Aile Mahkemesinin 2014/360 esas sayılı boşanma davası sırasında, " ...karşı taraftan maddi, manevi tazminat ve kendisi için nafaka talebi bulunmadığını, evdeki eşyaları paylaştıklarını, evdeki eşyalar haricinde davacı ile ortak taşınır ve taşınmaz mal varlıklarının bulunmadığını, mal rejiminin tasfiyesi ile alakalı olarak karşılıklı olarak birbirlerini ibra ettiklerini, taleplerinden feragat ettiklerini kayıtsız şartsız olarak boşanma davası sırasında kendisi için nafaka talep etmeyeceğini bildirmiştir. Davacının ... Aile Mahkemesinin 2014/360 Esas - 2014/724 Karar sayılı boşanma davasındaki bu beyanının, maddi ve manevi tazminat ile nafaka ve mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olup, çeyiz senedine konu eşyalar ile ziynetleri kapsamadığının kabulü gerekir. Çeyiz senedine konu eşyalar ile ziynet eşyalarına konu alacak TMK. 174/1. Maddesine dayalı boşanmanın feri niteliğinde değildir....
Cevap dilekçesi: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, taraflar arasında akdedilen 22/06/2018 tarihli protokol gereğince tarafların birbirlerini ibra ettiklerini bu nedenle işbu davanın açılamayacağını, mehir senedinin davacı ile davalı Mehmet lehine düzenlendiğini, davalı Mehmet'in mehir senedinde borçlu, kefil ya da sorumlu kişi olarak imzasının bulunmadığını, davalı Mehmet'inde senet içeriğine göre hak sahibi olması sebebi ile borçlu sıfatı ile sorumlu tutulması ve senede dayalı tüm hakkın davacı tarafça talep edilmesinin mümkün olmadığını, dava dışı Mustafa Yürekli'nin de senetten yarı oranında sorumlu olduğunu, dava dilekçesinin üçüncü maddesinde yazılı olan eşyaların tarafına teslim edilmediği gibi bu eşyalarında kendisinde olmadığını zira diğer davalı ile ikametlerinin farklı olduğunu, davacının dava dilekçesinin ikinci maddesinde yazılı altınları müşterek haneden giderken beraberinde götürdüğünü, mehir senedine altın olarak...
Cevap dilekçesi: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, taraflar arasında akdedilen 22/06/2018 tarihli protokol gereğince tarafların birbirlerini ibra ettiklerini bu nedenle işbu davanın açılamayacağını, mehir senedinin davacı ile davalı Mehmet lehine düzenlendiğini, davalı Mehmet'in mehir senedinde borçlu, kefil ya da sorumlu kişi olarak imzasının bulunmadığını, davalı Mehmet'inde senet içeriğine göre hak sahibi olması sebebi ile borçlu sıfatı ile sorumlu tutulması ve senede dayalı tüm hakkın davacı tarafça talep edilmesinin mümkün olmadığını, dava dışı Mustafa Yürekli'nin de senetten yarı oranında sorumlu olduğunu, dava dilekçesinin üçüncü maddesinde yazılı olan eşyaların tarafına teslim edilmediği gibi bu eşyalarında kendisinde olmadığını zira diğer davalı ile ikametlerinin farklı olduğunu, davacının dava dilekçesinin ikinci maddesinde yazılı altınları müşterek haneden giderken beraberinde götürdüğünü, mehir senedine altın olarak...
Davacının talebi mehir olarak ödenmiş bir alacak değil bağışlama vaadi şeklinde (mehri müeccel) şeklinde alacak talebine ilişkindir. Uyuşmazlık aile hukukundan dayalı alacak niteliğinde olmayıp, genel hükümlere dayalı (TBK 286 vd.) bir alacak talebi niteliğindedir. Bu durumda davayı görmeye genel mahkemeler görevlidir. Görev ile ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilir. O halde mahkemece bu talep ile ilgili dava hakkında HMK'nun 167 maddesi gereğince ayırma ve görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir....
O halde öncelikle, mehir senedinin tarihinin belirlenmesi, bu hususta tarafların beyanlarının alınması, uyuşmazlık bulunması halinde, tarafların delillerinin değerlendirilerek özellikle davacının dava dışı asıl borçluya karşı açtığı mehir senedine dayalı alacak davalarına ve boşanma davasına ilişkin dosyaların ilgili mahkemelerinden getirtilerek, bu dosyalardaki davacı tarafın beyanlarında mehir senedinin tarihi ile ilgili bir beyanının olup olmadığının araştırılması, tespit edilemezse sözleşmenin tarihi tanık beyanlarıyla da ispat edilebileceğinden davalıya bu hususta tanıklarını bildirmesi için süre verilerek, sonucuna göre mehir senedinin düzenlendiği tarihin belirlenmesinden sonra bu tarihten sonra on yıllık süre içinde davacı tarafça davaya konu takip yapılmış ise işin esası hakkında karar verilmesi aksi halde davanı hakdüşürücü süreden reddine karar verilmesi gerekmektedir....
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı Mustafa evlenirken mehir senedi düzenlendiğini, senedin davalı Nasır tarafından da kefil olarak imzalandığını, senetteki edimin davalılarca yerine getirilmediğini belirterek 300 gram 22 ayar altının aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde şimdilik 50.000,00 TL'nin faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir. Cevap dilekçesi: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; mehir senedine konu altınların bir kısmının düğün esnasında davacıya takıldığını, bir kısmının da daha sonra davacıya verildiğini, ayrıca bağıştan rücu koşullarının oluştuğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir....
Davacının talebi, mehir olarak ödenmiş olan (mehri muaccel) bir alacak değil, bağışlama vaadi şeklinde (mehri müeccel) niteliğinde, mehir senedinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. Bu sebeple, uyuşmazlık, aile hukukundan kaynaklanan alacak niteliğinde olmayıp, genel hükümlere dayalı ( TBK 286 vd.) alacak istemi niteliğindedir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re'sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır....
Davacının talebi, mehir olarak ödenmiş olan (mehri muaccel) bir alacak değil, bağışlama vaadi (mehri müeccel) niteliğinde, mehir senedinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. Taraflar arasında sözleşme ilişkisi vardır. Uyuşmazlık, Aile Hukukundan dayalı alacak niteliğinde olmayıp, genel hükümlere dayalı (TBK m. 286 vd., eBK m. 234 vd.) bir alacak talebi niteliğindedir. Hal böyle olunca, davayı görmeye genel mahkemeler görevli olduğundan, davacının usul ve yasaya uygun bulunan ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir....
bilezik, 1 adet 14 ayar 27 gram bilezik, 5 adet çeyrek altının davalı Muhammet'ten tahsil edilmesi gerektiği, işbu altınlardan 150 gram mehir altını için davalı T5 Şanlı'nın senedi damat babası sıfatı ile imzaladığı, senet içeriğinde herhangi bir taahhüdünün olmadığı, kaldı ki 150 gram mehir altınının davacıya verilmekle senetten kaynaklanan taahhüdün kısmen yerine getirildiğinin anlaşıldığı, davalı Durmuş'un taraflarla aynı evde de oturmadığı, dolayısıyla 150 gram mehir altını yönünden davalı Durmuş'a husumet yöneltilemeyeceği, davalı Durmuş'a karşı açılan bu altınlar yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiği, davada aynen iade talebi olması nedeni ile belirsiz alacak davası olarak nitelendirilemeyeceği, bu nedenle faize dava ve ıslah tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiği anlaşılmakla davacının istinafının kısmen kabulü ile 150 gram mehir altını için davalı Durmuş'a karşı açılan davanın husumetten reddine, davanın kabulü ile 150 gram mehir altını (42.270,00 TL...
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline düğünde ve nişanda takılan ziynet ve paraların davalı tarafından alınıp, iade edilmediğini, ayrıca davalının mehir olarak da her biri 22'şer gram 5 adet bilezik almayı vaat edip, bu vaadini de yerine getirmediğini belirterek ziynet eşyalarının ve paranın aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde şimdilik 550,00 TL'nin (500,00 TL altın, 50,00 TL para) faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Cevap dilekçesi: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, bu yüzden usulden reddi gerektiğini, davacının iddia ettiği kadar takı takılmadığını, takı töreninden hemen sonra davacının ablası Keziban'ın tüm takı ve paraları aldığını, davacıya mehir olarak bilezik sözü verilmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir....