Ağır Ceza Mahkemesinin 24.06.2021 tarihli ve 2021/68 Esas, 2021/351 Karar sayılı ilamına karşı temyiz isteminde bulunulduğu, ancak 07.09.2021 tarihli tebliğnamede davacı vekilinin temyiz istemi ile ilgili olarak görüş belirtilmediği anlaşıldığından; davacı vekilinin temyiz istemi ile ilgili görüş bildirilmek ve düzenlenecek ek tebliğname ile birlikte gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.02.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Ağır Ceza Mahkemesinin 19.04.2016 tarihli ve 2016/11 Esas, 2016/122 Karar sayılı ilamına karşı temyiz isteminde bulunulduğu, ancak, 02.01.2021 tarihli tebliğnamede mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz istemi ile ilgili olarak görüş belirtilmediği anlaşıldığından; mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz istemi ile ilgili görüş bildirilmek ve düzenlenecek ek tebliğname ile birlikte gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.06.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Ceza Dairesinin, 09.02.2022 tarihli ve 2021/2966 Esas, 2022/419 Karar sayılı ilamına karşı temyiz isteminde bulunulduğu, ancak, 03.10.2022 tarihli tebliğnamede davalı vekilinin temyiz istemi ile ilgili olarak görüş belirtilmediği anlaşıldığından; davalı vekilinin temyiz istemi ile ilgili görüş bildirilmek ve düzenlenecek ek tebliğname ile birlikte gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.02.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Davacının istemi taşınmazın aynına yönelik tapu iptali ve tescil, ipoteğin fekki olup dava konusu 653 bağımsız bölüm nolu taşınmaz davalı adına tapuda kayıtlıdır. Yerel mahkemece tensip tutanağı ile ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile dava konusu taşınmaz davalı adına kayıtlı ise tedbir konulmasına karar verilmiş ve davacının tapu iptali ve tescil istemi yönünden geçici hukuki koruma sağlanmıştır. İhtiyati tedbir kararının en önemli özelliklerinden biri de dava konusu ile ilgili tesisi gereken bir geçici koruma önlemi olmasıdır. Davacı tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davada konut satış sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, ipoteğin fekki talebinde bulunulmuştur. Ancak ipotek alacaklıları davada taraf değildir. Bir davanın konusu ancak o davanın tarafları arasındaki uyuşmazlığın konusudur....
Hukuki yarar; davacının sübjektif hakkına hukukî koruma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmasıdır. Hukuki yarar dava şartlarından olup (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesi), davacının dava açmakta hukuken korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir. Bu şart, dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan olumlu dava şartları arasında sayılmaktadır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Fazla Verilen Paranın Geri Alınması” başlıklı 361. maddesi, “İcra dairelerince borçludan fazla para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır.” şeklinde emredici bir düzenlemeyi içermektedir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının müspet ve menfi zararlarını birarada talep edemeyeceği, onananarak kesinleşen 16. Asliye Ticaret Mahkemesine ait ilamda ve Yargıtay içtihatında da menfi zarardan bahsettiği, dolayısıyla davacı tarafın menfi zarar talebinde bulunduğu, organizasyon için yapılan masraf ve giderler toplamı olan 238.245,76 TL'lik tutarın menfi zarar olduğu, toplanan delillerden kira bedelinin davalı tarafından yatırıldığı anlaşılmakla kiralama masrafı düşüldüğünde davacının menfi zarar toplamının 153.500,00 TL olacağı ve bu tutarın cezai şart miktarının altında kaldığı ayrıca davalının ekonomik olarak mahvına sebep olacak miktarda olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile toplam 161.633,06 TL cezai şartın dava tarihinden yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı dilekçesinde imzasını inkar ettiği senede dayalı olarak hakkında girişilen takip nedeniyle borçlu olmadığının tesbitine, takibin ve senedin iptaline ve geçersizliğine karar verilmesini istemiştir. Daha önce İcra Mahkemesi'nce yapılan yargılama sırasında alınan Adli Tıp Kurumu raporuna ve Mahkemece alınan hukuki görüş içeren rapora göre davacının menfi tesbit isteminin kabulüne, takibin iptali talebi bakımından görevsizliğe ve senedin iptali istemi bakımından da yargılaması Asliye Ticaret Mahkemesi’nde yapılacak başka bir davanın konusu olacağından bahisle tefrike karar verilmiş; hüküm davalı şirket vekilince temyiz edilmiştir....
İhtiyati tedbir, geçici hukuki koruma görünümlerinin temelini oluştur ve hükmün kesinleşmesine kadar, dava konusuna, hukuki koruma sağlayarak olası verilecek hükmün infazının kolaylaştırmasını amaç edinir. Mevzuatımızda ihtiyati tedbirlerler hakkında genel düzenleme HMK'nın 389 ve 399 maddeleri arasında yapılmış olup özel kanunlarda da benzer düzenlemeler bulunmaktadır. Dosyamız konusu, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında, icra takibinin durumuna ilişkin ihtiyati tedbir 72/3 maddesinde düzenlenmiş olup "İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir" hükmünü getirmiştir....
Bu durumda mahkemece hükme esas raporu veren bilirkişi kurulundan alınacak ek raporla, asıl davada yüklenicinin talebinin eksik işlerin giderim bedeli değil menfi tespit istemi olduğu gözönünde tutularak, asıl davanın dayanağını teşkil eden faturadaki işlerin 21.11.2007 tarihli sözleşme gereği taşeron tarafından üstlenilen ve bedeli ödenen ya da taşeron tarafından bedeli talep edilen işler arasında olup olmadığı, birleşen dava ile ilgili olarak da davalı taşeronun yapmadığı kabul edilen asıl sözleşme konusu kablo döşeme işlerinden 15 metreye kadar koruma kabuklamasını yapmaması sebebiyle isteyemeyeceği ve faturalarında gösterdiği bedel hesaplattırılıp, tartışılarak asıl ve birleşen davada sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmadan eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE: 6100 sayılı HMK'nın 355. maddesi uyarınca, istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ("İİK") m. 72 hükmü uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, keşideci tarafından hâmil aleyhine, icra takibinden sonra açılan menfî tespit davasında, çekin ödenmemesi yönünde ihtiyatî tedbir kararı verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, İstanbul 2013, s. 346). Menfi tespit davası 2004 sayılı İİK'nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir....