Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

(Benzer yönde Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4.Hukuk Dairesi 2022/28 esas 2022/891 karar sayılı ilamı ) Yargıtay 11.Hukuk Dairesi Başkanlığı ise Bölge Adliye mahkemeleri arasındaki uyuşmazlığın giderildiği 25/03/2022 tarih 2021/6640 esas 2022/2409 sayılı kararında belirttiği üzere uyuşmazlığı gidermeye ilişkin kararı 11.Hukuk Dairesinin görev alanına giren tarafların tacir ve işin ticari işletmeyle ilgili bulunduğu İİK 89/3.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davaları bakımından değerlendirme yapılarak karar verilmiş olduğu vurgulanmıştır. 11.Hukuk Dairesininde kabul ettiği üzere İİK 89.maddesi uyarınca açılabilecek menfi tespit davalarında tarafların durumu ve işin ticari bir davaya vücut vermesi halinde Ticaret Mahkemesi görevli olabilecektir, diğer hallerde ise genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olacaktır. Eldeki davanın her iki tarafı tacir olmadığı gibi davalının dava dışı takip borçlusundan alacağı da ticari bir alacak değildir....

    Dava, bonoya dayalı menfi tespit talebine ilişkindir: 6102 sayılı TTK'nun 5. maddesinden sonra gelmek üzere 7155 sayılı yasanın 20. maddesiyle eklenen ve yürürlük tarihi 01/01/2019 olan 5/A maddesine göre, ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Menfi tespit talepli iş bu dava 05/04/2019 tarihinde açılmıştır. Yukarıda anılan yasal düzenleme kapsamında, konusu bir para alacağı ve tazminat olan davalar zorunlu arabuluculuğa tabi tutulmuştur. Her ne kadar iş bu davada, dava konusu bono nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti talep edilmiş ise de; davacının davasına konu ettiği senet konusu miktar, davalı yönünden para alacağı niteliğinde olup, yargılama sonucunda verilecek hükümle birlikte taraflar arasındaki alacak/borç ilişkisi tartışılacaktır....

      Yani borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş veya etmiş ve fakat itirazında ileri sürmemiş olsa bile kendisinin de alacaklıdan alacaklı olduğunu, bu nedenle alacağı ile borcunu takas ettiğini bildirerek, borçlu olmadığının tespiti için bir menfi tespit davası açabilir. (...; ...; ...; İcra ve İflas Hukuku, 2003, s.234, 235) Dolayısıyla somut olayda, açılan menfi tespit davasında borçlunun alacağı ile borcunu takas ettiğini ileri sürebileceği nazara alınarak davacının takasa konu ettiği alacağının araştırılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, dava tarihinde yürürlükte bulunan HUMK 204/1. maddesi gereğince takas ve mahsup talebinin davacının aleyhine açılan bir davada cevap dilekçesinde savunma olarak ileri sürülebileceği veya karşı dava olarak açılabileceği, menfi tespit davasında takas talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....

        Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanununun 72’nci maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5’inci maddesi ile değiştirilen 79’uncu maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır....

          Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır....

            İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf o vakıayı ispat etmelidir. Menfi tespit davasında borçlu, ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin varlığını kanıtlamak durumundadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18/02/2015 tarih, 2013/19-1362 E-2015/826 K. sayılı, 20/04/2016 tarih, 2014/13-856 E-2016/523 K.)...

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili; davalı ... tarafından diğer davalı ... aleyhine yapılan ... takibinde haciz bildirisinin davacı şirkete gönderildiği, 25.10.2011 tarihinde markete yapılan tebliğden haberdar olunmadığını,ödeme emirleri şirkete tebliğ olunmakla, Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun md. 79 gereği menfi tespit davası açmak gerektiği hasıl olduğunu, müvekkili şirket defter ve kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesinde müvekkili şirkette davalılardan ...'...

                Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit KARAR : Van 1.Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 30/12/2021 tarih ve 2020/339 Esas, 2021/934 Karar sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olup, yapılan müzakeresi sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı/takip alacaklısının, Van 1.İcra Müdürlüğünün 2019/11159 Esas sayılı dosyası ile borçlu Birikim Kristalpark Avm Gıda T3 aleyhine Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu ile icra takibi başlattığını, daha sonra müvekkili T1 üçüncü haciz ihbarnamesi gönderildiğini, ancak davacının takip borçlusu şirketin alacağı olan üçüncü kişi olmayıp takip dosyasında bizzat borçlu olan Birikim Kristalpark Avm Gıda T3'nin sahibi olduğunu, haciz ihbarnameleri takip borçlusunun alacağı olan üçüncü kişilere gönderilebildiğini, zaten takip dosyasında borçlu konumunda olan davacıya takip borçlusunun alacağı olan üçüncü şahıs...

                Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak anılan maddeye dayalı olarak açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup,”böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir. Zira, tahsil edilmesi istenen alacak, kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Kanunda, İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir hükme yer verilmemiş bulunması karşısında, Yasada öngörülen 15 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda yeni bir menfi tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21- 198 Esas, 249 Karar sayılı Kararı)....

                Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak anılan maddeye dayalı olarak açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup,”böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir. Zira, tahsil edilmesi istenen alacak, kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Kanunda, İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir hükme yer verilmemiş bulunması karşısında, Yasada öngörülen 15 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda yeni bir menfi tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21- 198 Esas, 249 Karar sayılı Kararı)....

                UYAP Entegrasyonu