WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bilindiği üzere muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarında davanın konusu davalıların paylarına isabet eden zemin bedeli hariç muhtesat değeridir. Bu durumda harç ve vekalet ücreti hesabının, davacıya isabet eden pay karşılığı değer çıkartıldıktan sonra davalı tarafın payına isabet eden muhdesat değeri üzerinden belirlenmesi gerekir. (6) numaralı bentte anıldığı üzere; dava değeri = muhdesat değeri x 1/2 (davalının muhdesattaki payı) = 289.380,00 x 1/2 = 144.690‬,00 TL'dir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması açıkça dava şartları arasında sayılmıştır. Bir davada hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı her türlü duraksamadan uzaktır....

Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda verilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 106/2. Maddesi gereğince tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür. Bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da resen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1- h ve 115....

Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/608Esas-2013/657Karar sayılı dosyası ile üzerinde kat mülkiyeti kurulmamış 30 adet bağımsız bölüm için açılan muhtesat aidiyetinin tespiti davasında davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2014/7283Esas-2015/1084Karar sayılı ilamı ile onanarak 14.05.2015 tarihinde kesinleştiği, aynı kişiler tarafından tapu maliki olan davalılara karşı ... 3....

    Dosyamız davacısının, ortaklığın giderilmesi davasının tarafı olması ve dava konusu taşınmazda pay sahibi olması nedeniyle, eldeki muhtesat tespiti davasının tarafları arasında görülmekte olan bir ortaklığın giderilmesi davası bulunması ve anılan dosyada tüm davalılar tarafından muhtesat iddiasının açıkça kabul edilmemesi nedeniyle, davacının muhtesat tespiti davası açmasında hukuki yararının bulunduğu açıktır....

    Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir(HMK 114/1- h, 115 m.) Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. Duraksamadan belirtmek gerekir ki; mevcut bir muhdesata sonradan yapılan imalatlar yeni bir muhtesat meydana getirme sayılamayacağı gibi, bu amaçla yapılan giderler de mevcut muhdesata değer kazandıran faydalı ve zorunlu giderlerdendir....

    Açıklanan bu ilke ve esaslara göre kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda verilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 sayılı HMK 106/2.madde) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları, eda davalarının öncüsüdür. Bu nedenle eda davasının açılmasının mümkün olduğu hallerde tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi hakim tarafından da resen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulen reddine karar verilmelidir. (HMK 114/1- h, 115 m.)...

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 27.12.2006 gününde verilen dilekçe ile muhtesatın aidiyetinin tespiti, beyanlar hanesine yazılması ve beyanlar hanesindeki önceki muhtesat kaydının terkini istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; muhtesatın aidiyetinin tespitine diğer istemlerin reddine dair verilen 29.09.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davacı 7307 ada 7 parsel sayılı taşınmazda ortaklığın giderilmesi için dava açtıklarını, bu davanın yargılaması sırasında taşınmaz üzerindeki evin davacıya ait olduğunun tespiti üzerine kayıtta yer alan "bu parsel üzerindeki kargir ev ... kızı ...'...

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki mülkiyeti belediyeye ait taşınmaz üzerinde bulunan muhtesat bedelinin tespiti ve aidiyetinin tescili davasının kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca DÜZELTİLEREK ONANMASI hakkında Daireden çıkan kararı kapsayan 22.03.2012 gün ve 2011/21371 Esas - 2012/5430 Karar sayılı ilama karşı davalı vekili yönünden verilen dilekçe ile karar düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup gereği konuşulup düşünüldü: -K A R A R- Yerel mahkeme kararı davalı tarafından temyiz edilmemiş, davacı idarenin temyizi üzerine Dairemizce incelenerek düzeltilerek onanmıştır. Temyiz yoluna başvurmayan davalının karar düzeltme talebinde bulunma hakkı yoktur. Bu nedenle davalı vekilinin karar düzeltme dilekçesinin REDDİNE, karar düzeltme harcının istenildiğinde iadesine, 17.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Muhtesat aidiyetinin tespiti Dava dilekçesiyle dosya arasında bulunan tapu kayıtlarına göre davacı ... ... ada ... sayılı parsel üzerinde bulunan binanın kendisine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiş, davalı ise temyiz dilekçesi ekinde sunduğu yapı kullanım izin kağıdında ada ve parsel numarasının öncesinin ... ada ..., daha sonra ... ada ... ve ... sayılı parseller olduğunun anılan belgeden anlaşıldığı, ada numarasındaki değişiklik nedeniyle duraksama hasıl olduğundan ... ada ... sayılı parselin ilk oluştuğu günden itibaren tüm geldi ve gittileriyle maliklerini değişiklik sonucu oluşan ada ve parsel numaralarını belirtir biçimde tapu kaydının Tapu Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasında konulması, ondan sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere geri çevrilmesi için dosyanın yerel mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, 30.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

          Tapulama tutanağı 11.10.1979 tarihinde düzenlendiğine ve harici satış da davalıların miras bırakanı Halil oğlu Mustafa Ali Demir tarafından 16.09.1980 tarihinde davacı ...’ya yapıldığına göre davacının kadastrodan önceki hukuki sebeplere değil, tespitten sonra tutanağın kesinleşmesinden önceki hukuki sebeplere dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunduğunun kabulü gerekir. 1387 sayılı parsel, belgesizden kayıt maliki adına tespit ve tescil edilmiştir. Taşınmazın haricen satışı sırasında da tapusuz olduğu gözetilerek TMK.763.maddesi göz önünde tutulmalıdır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde açıklanan on yıllık hak düşürücü süre ancak, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak açılan iptal ve tescil davalarında uygulanması gereken bir maddedir. Harici satış tespitten sonra yapıldığına göre somut olayda 766 sayılı Tapulama Kanununun 31/2 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 fıkralarını uygulama olanağı bulunmamaktadır....

            UYAP Entegrasyonu