Çocuk Mahkemesince verilen 11.03.2008 tarih 2007/257-2008/126 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Dairemizin 08.04.2013 tarih ve ... sayılı ilamı ile sanık hakkında hırsızlık suçundan verilen onama kararına karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 07.05.2013 tarih ve... sayılı yazısı ile, sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümde ''5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 11 ve 5237 sayılı TCK’nın 31. maddeleri uyarınca çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin; 12 yaşını doldurmamış çocuklar ile aynı maddenin ikinci fıkrasına göre işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan ya da davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmemiş 12-15 yaş grubunda bulunan çocuklar hakkında uygulanması olanağının bulunduğu gözetilmeyerek, ceza sorumluluğu bulunan ve mahkumiyet kararı verilen sanık hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 5/1-a,b maddeleri uyarınca danışmanlık ve eğitim tedbirlerine hükmolunmasına karar verilmesi'' sebebiyle verilen kararın...
Somut olayda, geçici hukuki koruma kararlarından olan ihtiyati tedbir talebine yönelik verilen kararın, temyiz edilemeyen kararlardan olduğu açıktır. Bu itibarla davalı tarafından temyiz isteminde bulunulan bölge adliyle mahkemesi kararı 6100 sayılı HMK'nın 362/1-f bendine göre kesin nitelikte olduğundan, davalının temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz dilekçesinin REDDİNE ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 03/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
ile aralarındaki 24/12/2021 tarihli taahhütnamede 10/09/2019 tarihli 47.000,00 TL tahsil edildiğine dair ibare davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını kabule yeterli olmayıp, bu halde dahi borçlu borç tehdidi altında olup, bu nedenle de menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğu gözetilerek davacının menfi tespit davasını açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir....
ASLİYE HUKUK TARİHİ : 16/11/2022 NUMARASI : 2022/371 ESAS - 2022/718 KARAR DAVA KONUSU : Tüketiciyi Koruma Kanunundan Kaynakl KARAR : Davacılar tarafından davalı aleyhine Ereğli (Konya) 1....
Menfi tespit davasının itirazın iptâli davasından sonra açılması halinde, itirazın iptâli davasında borçlunun borçlu bulunup bulunmadığı zorunlu olarak inceleneceğinden bu halde borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı kabul edilmekle birlikte, menfi tespit davası icra takibinden önce ya da sonra açılmış olsa dahi, icra takibine yapılan itiraz üzerine duran takibe devam edilebilmesi ve alacaklının cebri icra işlemlerini sürdürebilmesi için itirazın iptâli ya da alacak davası açması zorunludur. Derdestlik oluşturmayacağı gibi menfi tespit davası sonucunda borçlunun davasının reddine karar verilmiş olması alacağın cebri icra işlemlerine devam etmesine olanak sağlamayacağından alacaklının menfi tespit davasından sonra dahi olsa itirazın iptâli ile alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmaktadır....
raporla sağlık koruma bandının kapsamının Sağlık Bakanlığınca yapılmasının uygun görüldüğü, adı geçen Bakanlığın ise Valiliğe yazıdığı yazıyla bu işletmelerde hammadde olarak kullanılan akrinanitril tanklarından itibaren 1200 m. koruma bandının teşkil edilerek ilgili imar planına işlenmesi, sağlık koruma bandı içerisinde mesken ve insanların ikametine mahsus diğer yerlerin tesisine izin verilmemesi gerektiğini belirttiği, Bakanlıkça uygun görülen 1200 m.lik koruma bandı kapsamının ... esas sayılı dosyada bulunan ......
Başka bir koruma yolu da bulunmadığına göre, bu hususta ihtiyatî tedbir kararı verilebileceği kuşkusuzdur (Reisoğlu, Seza: Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Çek, 2. Bası, Ankara 1998, s. 97). Ayrıca, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinde geçici hukukî himayenin bir türü olan ihtiyatî tedbirlere ilişkin düzenleme genel nitelikte olup; 2004 sayılı İİK m. 72 hükmünde menfî tespit davaları hakkındaki tedbirlerin özel olarak düzenlenmiş olması, bu davada, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri, ispat ölçüsüdür. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü hâkim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez....
Nasıl ki alacak davasına davalı açısından bu bir menfi tespit talebidir diyemiyorsak; menfi tespit davasında da davalı açısından bu bir alacak davasıdır nitelendirmesi yapamayız. Bir hukuki durumun savunulması ile dava edilmesi birbirinden farklı kavramlardır.Bu nedenle menfi tespit davaları zorunlu arabuluculuğa tabi davalar değildir. Farklı yargı kararlarının oluşması üzereni de Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 13.02.2020 tarih ve 2020/ 85- 454 Karar sayılı kararında menfi tespit davaları özelinde arabuluculuğa tabi olmadığı yönde karar verildiği bilinmektedir. Ancak eldeki davada ödenen paranın istirdadı istemi de bulunmaktadır. Menfi tespit ve istirdat davası birlikte açılmıştır. Talep tek bir hukuki gerekçeye dayalı olmakla tefriki de mümkün olmayan taleplerdir. Zira istem gerekçesi tektir....
- K A R A R - 1-Davacı vekilinin temyiz istemi yönünden; dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına, 2-Davalı vekilinin katılma yoluyla temyiz istemi yönünden; dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davanın esastan reddedilmiş olması nedeniyle hukuki yarar yokluğundan davalının temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına, SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile yerel mahkeme hükmünün ONANMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin katılma yoluyla temyiz itirazlarının reddi ile yerel mahkeme hükmünün ONANMASINA...
Hukuk Dairesi tarafından istinaf istemi reddedilerek kesinleştiği görülmüştür. Dava konusunun, davanın taraflarının mahkememizde görülen dava ile aynı olduğu, dava konusunu bonoya dayalı menfi tespit istemine dayandığı, her ne kadar dava dilekçesinde uyuşmazlığın temeli kira sözleşmesi olarak belirtilmiş ise de sözleşmenin akidi olduğu belirtilen ... tarafından hukuki ilişki kabul edilmemiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın hem bu davalı açısından hem de diğer davalı bono hamili açısından TTK'nın 687. maddesi tartışılacağından mahkememizin görevli olduğu kabul edilmiş yargılamaya devam olunmuştur. Ankara .... Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından dava konusu iddialar esasa girilerek tartışılmış ve davacının teminat amacıyla bononun verildiği ve davalı hamilin kötü niyetli olduğu iddiaları kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmiş ve karar istinaf incelemesinde istinaf istemi esastan reddedilerek hukuki uyuşmazlık yasal koşulları dikkate alınarak varılan sonuca göre kesinleşmiştir....