Hukuk mahkemesinin 2019/17 Esas numaralı dosyasında davacının talebi üzerine 06/03/2020 tarihli ara karar ile ihtiyati tedbir kararı verildiğini, ihtiyati tedbir kararının kaldırılması gerektiğini, kesilen elektriğin açılmasına dair ihtiyati tedbir isteyen kişinin talebi ve verilen ihtiyati tedbir kararının açıkça taraflar arasında yapılan sözleşme hükümlerine, usule ve yasaya aykırı olduğunu, ihtiyati tedbirin bir hukuki koruma olduğunu, uyuşmazlık öncesinde veya uyuşmazlık sürecinde talep sahibinin ileride açacağı veya devam eden bir davanın sonunda elde etmesinin sağlanması amacıyla getirilmiş olan bir tür hukuki güvence sistemi olduğunu, şartlarının bu hukuki güvence/koruma karşı tarafın tasarruf hakkını sınırlandıran bir koruma olduğundan alelade bir talep üzerine yerine getirilecek bir koruma olmadığını, hakim ispat kuralları çerçevesinde gerekli incelemeleri yaparak kanunda belirtilen olumsuz sakıncalı zararlı ihtimalin var olduğunun kanaatine varırsa ihtiyati tedbir kararı verebileceğini...
Başka bir koruma yolu da bulunmadığına göre, bu hususta ihtiyatî tedbir kararı verilebileceği kuşkusuzdur (Reisoğlu, Seza: Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Çek, 2. Bası, Ankara 1998, s. 97). Ayrıca, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinde geçici hukukî himayenin bir türü olan ihtiyatî tedbirlere ilişkin düzenleme genel nitelikte olup; 2004 sayılı İİK m. 72 hükmünde menfî tespit davaları hakkındaki tedbirlerin özel olarak düzenlenmiş olması, bu davada, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri, ispat ölçüsüdür. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü hâkim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez....
Ancak; 1) Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/11/2018 tarihli ve 2016/6-986 E., 2018/554 K. sayılı içtihadında belirtildiği üzere 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 35. maddesi ve Çocuk Koruma Kanunu'nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 20 ve 21. maddeleri uyarınca; fiil işlendiği sırada 15-18 yaş grubu içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından, mahkemece sosyal inceleme raporu alınmadan veya alınmaması durumunda gerekçesi kararda gösterilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, 2) Bozma öncesi yapılan yargılamada, iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan suça sürüklenen çocuğun neticeten 4.000 TL adli para cezası ile cezalandırıldığı ve anılan hüküm aleyhine bir temyiz istemi bulunmadığı, suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezasının CMUK'nın 326/son maddesi...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Hırsızlık HÜKÜM : Mahkumiyet Dosya incelenerek gereği düşünüldü; Katılanın gece vakti kaldırım üzerine direksiyon kilidiyle kilitleyerek park ettiği motosikletinin çalınması şeklindeki eylemin, TCK’nın 142/1-e maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu, bu nedenle zamanaşımı süresinin dolmadığı belirlenerek yapılan incelemede; 1- Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.11.2018 tarihli ve 2016/6-986 E., 2018/554 K. sayılı içtihadında belirtildiği üzere 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 35. maddesi ve Çocuk Koruma Kanunu'nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 20 ve 21. maddeleri uyarınca; fiil işlendiği sırada 15-18 yaş grubu içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından, sosyal inceleme raporu alınmadan ve alınmaması durumunda gerekçesi...
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Dava basit yargılama usulüne tabi olup, teati aşaması tamamlandıktan sonra deliller toplanmış dosya ilk olarak görev yönünden değerlendirme yapılmıştır. İcra dosyası celp edilmiş taraflarca dosyaya sunulan diğer deliller ile birlikte incelenmiştir....
İhtisas Kurulu ise, cezai ehliyet veya bunu kaldıran veya hafifleten sebepler ile hukuki ehliyetin tespiti hakkında bilimsel ve teknik görüşlerini bildirecektir. Dolayısıyla, 5237 sayılı TCK'nın 32. maddesi yönünden aldırılacak raporu hazırlama görevi 4. İhtisas Kuruluna aittir. İncelenen dosyada; Silahla tehdit ve basit yaralama suçlarından sanık ... hakkında yapılan yargılama sırasında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 32/1. maddesi kapsamında olup olmadığının belirlenmesi amacıyla, Adli Tıp Kurumundan rapor aldırılmış ancak rapor 4. İhtisas Kurulu tarafından değil, Gözlem İhtisas Dairesince düzenlenmiştir. Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; Sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 32/1. maddesi kapsamında olup olmadığının belirlenmesi amacıyla 4....
Öte yandan, somut olay bakımından bir an için mahkemenin görevli olduğunun kabulü halinde ise davacını iş bu davayı açmakta hukuki yararının olup olmadığı incelenmelidir. Zira hukuki yarar bir dava şartı olup, re’sen gözetilmesi gerekir. Bir davanın dinlenebilmesi için davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmalıdır. Menfi tespit davası yönünden hukuki yararı davanın takipten önce veya sonra açılmasına göre farklı değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. İcra takibinden önce menfi tespit davası açılabilmesi için borçlunun borçlu olmadığının hemen tespit edilmesinde korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekir. Olayımızda olduğu gibi icra takibinden sonra ödeme emrinin borçluya tebliği ile borca itiraz ederek takibi durduran borçlunun bundan sonra ödeme emrinin borçluya tebliği ile borca itiraz ederek takibi durduran borçlunun bundan sonra menfi tespit davası açmasında hukuki yarar yoktur. Çünkü borçlunun (davacının) yapılan takibe itirazı üzerine takip durmuştur....
sözleşmede kararlaştırılan teknik özelliklere uygun olduğunu ispat ve sonucu garanti etmekten sorumluluk altına girdiğini, davaya konu edilen faturanın da bu sebeple düzenlendiğini, -------eser sözleşmesinin yüklenici tarafı olduğunu, davalının müvekkiline fatura kesmiş olduğunu, faturaya konu cihazın müvekkiline tesliminin yapılmadığını, fatura için düzenlenen irsaliye üzerinde müvekkilinin teslim alma imzası bulunmadığını, faturanın müvekkiline tebliğinin yapılmadığını, faturaya konu yangın hidroforunun sözleşmede kararlaştırılan teknik vasıf ve niteliklere sahip olduğu konusunda davalı tarafından bir kanıt sunulmadığını, müvekkilinin takip tarihinde davalıya ------ borcunun bulunmadığını, davalının müvekkiline karşı geçici hukuki koruma olarak ihtiyati tedbir talebinde bulunduğunu, mahkemeden aldığı geçici hukuki koruma kapsamındaki ihtiyati haciz kararının uygulanması sırasında müvekkilinin manevi yönden çok ağır zarar gördüğünü belirterek davalı tarafından müvekkiline düzenlenmiş...
Maddenin atıf yaptığı 2004 sayılı İİK m. 72/2 hükmünde ise; "İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir" denilmektedir. Somut olayda, davacı tarafça, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibi nedeniyle menfi tespit isteminde bulunulmamış olmakla birlikte, esasen ipoteğin fekki istemi de özünde menfi tespiti içermekte olup, başka bir ifadeyle ipotek nedeniyle borçlu olunmadığı iddiasını kapsamaktadır. Nitekim somut olayda ihtiyati tedbir talebi salt ipotekli taşınmaza ilişkin değil, ipotekli icra takibine ilişkindir. Bu nedenle dava konusu olayda, 2004 sayılı İİK m. 150 yollaması ile aynı Kanunun m. 72 hükmünün kıyasen uygulanması gerekir....
TL yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına, yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmediğinden kullanılmayan ... TL yürütmenin durdurulması harcı ile artan posta giderinin istemi halinde davacılara iadesine, 08/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....