Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece; her iki tarafın da sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, tarafların bu ihlallerinin hukuka aykırı olduğu ve kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir. Asıl dava ve birleşen dava TMK’nın 174/2. maddesine dayanılarak açılan ve sadakat yükümlülüğünün ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre mahkemece yapılan yargılama sonucunda, tarafların eşit kusurlu oldukları ve anılan hüküm gözetildiğinde eşit kusur halinde tarafların birbirlerinden maddi veya manevi tazminat talep edemeyecekleri anlaşılmaktadır. Şu durumda mahkemece, asıl ve birleşen davaların tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir....

    Davacı, eski kayınvalidesi olan davalının, eski eşi ile müşterek çocuklarına ilişkin aile mahkemesi tarafından verilen görüşme kararına istinaden kayınvalidesinin evine çocuğunu almaya gittiğini, davalının kendisine ''dengesiz'' diyerek hakaret ettiğini, kullanılan ifadenin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığını belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davalının söylemiş olduğu sözle davacının kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Dosya kapsamından, mahkemece tazminat verilmesine gerekçe sayılan ifade, davacının çocuğunu almaya haberli gelmesi amacı ile söylenmiş olup, değer yargısını içermektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da değer yargılarının kısıtlanamayacağına vurgu yapılmaktadır. Kullanılan sözün kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu kabul edilemez....

      davalı erkeğin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir. 3-Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat talep eden tarafın kusursuz veya az kusurlu olması yanında, boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olması gerekir (TMK m. 174/2)....

        "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 13/06/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 19/05/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalının yaptığı basın toplantısında aleyhine ağır hakaretler ve iftiralarda bulunduğunu belirterek, uğradığı manevi zararın giderilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur....

          (TBK 58) maddesine göre, şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir denilmiştir. Şahsiyet haklarına saldırıda, manevi tazminat istenebilmesi için 818 sayılı BK 49. (TBK 58) maddede belirtilen şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlar ise şahsiyet haklarına saldırı olması, saldırının haksız olması, manevi zarara uğranılması, kusurlu olunması ve illiyet bağı bulunmasıdır. (Bkz. Prof Dr. Safa Reisoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, yirminci baskı, S.202-208) Somut olayda, her ne kadar mahkemece davacının manevi zarara uğradığı kabul edilmiş ise de, bu durumun MK'nın 24 ve BK'nın 49. (TBK 58) maddeleri anlamında kişilik haklarının ihlaline neden olacağının kabulü mümkün değildir. Her sözleşmeye aykırılık manevi tazminat gerektirmeyeceği gibi, davacı tarafça da meydana gelen olay nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiği ispat edilememiştir....

            Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi koşullarının gerçekleşmediği nazara alınmadan kadın yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmamıştır. c)Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen maddi tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır....

              TMK.nun 24.maddesi "Hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırılan kimse hakimden saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça kişilik haklarına her türlü saldırı hukuka aykırıdır." Manevi tazminata hükmedilirken şahsiyet haklarına hukuka aykırı şekilde bir saldırının varlığı aranmalıdır. Burada kişinin bedensel ve ruhsal ve sosyal bireyliğinin korunması söz konusudur....

                Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/52 Esas sayılı dosyasında taraf avukatı olduğunu, bilirkişi olan davalı tarafından düzenlenen ek raporda sarfedilen sözlerin kişilik haklarını zedelediğini belirterek manevi zararının tazmini isteminden bulunmuştur. Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Karşı davada davacı, aynı dosyada kendisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporuna karşı avukat olan davalı tarafından sunulan itiraz dilekçesinde sarfedilen sözlerin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu beyanla, manevi tazminat isteminde bulunmuştur Davalı, iddiaları kabul etmeyerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava ve karşı davanın kabulüne karar verilmiştir. Asıl davada davalının bilirkişi sıfatıyla düzenlemiş olduğu ek raporda ve karşı davada davalının taraf avukatı sıfatıyla vermiş olduğu davaya konu dilekçede geçen söz ve ifadelerin kanaat belirtme ve savunma sınırları içerisinde kaldığı, kişilik haklarına saldırı mahiyetinde bulunmadığı anlaşılmaktadır....

                  Ne var ki, dava konusu nedenden kaynaklanan ihlaller manevi tazmin yolu ile giderim kapsamında düşünülemez. Anılan madde hükmü ile yalnızca kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan zararların giderilmesi amaçlandığından malvarlığı zarara uğrayan kişi yararına Borçlar Kanununun 49.maddesi hükmüne göre manevi tazminata hükmedilmesi yasal olarak mümkün bulunmamaktadır. Manevi zarar,kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Objektif eksilmeden ise,sadece o kişi için değil;toplumdaki diğer bireylerin de aynı zarara(duruma)düşmeleri anlaşılmaktadır. Yasalar manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlandırmıştır. Bunlar,kişinin ve ailenin onur ve saygınlığına yönelik suçlar(TCK 125 ),kişilik değerlerinin zedelenmesi (MK 24.md),isme saldırı(TMK 26.md),nişan bozulması (TMK 121 .md),evlenmenin feshi(TMK 174),babalığın benimsenmemesi(MK 286 ),bedensel zarar ve öldürme(BK 56 ) ile kişilik haklarının zedelenmesidir....

                    Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50. ve devamı maddeleri hükmü nazara alınarak, daha uygun miktarda maddi tazminat (TMK.md.174/1) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. 3-Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedebilmek için, tazminat talep eden tarafın kusursuz veya diğer tarafa göre daha az kusurlu olması yanında; boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarını zedelemiş olması da gereklidir (TMK.md. 174/2).Toplanan delillerden, davalı erkeğin birlik görevlerini yerine getirmediği için kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Birlik görevlerinin yerine getirilmemesi, davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı gibi; dosyada kişilik haklarına saldırı olarak kabul edilebilecek davalı erkekten kaynaklanan başkaca maddi bir hadisenin varlığını gösteren bir kanıt da bulunmamaktadır. Bu durumda, Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşulları davacı kadın yararına gerçekleşmemiştir....

                      UYAP Entegrasyonu