Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ancak; -Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının hukuki yarar bulunması koşuluyla açılabileceği doktrinde ve Yargıtay uygulamasında kabul edilmektedir. Taraflar arasında görülmekte olan bir ortaklığın giderilmesi davasının varlığı ya da taşınmazın veya üzerinde bulunan muhdesatın kamulaştırma işlemine tabi tutulması halinde taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatlar hakkında aidiyetin tespiti davası açılmasında hukuki yarar bulunduğu benimsenmektedir. Hukuki yarar dava koşulu olup hukuki yarar bulunmaması halinde, davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiği kuşkusuzdur. Somut uyuşmazlıkta, davalı idarenin 28.05.2018 tarihli yazısında dava konusu taşınmazla ilgili kamulaştırma çalışması olmadığı belirtilmiş olup, fen bilirkişisince düzenlenen ek raporda Karakurt Hes Projesi kapsamında kaldığı açıklanmış, ancak bu bilgiye nasıl ulaşıldığı açıklanmamıştır....

Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. 2. Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespitdavası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1-h, 115 m.) 3....

    Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin ya da muhdesatın davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi gerekir. Somut olayda, davaya konu muhdesatın davacıya ait olduğunun ya da davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, mülkiyetin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi doğru olmamıştır....

      Bu aynı zamanda, tespit davasının açılmasında ve görülmesinde, HMK. 106/2. maddesi uyarınca davacının "güncel hukuki yararını" oluşturmaktadır. Diğer yandan hukuki yarar bir "dava şartı"dır. (HMK.m.114/1-h). O halde; ortaklığın giderilmesi davasında muhtesat için uyuşmazlık çıkarmayan taraflar yönünden; muhdesat tespiti davası açılmasında, bir hukuki yarar söz konusu olmayacaktır. Bu sonuç, taşınmaz ister paylı isterse elbirliği mülkiyetine tabi olsun, bir farklılık yaratmayacaktır. Tespit isteyen uyuşmazlık çıkartanların hepsine dava açmak zorunda da değildir. Uyuşmazlık çıkartanlardan dilediğine dava açabilir. Tespit davasında, davalı tarafta hiçbir koşulda zorunlu dava arkadaşlığı yoktur. Sadece, davacı kendi mirasbırakanının muhdesatı meydana getirdiği iddiasıyla dava açmış ise; o zaman davacı taraf yönünden zorunlu dava arkadaşlığı doğabilir. Bu nedenle tespit davası kime karşı açılmışsa, ona karşı sonuç doğurur....

        Nitekim; öğreti ve uygulamada muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazın ortaklığının giderilmesi için açılmış ve görülmekte olan bir dava bulunması halinde muhtesatı meydana getiren malik veya paydaşların bu olgunun tespiti istemiyle, yine muhtesat veya üzerinde bulunduğu taşınmazın kamulaştırılması halinde muhtesatı meydana getiren kişi veya kişilerin zilyetliğin tespiti istemiyle dava açmaları halinde güncel hukuki yararın mevcut olduğunun kabul edilmesi gerektiği benimsenmektedir. Hukuki yarar "dava koşulu" olup hukuki yarar bulunmaması halinde, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiği (6100 s. HMK m. 115/2) kuşkusuzdur....

        Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda verilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 106/2. Maddesi gereğince tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür. Bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da resen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1- h ve 115....

        Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatların aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir. Muhdesat aidiyetinin tespiti davasının hangi hallerde açılacağı doktrinde ve Yargıtay kararlarında açıklanmıştır. Bu tür bir davanın ancak taraflar arasında görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davasının varlığı ya da kamulaştırma işlemine tabi tutulan taşınmaz üzerindeki muhdesatlar hakkında görülebileceği benimsenmiştir. Taraflar arasında görülmekte olan “tenkis” veya “tapu iptali ve tescil” davaları, aidiyet tespiti davası yönünden hukuki yararın mevcut olduğunu göstermez. Bu husus dava şartı olup, resen gözetilmesi gerekir. Somut olaya gelince, taraflar arasında derdest bir ortaklığın giderilmesi davasının bulunmadığı, dava konusu taşınmazla ilgili kamulaştırma işlemleri de yapılmadığı dikkate alındığında, davacının aidiyet tespiti davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmıştır....

          Nitekim; öğreti ve uygulamada muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazın ortaklığının giderilmesi için açılmış ve görülmekte olan bir dava bulunması halinde muhtesatı meydana getiren malik veya paydaşların bu olgunun tespiti istemiyle, yine muhtesat veya üzerinde bulunduğu taşınmazın kamulaştırılması halinde muhtesatı meydana getiren kişi veya kişilerin zilyetliğin tespiti istemiyle dava açmaları halinde güncel hukuki yararın mevcut olduğunun kabul edilmesi gerektiği benimsenmektedir....

          Y A R G I T A Y 17.HUKUK DAİRESİ ESAS 2008 KARAR 4035 4352 -Y A R G I T A Y İ L A M I – MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi -K A R A R- Dosya içeriğine göre dava, muhtesat aidiyetinin tesbiti istemine ilişkindir. Başkanlar Kurulu kararı ve Yargıtay Yasası’nın 14. maddesine göre temyiz inceleme görevi Yüksek Yargıtay 7. Hukuk Dairesine aittir. Bu nedenlerle dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE 6.10.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2019/119 Esas - 2021/323 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, yeniden HÜKÜM TESİSİ ile; 1- Davacıların davalarının ("muhdesatın aidiyetinin tespiti") işbu davayı açmakta güncel hukuki yararlarının bulunmaması sebebiyle dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE, 2- Davacılardan 492 s. HK'nun 22. maddesi ile 492 s....

            UYAP Entegrasyonu