Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi SUÇ : Tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı HÜKÜM : Beraat Dosya incelenerek gereği düşünüldü: Katılan vekili 06/05/2016 tarihli dilekçesi ile vekaletnamedeki yetkisine istinaden temyiz isteminden vazgeçtiğinden, dosyanın incelenmeksizin mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 20.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

    DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Tüm dosya kapsamına göre, davalı-davacı kadın vekili vekaletnamedeki yetkiye dayanarak 20/06/2022 tarihli istinaftan feragat dilekçesi ile istinaf başvurusundan feragat ettiğinden, HMK'nın 349/2 maddesi uyarınca davalı-davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....

    Satış vaadi sözleşmesi geçerli olmakla birlikte davanın açıldığı tarihte sözleşmeden doğan edimlerin aynen ifasının mümkün olmaması halinde davacının aynen ifa yerine Borçlar Kanununun 112. maddesine göre tazminat talep edebilir. Bu tazminat niteliği itibariyle alacaklının müspet zararını oluşturur. Geçerli bir sözleşmeden doğan edimin ifasının imkansız hale geldiği tarih itibariyle zararın ya da tazminat miktarının belirlenmesi gerekir. Bu da sözleşmenin imkansız hale geldiği tarihteki taşınmazın rayiç değeridir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.04.2010 gün ve 2010/15- 193E-235K sayılı ilamı ile;. "...İfa imkânsızlığı ortaya çıkış nedenlerine göre bazı ayırımlara tabi tutulmaktadır. Bu ayırımlardan birisi de objektif imkânsızlık (daimi imkânsızlık) - geçici imkânsızlık ayırımıdır. Şayet ifa imkânsızlığı sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil, herkes için söz konusu ise buna objektif imkânsızlık denilmektedir....

    İfa, borç ilişkisinde borçlunun yüklendiği "edimin sözleşme ve yasanın belirlediği çerçevede yerine getirilmesi demektir. İfanın konusu, borçlanılan edimdir. Edimin konusu ile ifanın konusu ilke olarak aynıdır. Borçlu, alacaklıya yalnız borçlanılan edimi ifa etmek suretiyle borçtan kurtulur; bu suretle borç sona erer. Alacaklı da esas itibariyle borçludan yalnız borçlanılan edimin ifasını talep edebilir. Alacaklı ve borçlu borçlanılan edimle bağlı olup, başka bir edim ifa konusu olamayacağı gibi talep de edilemez. Ahde vefa (=söze sadakat) kuralı gereği, asıl olan borçlunun borcunu iradesiyle ifasıdır. Fakat borçlu, ifa imkanı bulunduğu halde borcunu iradesi ile yerine getirmez ise, alacaklı onu aynen ifaya zorlayabilir. İfa davası, alacaklının, borcunu kendi isteği ile ifa etmeyen borçlu aleyhine açabileceği, onu zorla ifaya mecbur bırakacağı bir mahkeme kararını sağlamak gayesiyle açılan davadır....

      Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır. Seçimlik ceza koşulundan farklı olarak, alacaklı ya aynen ifayı ya da cezayı talep etmek zorunda bırakılmamıştır. Alacaklı burada her ikisini de talep yetkisine sahiptir. Borçlunun borca aykırı davranışı halinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borca aykırılık nedeniyle bir zarara uğramasa bile ifaya ek olarak ceza koşulu talep edebilir. İfaya eklenen ceza koşulu zarar koşulunu gerektirmez. İfa yerine cezai şart (dönme cezası); 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179/III. maddesinde (818 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 158/III.) hükmüne göre “Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır”. Yukarıda açıklanmış olduğu gibi, ceza koşulunun amacı, borçlunun borca uygun hareket etmesini temindir....

        Noterliğinin 01.05.2006 tarih 16672 yevmiye no’lu vekaletnamesinin tanzim ettirildiğini, dava konusu 1030 parsel sayılı taşınmazdaki payının, anılan vekaletnamede vekil olarak görünen dava dışı ... tarafından davalıya satışının yapıldığını, nüfus cüzdanı ve vekaletname üzerindeki fotoğrafın, vekaletnamedeki parmak izlerinin kendisine ait olmadığını, davalı adına oluşan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek dava konusu 1030 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı 500/20038 oranındaki payın tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir. Davalı aşamalarda, iyiniyetli 3. kişi olup, dava konusu taşınmazı 9 yıl önce satın aldığını, akaryakıt istasyonunun yakınındaki taşınmazları köylülerden satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Y A R G I T A Y K A R A R I Dava, aynen ifa olmadığı takdirde değerinin ödenmesi istemine ilişkindir. Davanın bu niteliğine göre, inceleme görevi Yargıtay 3.Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yüksek 3.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 18.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Y A R G I T A Y K A R A R I Dava, ... sözleşmesinden kaynaklanan aynen ifa ve tazminat istemine ilişkindir. Davanın bu niteliğine göre, inceleme görevi Yargıtay 15.Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yüksek 15.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 01.12.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Mahkemece, iddia, cevap ve toplanan deliller doğrultusunda; yargılamanın iadesi talep edilen dosyada tebligatların davacı vekili tarafından icra dosyasına takip talebinde bildirilen adres ile vekaletnamedeki adreslere tebligat çıkarıldığı, tebligatların bila ikmal dönmesi üzerine vekaletnamedeki adrese TK.nun 35'e göre tebligat yapıldığı, yapılan tebligatlarda usule ve Tebligat Kanunu'nun 35 ve diğer maddelerine bir aykırılık olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 27.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                Ancak; Davada ikinci kademede, ademi ifa ile sonuçlanan 31.08.2000 günlü sözleşmeden ötürü tazminat isteğinde de bulunulmuştur. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin herhangi bir nedenle ifa edilmemesi durumunda vaat alacaklısı alacağını kısmen veya tamamen elde edemez. Dolaysıyla ademi ifa nedeniyle bir zarara uğrar. Borçlar Kanununun 96.maddesindeki “Alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği taktirde borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemiyeceğini isbat etmedikçe bundan mütevellit zararı tazmine mecburdur” hükmü uyarınca da zararın tazmini gerekir. Kısaca söylemek gerekirse borçlu, borcunu kısmen veya tamamen ifa etmeyişi sebebiyle alacaklının uğradığı zararları tazminle sorumlu olup, bu sorumluluktan ancak kendisine bir kusur isnat edilemeyeceğini kanıtlarsa kurtulabilir. Bu tazminatın nedeni borçlunun taahhüdünü ihlal etmesidir. Borçlunun taahhüdü genellikle bir akde dayanır. Onun için buna (akdi tazminat), borçlunun sorumluluğuna da (akdi sorumluluk) denilir....

                  UYAP Entegrasyonu