Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir deyişle, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun” dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiştir ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejimi öngörmektedir. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi:“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: İpoteğin doğrudan doğruya aile konutundan faydalanma ve oturma hakkını engellemediğini, hak sahibi eşin kötüniyetli ve muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniyle ipotek işlemine diğer eşin 'açık rızası"nın şart olduğunu, dava konusu ihaleye konu taşınmaz üzerinde aile konutu şerhi bulunsa da bulunmasa da eşlerin rızasının aranmasının hukuki zorunluluk olduğunu, davacı müvekkilinin de taşınmaz üzerindeki ipoteğe muvafakati bulunmadığını, davanın reddi ile birlikte müvekkilinin, ihale bedelinin yüzde 10’u oranında para cezasını hazineye ödemekle yükümlü kılınmasının mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini, yargılamanın sonucunda maddi zorluk doğuracak şekilde para cezası uygulanmış olması nedeniyle mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görüldüğünü, hükmedilen para cezasının müvekkilinin adil yargılanma hakkının alenen ihlali olduğunu, bir an için aksi düşünülse...
Yargıtay görüşüne göre de borcu olan eşin borcundan dolayı aile konutunun haczedilmesi halinde söz konusu konut, aynı zamanda borçlunun haline münasip evi ise buradaki haczedilmezlik iddiasının dayanağı o taşınmazın aile konutu olması değil, İİK 82 maddesi gereğince borçlu ve ailesinin haline münasip evi olmasıdır. (Yargıtay 12 H.D 2019/13405- 2020/286 E-K sayılı kararı ) Aile konutu olan haline münasip evin haczedilmezlik şikayeti hususunda ise hacizden etkilenen ve aynı çatı altında yaşayan eşe şikayet hakkı tanınmamıştır. (Yargıtay 34 XX 533.05.2016 tarih 2016/7766- 13560 E-K sayılı kararı ) Hal böyle olunca TMK 194 maddeye dayanarak aile konutu ile alakalı tasarruf işlemlerinde eşin izninin alınması gerektiğini düzenleyen maddeyi, icra işlemlerinde dava hakkının dayanağı olarak göstermek icra hukukunun özüne ve ruhuna aykırıdır. Şikayet, şahsi hak niteliğinde olup, borçlunun şahsına sıkı sıkıya bağlıdır....
Davalı taraf istinaf dilekçesinde; davalının aile konutu olarak bu taşınmazı; davacının rızası ile çocukları ile birlikte kullandığını, mahkeme gerekçesinde belirtilen 8.Hukuk Dairesine ait kararın somut olaya uymadığını,müvekkilinin haklı ve meşru sebeple taşınmazda oturduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi talebine ilişkindir. Mülkiyet hakkı gerek Anayasa ve yasalarla gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile kabul edilmiş temel haklardandır. Eşyaya bağlı ayni haklardan olan mülkiyet hakkı herkese karşı ileri sürülebileceği gibi, hakka yönelik bir müdahale durumunda ne zaman gerçekleştiğine bakılmaksızın, ileri sürüldüğü andaki hak sahibi tarafından her zaman koruma istenebileceği de kuşkusuzdur. Anılan korumanın istenmesi durumunda da hakkın kötüye kullanıldığından söz edilebilmesine hukuken olanak yoktur....
TMK'nın 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir deyişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır. 3.2.4 Elbirliği (iştirak) hâlinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır....
Davada, 3. kişiye satılan taşınmazın, aile konutu olduğu ve miras bırakanın rızası olmadan eşinin sattığı, malik olmayan eşin mirascıları tarafından iddia edilen ve malik olan davalı eş tarafından da ayrıca muvazaalı olarak gerçekleştirildiği iddiasına dayalı satışın iptali ile mirasçılar adına tapuya tesciline ilişkindir. Dosya kapsamından,,davacı tarafından uyuşmazlık konusu taşınmazda halen annenin oturduğu ve aile konutu olduğu, davalı Melek Aslan tarafından ise aile konutu olmadığı, aile konutu niteliğini yitirdiği iddia edilmiştir. Bu durumda, uyuşmazlığın çözümünde öncelikle aile konutu olup olmadığı tartışılacağından Türk Medeni Kanununun 194 ve devamı maddeleri gereğince uyuşmazlığın 3. Aile Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, HUMK.’nun 25. ve 26. maddeleri gereğince Mersin 3. Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 07.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/555 Esas ve 2015/1765 Karar sayılı ilâmıyla 993 ada 25 parselde kayıtlı taşınmazın ...’in miras hakkına mahsuben adına mülkiyet hakkı tanınmasına ve bu şekilde ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, fen bilirkişi raporunda belirtildiği üzere dava açıldıktan sonra Kadastro Müdürlüğü’nce yapılan yenileme çalışmasında taşınmazın 13063 ada 4 parsel olduğu, sistemden yapılan kontrolde ise bilahare taşınmazda kat mülkiyeti kurulduğu anlaşılmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki; dava tarihi itibarıyla dava konusu taşınmaz taraflar arasında elbirliği mülkiyeti üzerine kayıtlıdır. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir....
ın taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığını bilmediğini, cebri icra yolu ile yapılan satışlarda malik olmayan eşin rızasının bulunmasının gerekmediğini iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 2.Davalı ... cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın aile konutu niteliğinde olduğunu, dava dilekçesindeki iddiaların doğru olduğunu, dava dışı Alp Hüner isimli kişinin iş yerinde çalıştığını, patronu olan bu kişinin bankadan kredi kullanabilmesi için dava konusu taşınmaz üzerinde ipotek tesis edildiğini, davacı eşi bilgisi ve rızası olmadığını, patronu olan Alp Hüner'in kredi borcunu ödeyemediğini, taşınmazın cebri icra yolu ile satıldığını belirterek; davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu ile ilgili hiçbir tereddütün olmadığı....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Aile Konutu Şerhi Konulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Türk Medeni Kanununun 194. maddesi gereğince, aile konutu olarak kullanılan taşınmazın tapu kaydına, aile konutu ... verilebilmesi için, o konutun eşlerden birine ait olması zorunludur. Mülkiyeti üçüncü kişiye ait bir taşınmaz eşlerce kullanıyor olsa bile, hak sahibi olan üçüncü kişinin bu taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkını sınırlayıcı şekilde tapu kütüğüne aile konutu şerhi verilemez. Aile konutu şerhi konulması istenilen ... 2.Bölge ... ... Sok. ... parseldeki taşınmaz davalı erkek eşin babası adına kayıtlı bulunmaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Elatmanın önlenmesi K A R A R Genel Mahkemede görülerek hüküm kurulan taraflar arasındaki uyuşmazlık, asıl davada aile konutu olduğu iddia edilen ve evlenme öncesi satın alınan meskenin muvazaalı satışının iptali ve tescil, birleşen dava ise mülkiyet hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin bulunduğuna, davada evlilik birliği içinde edinilen bir mal ve mal rejiminin tasfiyesine ilişkin talep bulunmadığına göre Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 19.01.2015 tarih 2015/8 sayılı Kararı ile hazırlanıp, 22.01.2015 tarih ve 29244 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (2.) Hukuk Dairesi'nin görevi cümlesinden bulunmakla, gereği için dosyanın anılan Daire Başkanlığı'na GÖNDERİLMESİNE, 19.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....