Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Talep; BK 19 vd maddelerine dayalı alacağın tahsiline yönelik muvazaa davası olup verilen ihtiyati haciz kararına itirazın kabulü ile ihtiyati haczin kaldırılması ara kararına davacı tarafça yapılan istinaf incelenmesi istemine ilişkindir. BK 19 vd maddelerine dayalı alacağın tahsiline yönelik muvazaa davasında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "muvazaa" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden alacağın tahsilini sağlamaktır. Bu tür davalarda verilmesi gereken hukuki koruma ihtiyati tedbir kararı olmayıp şartların varlığı halinde kıyasen uygulanması gereken İİK'nun 281/2 madde gereğince ihtiyati hacizdir. Somut olayda davacının eldeki davadaki amacı, alacağını tahsil etmeye yönelik olup şahsi hakka dayalıdır. İİK.nın 281/2 maddesi uyarınca “hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir....

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece 03/08/2021 tarihli ara karar ile "Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için HMK'nın 389/3. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir isteyenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesinin gerektiği, davacının dosyaya bildirmiş olduğu Mahkeme dosyalarına ilişkin kararların varlığı ile nüfus ve tapu kayıtlarının bu dosyadaki iddiayı yaklaşık olarak ispata yeterli bulunmadığı, bunun dışında talep tarihi itibariyle ihtiyati tedbir isteyenin iddiasını yaklaşık olarak ispata yönelik dosya kapsamında bir delil bulunmadığı, davacının iddialarının tüm deliller toplanarak sonuçlandırılabilecek nitelikte olduğu ve dolaysısıyla yargılama gerektirdiği anlaşılmakla, ihtiyati tedbir talebinde bulunanlar vekilinin talebinin reddine" şeklinde karar verilmiştir....

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Dahili davalı T8 vekili süresinde sunduğu istinaf başvuru dilekçesi ile; ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu, davacının, müvekkiline ilişkin hiç bir muvazaa iddiası ve beyanının bulunmadığının açık ve kesin olduğunu, aksi düşünülse dahi muvazaa iddiasına ilişkin hiç bir belge, delil ve kanıtın bulunmadığını, muvazaanın varlığına ilişkin ispat yükünün davacıya ait olduğunu, müvekkilinin davacıyı, davacının eski eşini, akrabalarını, taşınmazı satın aldığı kişiyi tanımadığını ve aralarında olan iç ilişkiyi bilmediğini, taşınmazı iyi niyetli 3. Kişi sıfatıyla satın aldığını, ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığını, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbire ilişkin kararının gerekçesinin açık ve kesin olmadığını belirterek ihtiyati tedbir kararına ilişkin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir. GEREKÇE: Dava; tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir....

Bu açıklamalar ışığında somut olayımıza döndüğümüzde, davacı yanca bedelde muvazaa iddiasına yönelik açılan önalım davasında, önalım hakkının kullanılmasını engelleyebileceği nedeniyle taşınmaza ilk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir talebinin kabulü ve teminat miktarı isabetlidir. Yukarıda açıklanan sebeplerle sonuç olarak kararın dayandığı deliller ile kanuni sebepler ve gerekçe içeriğine göre, kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, davalı tarafın yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1- b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir....

İhtiyati tedbirin şartları başlığını taşıyan HMK.nun 389/1.maddesinde; "mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği", 390/3.maddesinde ise; "tedbir talep eden tarafın, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu" açıklanmıştır....

D)İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesince, tapu iptal ve tescil taleplerinin, muvazaa iddialarının ve ayrıca davalıların ihtiyati tedbir sebebiyle mağduriyetlerinin söz konusu olmayacağının değerlendirilmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak tapu kaydına tedbir konulmasını talep etmiştir. E)DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, TBK'nun 19. maddesi uyarınca muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemi istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İhtiyati haciz HMK'nın 406/2 maddesinde geçici hukuki koruma olarak kabul edilmiş, ihtiyati haciz şartları ve etkileri ise İİK'nın 257. maddesinde düzenlenmiştir....

İTİRAZ EDEN İSTİNAF DİLEKÇESİNDE: İhtiyati tedbir isteyen/davacı vekili dava konusu senetlerin davalı şirket tarafından şirketin tek yetkilisi ...'e, ...'ün de şirketin uzun yıllar mali müşavirliğini yapan ...'ya devrettiğini ve teminat senetlerinin takibe konu edildiğini, takip dosyasında ...'ün borçlu gösterilmediğini,davalı şirketin yetkilisi ... ile ... arasında muvazaa olduğunu, değirmen markasının diğer bayilerine ait zilyetliğinde tuttuğu tüm teminat senetlerini bu yolla tahsil etmeye çalıştığını,kaldı ki tüm takiplerin verilen tedbir kararından sonra başlatıldığını belirterek İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/88 esas sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararın kaldırılmasına ve tedbir kararının üçüncü kişileri kapsayacak şekilde genişletilmesine karar verilmesini talep etmiştir....

    Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. HMK.nun 389/1.maddesinde; "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği" düzenlenmiştir. Aynı yasanın 390/3.maddesinde ise; "Tedbir talep eden tarafın, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu" belirtilmiştir. Dosyadaki yazılar, kararın dayandığı deliller ve sebeplere göre delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı tarafça İstanbul 19....

    ın 13.02.2012 tarihinde vefat ettiğini, muris ile davalının evli oldukları dönemde sık sık boşanma aşamasına geldiklerini, son olarak davalının 2006 yılının sonuna doğru açtığı boşanma davasında murisin tüm malvarlıklarına tedbir koydurduğunu, murisin davalının boşanma davasında almış bulunduğu tedbir kararının uygulamaya konulmasını önlemek amacı ile davaya konu kooperatif hissesini arkadaşı olan ... isimli şahsa bila bedel devir ettiğini, daha sonra şartlı barışmaya istinaden satış yapmış gibi göstererek davalıya 28.05.2007 tarihinde hissenin devir edildiğini, gerçekte bu devrin bir satış olmadığını müvekkilinden mal kaçırılmasının amaçlandığını, muris muvazaası olduğunu, murisin arzusu üzerine bila bedel devri yapılmış gibi gösterildiğini, ortada gerçekten bir ortaklık devir sözleşmesi olmadığını ileri sürerek, davalı adına kayıtlı bulunan taşınmazdaki hissenin muris muvazaası nedeniyle iptali ile hissesi oranında müvekkili adına tescilini bunun mümkün olmaması halinde ise tenkisini...

      Görünürdeki işlem muvazaa nedeniyle hükümsüzdür. Bu hükümsüzlüğü taraflar ya da hukuki yararı bulunan üçüncü kişiler ileri sürebilir. Hâkim de muvazaayı resen göz önüne alır. Muvazaa iddiası taraflarca herkese karşı ileri sürülebilir. Bu kuralın istisnaları bulunur; Yazılı borç ikrarına dayanarak muvazaalı alacağı iktisap eden iyi niyetli üçüncü kişilere karşı muvazaa iddiasında bulunulamaz. Muvazaalı bir sözleşme gereğince bir malı devralan kimse, emin sıfatıyla zilyet durumunda olduğundan, ondan iyi niyetle malı iktisap eden kimsenin iktisabı korunur. Ayrıca muvazaalı sözleşme ile mülkiyeti devredilen bir taşınmazsa, görünürde malik lehine olan tapu kaydına iyi niyetle güvenerek ondan taşınmazı iktisap eden kişinin kazanımı korunur ve ona karşı muvazaa iddiası ileri sürülemez. Görünürdeki işlemin hükümsüzlüğü defi olarak ileri sürülebileceği gibi bu konuda ayrı bir dava da açılabilir. Davada görünen işlemin muvazaa nedeniyle hükümsüzlüğünün tespiti talep edilir....

      UYAP Entegrasyonu