koyduklarını ve ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile davalılardan ... aleyhine yaptıkları icra takibi sonunda taşınmazın satıldığını; ancak, satış bedelinin bu davadaki tedbir kararı nedeniyle kendilerine ödenmediğini öne sürerek, tedbirin kaldırılmasına ve davacının davasının reddine karar verilmesini talep ederek davaya katılmıştır. Davalılardan ..., satışta muvazaa bulunmadığını, davanın reddini savunmuştur....
nın fark vererek kendisinden 4-5 gün sonra araziyi satın aldığını, satış bedelini de peşin aldığını, şu anda arazinin malikinin kendisi olmadığını, her iki satışta da muvazaa bulunmadığını, savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı ... vekili, muvazaa iddiasının yazılı delille ispatı gerektiğini, tanık dinletilmesine muvafakatlarının olmadığını, davacı arazinin şirkete sermaye olarak konulacağını iddia ettiğine göre şahsı adına bu davayı açamayacağını, şirket tarafından açılması gerektiğini, müvekkilinin davalı ...'dan araziyi bedelini ödeyerek gerçekten satın aldığını, ortada muvazaalı bir işlem olmadığını, savunarak davanın reddini istemiştir....
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; yerel mahkemece ara kararda dava konusu taşınmazlara ihtiyati tedbir konulması taleplerinin reddine karar verildiğini, bu kararın usul ve esasa aykırı olup taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, dava dosyası kapsamında dava konusu olan taşınmazlardan; Osmaniye İli Merkez İlçesi Raufbey Mah. 952 Ada 91 Parsel, Osmaniye İli Merkez İlçesi Raufbey Mah. 2670 Ada 31 Parsel Sayılı taşınmazlar üzerine telafisi güç ve imkansız zararların önüne geçmek, taşınmazın diğer malikleri tarafından satışı, rehini, bağışı gibi nedenlere maruz kalması durumunda davanın mahiyeti gereği uzayacağı yada verilen kararın infaz kabiliyetini yitirebileceği nedeniyle ivedi olarak tedbir konulmasına karar verilmesini talep ettiklerini, ancak yerel mahkemece davanın mahiyetini göz ardı ederek gerekli inceleme yapılmaksızın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verildiğini, dava mülkiyet istemli bir dava olup yerel mahkemece tedbir kararı...
Tedbir talebinin kabulü ve ya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceği düzenlenmiştir . Somut olayda, davacının dava dilekçesi ile inanç sözleşmesi ve muvazaa nedenine dayalı tapu iptali ve tescil talebinde bulunduğu, bu durumda dava konusu taşınmazın uyuşmazlık (dava) konusu olduğu açıktır. İddianın ileri sürülüş biçimine göre tedbir talep edenin haksız çıktığı takdirde üçüncü kişilerin ve karşı tarafın uğrayacakları muhtemel zararlara karşı teminat göstermek zorunda olduğu da gözetildiğinde ilk derece mahkemesince taşınmazın değeri tespit edildikten sonra arttırılıp veya azaltmak üzere HMK'nın 392. maddesi uyarınca teminat göstermesi karşılığında ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken uyuşmazlık konusu taşınmazla ilgili ihtiyati tedbir talebinin reddi doğru olmamıştır....
Bir başka söyleyişle muvazaa “açıklanan beyanlarının gerçek maksatlarına uymadıklarını bildikleri hâlde, tarafların kastettikleri durumdan başka bir ilişkide kendilerini anlaşmış gibi göstermeleri hâli (07.10.1953 tarihli, 8/7 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararı), tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla kendi gerçek iradelerine uymayan haksız eylem niteliğinde anlaşmalarıdır." Muvazaalı bir hukuki işlemden bahsedebilmek için; a) Tarafların iradeleri ile beyanları arasında isteyerek yaratılmış bir uygunsuzluk, b) Üçüncü kişileri aldatmak (muvazaa) niyeti, c) Taraflar arasında gizli işlemi yaratan muvazaa sözleşmesi bulunmalıdır. Muvazaa davası, yani yapılan işlemin muvazaa nedeniyle hükümsüz olduğunu belirtmek için açılan dava ile tasarrufun iptali davası amaçları bakımından birbirlerine yaklaşırlarsa da gerçekte nitelikleri, koşulları, doğurduğu sonuçlar bakımından birbirinden farklıdırlar....
Gerek dava dilekçesi, gerekse mahkemenin kabul biçimine göre dava, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 18. maddesinde yer alan genel muvazaa hukuksal nedenine dayanmaktadır. Muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin muvazaalı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun muvazaalı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla muvazaalı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....
iptalini, veraset ilamındaki hissesi oranıyla müvekkilinin üzerine tescilini, mahkeme aksi kanaatte ise muvazaa nedeniyle iptalini, veraset ilamındaki hissesi oranında müvekkilinin üzerine tescilini, 3. kişilere devrinin önlenmesi için teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir....
ara kararının kaldırılmasına, ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini beyan ve talep etmiştir....
Buna göre ihtiyati tedbir dava konusu olan şey hakkında, mevcut durumda meydana gelecek değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da imkansız hale gelmesi veya gecikme sebebiyle bir sakınca yahut ciddi bir zararın doğmasından endişe edilmesi halinde verilebilir. İkinci şart ise ihtiyati tedbir talep edenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesidir. Yaklaşık ispat, tam bir ispat olmayıp dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların gösterilen delillerle ispat edilebilmesinin mümkün ve yeterli olması ve buna ilişkin delillerin mahkemeye bildirilmesidir. Somut olay bu kapsamda değerlendirildiğinde, HMK'nın 389. maddesi uyarınca ancak uyuşmazlık konusu üzerine ihtiyati tedbir konulabilir....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkeme tarafından verilen tedbir kararının müvekkilinin mülkiyet hakkını kısıtladığından dolayı hukuka aykırı olduğunu, davacıların müvekkilinin bedelde muvazaa yaparak ön alım haklarını engellemeye çalıştıkları iddialarının asılsız olduğunu, bu iddialarını destekler nitelikte somut bir delil bulunmadığını, bedelde herhangi bir muvazaa söz konusu olmadığını, tedbir talep eden davacının kanunun ilgili maddesinde belirtildiği üzere ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu, davacının davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat da edemediğini, müvekkilinin taşınmaz için ödemiş olduğu bedelin 570.000,00 TL olup resmi kayıtlar ile de bu durum sabit olduğunu, şayet mahkeme tedbir kararını hukuka uygun bulsa bile müvekkilinin ödediği bedel olan 570.000,00 TL üzerinden teminat yatırılmasına...