Gereği görüşüldü: Dava taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatların aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve soruşturma, toplanan deliller hüküm vermeye yeterli değildir. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre davada yöntemine uygun biçimde taraf koşulunun oluşturulmamış olması başlı başına bozma nedenidir. Muhtesat aidiyetinin tespiti davalarında ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında muhtesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul edenler dışında kalan ve muhtesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan tüm tapu maliklerinin davada taraf olmaları zorunludur. Dosya içeriğindeki tapu kayıtlarından dava konusu muhdesatların üzerinde yer aldığı 399 ada 50 ve 362 ada 2 parsel sayılı taşınmazlarda taraflar dışında başka paydaşların da bulunduğu anlaşılmaktadır....
Hal böyle olunca; mahkemece az yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutularak, davanın hukuki yarar bulunmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmesi gerekirken, yasal düzenlemeler göz ardı edilerek işin esası hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre de sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin ödenen 91,05 TL harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, 02.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi....
Muhtesat aidiyetinin tespiti davaları muhtesatın kendisine aidiyet olduğunu öne süren kişi veya kişilerle, tapuda malik görünen ve muhtesatın davacı tarafa aidiyetini kabul etmeyen kişiler arasında görülür ve hüküm de ancak davanın gerçek tarafları hakkında verilebilir. 3402 sayılı Kadastro Kanunun 12/3 maddesi hükmüne göre de, kesinleşmiş kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Hak düşürücü süre kamu düzenine ilişkin olup taraflarca öne sürülmese bile mahkemelerce resen dikkate alınması gerekir. Aidiyet tespiti davasında sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için davaya konu edilen muhtesatın kim tarafından, kime ait olmak üzere, bir başka deyişle kimin adına ve hesabına yaptırıldığının duraksamasız belirlenmesi zorunludur....
Eda davası açma hakkının bulunduğu hallerde bu davaya öncü olacak bir tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunduğundan söz edilemez. Hemen belirtmek gerekir ki hukuki yarar dava koşuludur. Somut olaya gelince; mahallinde yapılan keşif sonucunda, dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporlarına göre; aidiyetinin tespiti istenen ve Mahkemece kabulüne karar verilen, 8 metre tel çit, bir adet demir bahçe kapısı taşınmazın bütünleyici parçası, dolayısıyla muhdesat niteliğinde değildir....
Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK mad. 114/1- h, 115). Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhtesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. Somut davada, davacı tarafın dava açmakta hukuki yararı bulunmamakadır. Muvaaza iddiasına dayalı olarak ileride dava açılacak olunması hukuki yararın varlığı olarak kabul edilemez. Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde, ilk derece mahkemesi tarafından dava şartı yokluğu gözetilerek davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir....
Muhtesat aidiyetinin tespiti davaları muhtesatın kendisine aidiyet olduğunu öne süren kişi veya kişilerle, tapuda malik görünen ve muhtesatın davacı tarafa aidiyetini kabul etmeyen kişiler arasında görülür ve hüküm de ancak davanın gerçek tarafları hakkında verilebilir. 3402 sayılı Kadastro Kanunun 12/3 maddesi hükmüne göre de, kesinleşmiş kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Hak düşürücü süre kamu düzenine ilişkin olup taraflarca öne sürülmese bile mahkemelerce resen dikkate alınması gerekir. Aidiyet tespiti davasında sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için davaya konu edilen muhtesatın kim tarafından, kime ait olmak üzere, bir başka deyişle kimin adına ve hesabına yaptırıldığının duraksamasız belirlenmesi zorunludur....
Dava, muhdesat tespiti istemine ilişkindir. Bilindiği üzere, bir davanın görülebilmesi için öncelikle davada taraf teşkilinin sağlanması gereklidir. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre; muhdesat aidiyetinin tespiti davalarında, ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul edenler dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan tüm tapu maliklerinin ya da mirasçılarının davada taraf olmaları gerekmektedir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, üzerindeki yapıların tespiti istenilen taşınmazın tapuda 3923 ada 2 parsel numarası ile eldeki davanın tarafları ile beraber çok sayıda paydaş adına arsa vasfı ile kayıtlı olup, taşınmazdaki ortaklığın giderilmesi için Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2005/4 Esas sayılı dosyası üzerinden S.S. ... Konut Yapı Kooperatifi tarafından diğer paydaşlar aleyhine açılan dava olduğu anlaşılmıştır....
Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. 3. Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK mad.106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK mad.114/1-h, 115). 4....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Dava, muhdesat aidiyetinin ve zilyetliğin tespiti ile tapu kaydının beyanlar hanesine kullanıcı olduğunun şerh edilmesine istemlerine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının h bendi, 190 uncu maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 3. Değerlendirme 1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. 2....
ESASTAN İNCELEME RAPOR SONUCU: Dava; muhdesat aidiyetinin tespiti davasıdır. Somut olayda; davacının davalı T3 ile birlikte hissedar olduğu, Mersin İli Erdemli İlçesi Türbe Mah. Kızılalan mevkii 113 ada 2 parsel sayılı taşınmazın, T3 borcu nedeniyle, diğer davalı T5 ve T6 tarafından icra takibine konu edildiği, yapılan kıymet takdirinde taşınmazın değerinin, üzerindeki muhtesat ile birlikte belirlendiği, Erdemli İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2017/103 Esas sayılı kıymet takdirine itiraz dava dosyasında, muhdesat aidiyetinin tespiti için taşınmazda hissedar olan davacı T1'e,21/12/2017 tarihli celsede süre verildiği ve T1 tarafından iş bu davanın açıldığı görülmüştür....