Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Noterliğince tasdik olunan 11/10/2000- 10/10/2001 tarihleri arası dönemi kapsayan kira sözleşmesine rağmen davalı vekilinin imzaya itirazının takibi sürüncemede bırakma amaçlı olduğunu beyan ederek davalının itirazının kaldırılarak tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir. CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının takibine dayanak olarak 2000 ve 2016 yıllarına ait kira sözleşmelerini sunduğunu, 2000 yılında yapılan kira sözleşmesinin geçerli olmadığını, 2016 yılında yapılan kira sözleşmesindeki imzanın da müvekkiline ait olmadığını, kiraya verenin adi yazılı kira sözleşmesine dayandığını, ödeme emrine itirazlarında bu sözleşmedeki imzayı inkar ettiklerini, alacaklının icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve tahliye isteyemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....

Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı müvekkilinin 02/02/2022 tarihinde 2022 yılı kira bedelini yıllık peşin olarak kiraya veren Fikiriye Kalın'ın banka hesabına ödediğini, davacı kiraya verenin kira bedelini iade etmediğini, davacının kira ilişkisini kabul ederek örtülü olarak yeni kira dönemi başlangıcı yapılmış sayıldığını, kiracı müvekkilinin tamamen kiraya vereni koruyucu kira sözleşmesi nedeniyle ne yapacağını bilemediğinden icra takibine karşı hiç bir eylemde bulunamadığını beyanla istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, İİK'nun 269/a maddesi uyarınca açılmış kesinleşen takipte temerrüt nedeniyle tahliye istemine ilişkindir....

Asliye Hukuk Mahkemesi ise, HUMK'nun 8/ll maddesi hükmüne göre kira sözleşmesine dayalı her türlü tahliye akdin feshi yahut tesbit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ile bunlara karşı açılacak davalarda görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğunu belirterek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. HUMK'nun 8/ll-1 madde ve fıkrasında İcra ve İflas Kanununun onuncu babında yer alan 269 ve 272 nci ve sonraki maddeleri hükümleri hariç olmak üzere, kira sözleşmesine dayalı her türlü tahliye, akdin feshi yahut tesbit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davalara Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılacağı hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, kiracı tarafından açılan dava taraflar arasındaki kira sözleşmesinin haklı nedenlerle fesholunduğunun ve sözleşmeden kaynaklanan borcun bulunmadığının tespiti ile zararlarının tazminine ilişkindir....

    İcra Müdürlüğünün 2015/4835 sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde gönderilen ödeme emri üzerine, davalının, kira sözleşmesindeki imzaya ve kira alacaklarına itiraz etmesi üzerine takibinin durduğunu belirterek davanın kabulü ile davalının haksız olarak yapmış olduğu itirazın iptaline ve takibin devamına, davalının kiralanandan tahliyesine, alacağın % 20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, Kira sözleşmesindeki ve tahliye taahhütnamesindeki imzanın kendisine ait olmadığını, taraflar arasındaki kira sözleşmesine ilişkin ihtilaf söz konusu olduğundan likit alacaktan bahsedilemeyeceğini, imzası inkar edilmiş kira sözleşmesi ile buna dayalı olarak yapılan icra takibine itiraz ettiklerini, belirterek davanın reddini savunmuştur. Uyuşmazlık, kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve kiralananın tahliyesi istemlerine ilişkindir....

      Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: - K A R A R - Dava, fuzuli işgal nedeniyle tahliye ve haksız işgal tazminatı isteminden kaynaklanmaktadır. Konya 4. Sulh Hukuk Mahkemesince, davanın kira sözleşmesine dayalı olmadığı, mülkiyet hakkına dayalı bir dava olduğu belirtilip, dava değerine göre görevsizlik kararı verilmiştir. Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi ise, davanın açıldığı tarih itibariyle taraflar arasında kira akdine dayalı hukuki ilişkinin mevcut olduğu, tahliye istemiyle birlikte açılan kira alacağına ilişkin davalarda delillerin değerlendirilmesinin Sulh Hukuk Mahkemesine ait olduğunu bildirerek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur....

        Davalı vekili müvekkilinin kira sözleşmesi gereğince aylık %10 artış ile 6600-TL kira borcunu yatırdığını, 2010 yılına ait kira borcu bulunmadığını, temerrüt nedeniyle tahliye isteminin reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan bilirkişi incelemesinde davalının dava tarihi itibariyle kira borcu olmadığı, 3.654,00-TL ödenmeyen su bedeli borcu olduğunu belirtmiştir. Mahkemece kira bedelinin ihtardan önce ödendiği anlaşıldığına göre, kira bedelinden sayılmayan su borcunun ödenmemesi temerrüte esas alınamayacağından tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ:Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca tahliyeye ilişkin hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 09.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

          Somut olayda, davalı kiralayan 20.5.2008 başlangıç-23.4.2009 bitiş tarihli kira sözleşmesine dayalı olarak 18.6.2010 tarihinde davacı kiracı hakkında 7000,00 TL'si 2009 yılı bakiye kira alacağı, 8.000,00 TL'si de 2010 yılı kira alacağı olmak üzere 15.000,00 TL kira alacağı,256.65 TL vergi ve 652.00 TL faiz olmak üzere takip yaptığı, davacı kiracı hakkındaki takibin kesinleştiği, davacının 7.000,00 TL'lik borcu kabul ettiği, 22.8.2010 tarihinde de 19.350.31 TL'lik kira borcunu 1.10.2010-1.4.2012 tarihleri arasında ödemeyi taahhüt ettiği, daha sonra 10.12.2010 tarihinde eldeki dava ile 20.5.2008 tarihli kira sözleşmesinin feshi ile borçlu olmadığının tespitini talep ettiği anlaşılamaktadır. Kira sözleşmesine dayalı her türlü tahliye, akdin feshi yahut tesbit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davalara Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılacağından, uyuşmazlığın İstanbul 15....

            KARAR Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine kira alacağı ve tahliye istemli olarak başlatılan icra takibine davalı borçlunun itirazı üzerine davacı icra mahkemesinden itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuş mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş karar davalı borçlu tarafından temyiz edilmiştir. Davacı alacaklı, 01/02/2015 tarihli ve üç yıl süreli yazılı kira sözleşmesine dayanarak 30/06/2015 tarihinde, davalı ... ile dava dışı ... aleyhine başlattığı icra takibi ile 2.500,00 TL kira ve aidat alacağının tahsilini talep etmiş, davalı borçlular süresinde verdiği itiraz dilekçesi ile borca itiraz etmiştir. Kira sözleşmesinde birden fazla kiracı olması halinde, tahliye istemi bölünemeyeceğinden ve kiracılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğundan, tahliyeye yönelik takibin ve takip neticesinde tahliye isteminin her iki kiracıya birlikte yöneltilmesi gerekmektedir....

              Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine yazılı kira sözleşmesine dayanılarak ödenmeyen ayların kira paraları için icra takibi yapıldığı, takip talebinde haciz ve tahliyenin istendiği, çıkartılan ödeme emrinde ödeme süresi ve itiraz süresinin gösterildiği, davalı borçlu tarafından ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 günlük süre içerisinde kira sözleşmesine, kira bedeline, borca ve takibe itiraz edilmediği, takibin kesinleştiği ve yasal 30 günlük süre içerisinde borcun ödenmediği, davanın ihtar müddetinin bitim tarihini takip eden 6 ay içerisinde açıldığı, bu nedenle temerrüdün gerçekleştiği, mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır....

              Diğer davalı ... ile müvekkil arasında asıl kira sözleşmesi bulunmaktadır. Mal sahibi ... kiracısının daha kurumsal veya ödeme gücü olan birisine kiraya vermek istediğinden, müvekkil mal sahibinden kira sözleşmesine konu adresi kiralamıştır. Daha sonra asıl kira sözleşmesine uygun olarak üzere "..." işletmesi olarak alt kiraya vermiştir. Davacı şirket ...Şti ile alt kira sözleşmesi akdedilmiştir. Davacı şirket asıl kira sözleşmesinin 5 yıllık olduğunu bilerek alt kira sözleşmesini akdetmiştir. Kira sözleşmesinin alt kira sözleşmesi olduğunu ve alt kira ilişkisini kabul ederek sözleşmeyi akdetmiştir, bu durum sözleşmede bellidir. İşbu nedenle bu aşamada asıl kira sözleşmesinden haberdar değillermiş gibi hareket etmeleri basiretli tacir ilkesi ve dürüstlük kuralına aykırı olup haksızdır. Davacı şirket 2019 yılından itibaren ve sonraki pandemi sürecinden beri kira ödemelerini hep eksik yapmakta ve düzensiz ödemektedir....

                UYAP Entegrasyonu