Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu nitelikteki eşyalar yönünden muhtesat aidiyeti davası açılamayacağı, iyileştirici nitelikteki giderlerden paya düşenden fazlasını ancak koşullarının varlığı halinde Borçlar Kanunu'nun 61 ve devam eden maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açılacak eda nitelikli bir alacak davası ile istenebileceği kuşkusuzdur. Eda davası açma hakkının bulunduğu hallerde bu davaya öncü olacak bir tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunduğundan söz edilemez, hukuki yarar dava koşuludur....

    Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Tespit davası kendine özgü davalardan olup, dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da, bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1-h, 115 m.)...

      Bu olgu gözönüne alındığında, kural olarak ve aksine bir hüküm bulunmadıkça taşınmaz üzerindeki muhdesatların mülkiyetinin tespiti dava edilemeyeceği gibi mahkemelerce de muhdesatların taşınmazın arzına malik olanlar dışında başka bir kişiye ait olması sonucunu doğuracak şekilde hüküm verilemez. Ne var ki, çoğun içinde azın da bulunduğu, muhdesatın mülkiyetinin tespiti isteminin, muhdesatın meydana getirildiğinin tespiti istemini de içerdiği göz önüne alındığında, mülkiyet tespiti istemiyle açılan davalarda, koşulların varlığı ve davanın kanıtlanması halinde davaya konu muhdesatların davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davaları kendine özgü davalardan olup, dava sonucunda verilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak bu davalar ancak belirli koşulların oluşması halinde açılabilen ve uygulama alanı sınırlı olan davalardandır....

      Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez.Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir....

        Asıl dava, harici satış senedine dayalı tapu iptali ve tescil, bunun mümkün bulunmaması halinde muhdesatın aidiyetinin tespiti, karşı dava ise muhdesatın aidiyetinin tespiti isteğine ilişkindir. 1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, keşif yerinde hazır bulunan karşı davacı ...'ın zeminde tespiti yapılan bir kısım binaların karşı davalı ... tarafından yaptırıldığını, bir kısmının ise Ümit ile ortak olduğunu bildirdiğine kendisine ait herhangi bir muhtesat gösterilmediğine göre; davalı-karşı davacı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava konusu 559 ada 11 parsel sayılı taşınmaz kadastro yoluyla 29.04.1985 tarihinde 1/3'er paylı olarak .... adına tescil edilmiş, ardından 17.11.2000 tarihinde satış suretiyle İsmail'e ait 1/3 payı ...'...

          Aidiyetin tespiti davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK mad. 106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK mad.114/1- h, 115). Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir....

          ın tespitten önce 1969 yılında öldüğüne göre dava sebebinin kadastro tespitinden önce olduğunun kabulü gerektiği, davacının tespitten sonra 2004 yılında açtığı nüfus kaydı düzeltim davası sonucunda babasının tek mirasçısı olarak belirlenmesinin eldeki davanın tespitten önceki sebebe dayalı olarak açıldığı sonucunu değiştirmeyeceği, hal böyle olunca; kadastro tespitinin kesinleştiği 1985 yılından davanın açıldığı 25.04.2014 tarihine kadar 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, esastan reddine karar verilmesi isabetsiz olduğu ve bu gerekçeye göre de karar tarihine göre yürürlükte bulunan AAÜT'nin 7/2. maddesi uyarınca kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine maktu vekalet ücreti tayin ve takdiri gerekirken nispi olarak hesaplanmış avukatlık ücretine hükmedilmesi dahi isabetsiz ise de bu husus, yargılamanın yeniden yapılmasını gerekli kılmadığından; hükmün 4. paragrafının hüküm...

            Davalı cevap dilekçesinde özetle; hak düşüm süresinin geçtiğini bu nedenle süre yönünden davanın reddini talep ettiklerini, kadastro tutanağının edinme sebebi kısmında malikin tam ve net olarak tespit edilemediğinden hak kaybına sebebiyet vermemek için Maliye Hazinesi adına tespiti yapıldığını, davacının iddiasına göre kadastro tespitini geç öğrendiğini beyan ettiğini, kabul etmemek kaydıyla mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi halinde davanın açılmasında hazinenin kusurunun bulunmaması nedeniyle aleyhe yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince; "…davanın konusu kadastro tespiti öncesi hukuki sebebe dayalı tapu iptal ve tescil davasıdır....

            "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : MERANIN AİDİYETİ Dava, meranın aidiyetinin tespiti istemine ilişkin olmakla, temyiz inceleme görevi Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 30.01.2019 tarih ve 1 sayılı ve önceki tarihli kararları ile kabul edilen Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'ne ait bulunmaktadır. Bu nedenle, dosyanın anılan Daire Başkanlığı'na GÖNDERİLMESİNE, 24.06.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Ne var ki, çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti ve tapunun beyanlar sütununa tescili isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespiti isteğini de kapsadığı kabul edilmelidir. Bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda, muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespiti isteğinin kabulüne, muhdesatın mülkiyetinin aidiyeti ve tapunun beyanlar sütununa tescili isteğinin ise reddine karar verilmesi gerekir. Tespit davası, kendine özgü davalardan olup, dava sonucunda verilecek kararın icra ve infaz kabiliyeti yoktur. Bu nedenle uygulama alanı sınırlıdır. Tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması gerekir. (6100 s. HMK m. 106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde eda davasının açılmasında hukuki yararın olmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartıdır....

              UYAP Entegrasyonu