ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TARİHİ: 06/07/2021 Tarihli Ara Karar NUMARASI: 2017/809 Esas DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2021 Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali ve menfi tespit davasıdır. Davalı ... vekili; 06/07/2021 tarihli tedbirin kaldırılması talebinin reddine ilişkin mahkeme ara kararına karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde; ihtiyati tedbir şartlarının bulunmadığını, takas mahsup istemine ilişkin talebin reddine yönelik icra mahkemesi kararının kesinleştiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur....
hukuken geçersiz adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesine istinaden müvekkilinin iyi niyetli 3. kişi aleyhinde yerel mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilmesinin usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğunu, ayrıca, HMK.nun 390/3. maddesinde belirtilen "yaklaşık ispat" şartı gerçekleşmediğinden verilen ihtiyati tedbir kararının bu yönden de hatalı olduğunu, müvekkilinin verilen ihtiyati tedbir kararı yüzünden mağdur olduğunu, açılan davanın müvekkilini sadece tapu iptali ve tescil talebi yönünden ilgilendirdiğini, buna karşılık, adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinin hukuken geçersiz olması ve bu nedenle ayni hak doğurmaması nedeniyle müvekkiline karşı ileri sürülememesi, buna karşılık "kişisel hak" mahiyetindeki "yapılan ödemelerin iadesi" talebinin sadece (adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesindeki satıcı) T12'e karşı ileri sürülebildiğinden bu yöndeki kişisel hak yönünden de müvekkili hakkında ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığını, 4721 sayılı T.M.K.nun 1023. md.nin "Tapu kütüğündeki...
kararı verildiğini, ancak Ümraniye ilçesi, Yukarıdudullu Mahallesi 2838 parselin devredildiği Murat Bilgin'in adına olan taşınmazın 07/03/2014 tarihinde Pınar Kaya'ya devredilmesi nedeniyle ihtiyati tedbir uygulanamadığını, bu nedenle ilk davada davalı gösterilmeyen Pınar Kaya aleyhine bu davayı açtıklarını belirterek, 25....
Düzenlemeye göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik nedeniyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerekir. Ayrıca HMK’nın 390/3. maddesine göre, "Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır." Düzenleme gereği, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmaz, talebin yeterliliği hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığı yeterlidir. Somut olayda, davanın taşınmazın aynına ilişkin bulunduğu, delillerin henüz toplanmamış olduğu taşınmazın el değiştirmesi durumunda davanın tümden konusuz kalacağı hususları nazara alındığında HMK'nın 389. maddesinde öngörülen şartların gerçekleştiği kanaatine varılmıştır. Mahkemece uygun bir teminata da hükmedilmiştir....
İstanbul 50.Asliye Ticaret Mahkemesince davalılara tebligat çıkarılmadan dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda,davanın TTK 4 ve 5.maddesinde sayılan ticari davalardan olmadığı,muvazaa temeline dayalı borçlunun 3.kişilerle danışıklı yaptığı işlemlerin İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince iptali istemine ilişkin olup,uyuşmazlığın davacı banka alacağına konu devir ve tasarrufunun iptalinin gerekip gerekmediği noktasında toplandığı, genel hükümlere tabi olarak davadaki uyuşmazlığın çözümlenmesinin gerektiği, muvazaa temeline dayalı davaların ticaret mahkemesinin görev alanına girdiğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığından iş bu davaya bakmakla mahkeme görevli olmadığı, ihtiyati tedbir talebinin görevli mahkemece değerlendirilmesi gerektiğinden mahkemenin görevsizliğine, dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hükmün 19.11.2012 tarihinde...
Yerel mahkemece, davacı tarafından davalı ... aleyhine açılan tedbir talepli tazminat davası devam ederken, davalı ... tarafından, ekonomik durumu iyi olmayan diğer davalı arkadaşına, değerinin çok altında satış yapılmasının muvazaa olgusunu gösterdiği kabul edilerek, satış işleminin iptaline karar verilmiştir. Kural olarak danışık (muvazaa) nedeniyle hakları zarara uğratılanlar, tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü danışıklı olan bir hukuki işlem haksız eylem niteliğindedir. Ancak, danışıklı işlem ile hakkın zarar gördüğünün benimsenebilmesi için danışıklı işlemde bulunandan bir alacağın var olması ve bu alacağı ödememek amacıyla danışıklı işlemin yapılması gerekir. Satışın danışıklı olduğu kanıtlanırsa davacı, satışa konu edilen maldan alacağını almak için yararlanabilecektir. Bu tür davalardaki amaç, ödeme günü gelmiş bir alacağı alabilmek için hukuki işlemin alacaklı yönünden geçersizliğini sağlamaktır....
Açıklanan bu hukuksal ilkeler karşısında; davacının davalı şirket malvarlığının tümüne ve tasarrufa konu araçlar ve başka tasarruflara yönelik konmak istenen ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir isteminde bulunmuşsa da mevcut delil durumuna göre namı müstear durumu ve tasarruf edilen araçların muvazaalı olarak temlikine dair yaklaşık ispata yarar bulunmaması nedeniyle bu aşamada haciz ve tedbir isteminin reddi isabetlidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki muvazaa nedeniyle iptal davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı mahkemece, ileride telafisi mümkün olmayan zararların önlenmesi için taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmuş bu karar süresi içinde davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı ..., davalı ...’ın evlilik birliği içinde edinilen taşınmazları davacı alacağını ödememek için muvazaalı olarak sattığını ileri sürerek taşınmazların kendi adına tescilini talep etmiştir. Davalı vekilleri davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, ileride telafisi mümkün olmayan zararların önlenmesi için taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmuş bu karar davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir....
Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nun 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir....
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; 6102 sayılı Kanun'un 408 inci maddesinin ikinci fıkrasının f bendinde önemli miktarda şirket varlığı satışının bulunmadığını, payına konulmuş bir tedbir bulunmadığını, şirket ana sözleşmesi ile münferit imza yetkilisi tarafından satış yapıldığını, satışın usule uygun olduğunu, satışın muvazadan ari olduğunu, muvazaa iddiasının yazılı delille ispatlanmadığını, alım gücünün bulunduğunu, cevap dilekçesinde belirtilen sebeplerle yerel mahkeme kararının hukuka uygun olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir. 3. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı ... payına konulmuş bir tedbir bulunmadığını, satışın muvazaadan ari olduğunu, muvazaa iddiasının yazılı delille ispatlanmadığını, alım gücünün bulunduğunu, cevap dilekçesinde belirtilen sebeplerle yerel mahkeme kararının hukuka uygun olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir. 4....