Taraflar arasında tüketici kredisi sözleşmesi ve kredi kartı sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşmeler uyarınca davacı banka tarafından davalıya tüketici kredisi kullandırıldığı ve bireysel kredi kartı tahsis edildiği, kredi kartının davalı tarafından kullanıldığı hususlarında ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, icra takip tarihi itibariyle davacı bankanın, davalıdan talep edebileceği alacağının bulunup bulunmadığı, var ise miktarının tespiti noktasında toplanmaktadır....
Mülga 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da 2003 yılında yapılan değişiklikle 10/A maddesi eklenerek esasen bir tüketici kredisi türü olan kredi kartları da önemli bir düzenlemeye kavuşmuştur. 6502 sayılı Yasa ise belli koşullar altında kredi kartlarını kanun kapsamına almış ve bu kapsamda tüketici kredisi olarak nitelendirmiş, Yasa'nın 22/2 maddesindeki özelliklere sahip kredi kartı sözleşmelerini tüketici kredisi sözleşmesi hükümlerine tabi kılmıştır. Kredi kartlarının tüketici kredisi olarak nitelendirilmesi yasa hükmüne göre faiz veya benzeri bir menfaat karşılığı olarak ödemenin üç aydan daha uzun süre ertelenmesi veya benzer şekilde taksitle ödeme imkanı sağlanması durumunda mümkündür. Tüketicinin vadesi gelmiş bir ödemesinin üç aydan daha uzun bir tarihe ertelenmesi ve kredi verenin bundan menfaat elde etmesi yapılan işlemin tüketici kredisi olacağına işaret etmektedir....
Bu dava, davacı tarafından davalı bankadan kullandığı konut kredisi nedeniyle ödenen masrafların iadesine ilişkindir. Mahkeme tarafından davalı banka tarafından davacıya kullandırılan 25.03.2011 tarihli ilk taksit ödemeli konut kredisi nedeniyle kullandırılan kredi nedeniyle 28.02.2011 tarihinde proje komisyon tahsilatı adı altında tahsil edilen 3.938 TL’nin iadesine karar verilmiştir. İstanbul Tüketici Hakeme Heyetinin 04.12.2015 tarihli kararı ile davacı tarafından davalı aleyhine çekilen kredi nedeniyle ödenen masraf adı altındaki bedelin iadesinin talep edildiği, Tüketici Hakem Heyeti tarafından talep edilen 3.937 TL'den, 3.299 TL'nin davalıdan tahsiline karar verildiği anlaşılmıştır. Bu bedel dava konusu olan 2011 tarihli kredi Sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davalı tarafından bu bedelin davacının banka hesabına 31.12.2015 tarihinde ödendiği ve davacının 05.01.2016 tarihinde tahsil ettiği anlaşılmaktadır....
Bu açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; kullanılan kredinin türü, şüpheye yer vermeyecek şekilde tespit edilmemiş, kullanılan kredinin Tüketici Kredisi olması haline ve Genel Kredi olması haline göre, değerlendirmeler yapılıp, kredinin türü açıklığa kavuşturulmaksızın sonuca gidildiği görülmüştür. Şu halde mahkemece, öncelikle takibe konu kredi sözleşmelerinin niteliğinin tüketici kredisi mi yoksa genel kredi mi olduğu tespit edilerek, ardından tüketici işlemi olduğu kanaatine varılması halinde davanın esasına girilmesi aksi takdirde görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. 2-Bozma nedenine göre, davalının temyiz itirazlarının şu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir....
Kredi kartı sözleşmeleri, faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında, ödemenin üç aydan daha uzun süre ertelenmesi veya benzer şekilde taksitle ödeme imkânı sağlanması hâlinde tüketici kredisi sözleşmesi olarak değerlendirilir. Ancak bu durumda uygulanacak faiz oranı kredi kartı sözleşmesi uyarınca belirlenen orandan fazla olamaz. Tüketici kredisi sözleşmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli bir sözleşme yapmamış olan kredi veren, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez." şeklindedir. Yapılan yapılandırmayla birlikte kredi kartından kaynaklanan borcun 6502 sayılı yasanın 22/2 maddesi gereğince tüketici kredisine dönüştüğü anlaşılmaktadır....
Somut uyuşmazlıkta; sigorta poliçelerinin, davacı banka tarafından açılan kredilere teminat olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Tüketici kredisi sözleşmesinde ve tüm sigorta poliçelerinin üzerinde kredi veren bankanın adına dain ve mürtehin kaydı bulunacağı yazılı olup sigorta şirketinin menfi yanıtına karşı, davacı banka lehtar olduğu sigorta poliçesindeki hakları talep ettiğinde, sigorta şirketinin ona karşı ileri sürebileceği bir defi ve itiraz hakkı bulunmamaktadır. Davalıların murisi, bankadan kullandığı krediye teminat oluşturmak üzere bankanın talebiyle hayat sigortası yaptırmıştır. Esasen kredi veren bankanın talebi ile tüketici tarafından yaptırılan hayat sigortası, tüketicinin kendi isteğiyle yaptığı bir sigorta olmayıp, bankanın talebi üzerine kredi alacağına teminat oluşturmak üzere yapılan bir sigortadır. Sigorta poliçesinde; tüketici sigortalı, banka lehtar ve sigorta poliçesini düzenleyen sigorta şirketidir. Poliçenin dain ve mürtehini bankadır....
Somut olayda, davanın dayanağı olan 27.03.2013 tarihli kredi sözleşmesinin, davacı şirketin işletmesi için kullandırıldığı, uyuşmazlığın da kredi kullandırılırken davalı banka tarafından yapılan kesintilerin iadesi istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, söz konusu sözleşmenin bir tüketici kredisi sözleşmesi olduğuna dair hiçbir hüküm bulunmadığı gibi, şartları incelendiğinde bir tüketici kredisi olmadığı, ticari şirket için kullandırılan ticari kredi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davacı ile davalı arasında davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 4077 sayılı Kanunun değişik 10/A maddesi kapsamında bir ilişki bulunmadığı anlaşılan uyuşmazlığın, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülerek çözümlenmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 04.04.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi....
ın 18/10/2010 tarihli yazısında şikayete konu kredinin taşıt kredisi olduğu, 09/03/2006 tarihinde kredi kullandırıldığı, yazı ekindeki şikayet dilekçesinde yazılı olup mahkemenin esas aldığı söz konusu senetlerin ise müşterileri olan sanığın kullandığı diğer ticari kredileri için teminat olarak alındığının belirtilmesi karşısında, davaya konu kredi için teminat senedi verilip verilmediğinin, verildi ise hangi senetlerin olduğu ve kredi öncesinde mi yoksa sonrasında mı verildiğinin tespit edilmediği anlaşılmakla,gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, şikayete konu edilen ve dolayısıyla iş bu kamu davasının konusunu oluşturan 09/03/2006 tarihli 15.000 TL bedelli tüketici kredisi sözleşmesi için sanıktan teminat olarak senet alınıp alınmadığı, alınmışsa hangi senetlerin alınmış olduğu, bu senetlerin kredi kullandırılmadan önce mi yoksa kredi kullandırıldıktan sonra mı alındığı, senetlerin aynı anda mı yoksa farklı zamanlarda mı alındığı, şikayet dilekçesinde bahsi...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Davacı, davalıya tüketici kredisi kullandırıldığını, ancak ödeme yapılmadığından 6.6.2008 tarihinde hesabın kat edilerek ödeme talep edildiğini ancak kredi borcunun ödenmediğini ileri sürerek, 29.071 TL.nin faizi ile ödetilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur....
Davalıların murisinin davacı bankadan tüketici kredisi ve kredili mevduat hesabı kredisi kullandığı, tüketici kredisine bağlı olarak hayat sigortası düzenlendiği, murisin hayat sigortası poliçesi döneminde vefat ettiği, ödenmemiş kredi borcunun bulunduğu hususları uyuşmazlık dışıdır. Yargıtay 13. HD.,2015/7989 E., 2016/14767K., 2015/16813 E., 2016/12955K.sayı v.b. istikrar kazanmış içtihatlarında; bireysel krediye bağlı olarak hayat sigortasının yapılmış ve sigorta tazminatı üzerinde bankaya daini mürtehin hakkının tanınmış olması,sigorta teminat süresi içerisinde de kredi borçlusunun ölmesi halinde sigorta şirketinin menfi yanıtına karşı hukuki yollar banka tarafından tüketilmeden mirasçılara başvurulamayacağı,takip veya dava açılamayacağı,aksi durumda vaktinden evvel açılan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği öngörülmüştür....