S. 2 sağlanması amacıyla verilen "Avans" niteliğinde olup yüklenici yüklendiği karşı edimini ifa ettiği oranda "Şahsi hak" elde edebilir ve ancak kazandığı şahsi hakkını üçüncü kişilere temlik edebilir. Yüklenici, tüm edimlerini ifa ettiği takdirde ve sözleşmenin de ifa ile sonuçlanması durumunda şahsi hakkı ayni hakka dönüşür. Somut olayda, aralarında davacının da bulunduğu bir grup arsa sahibi ile davalı yüklenici arasında 03.10.2011 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenmiştir. Sözleşmeye konu 896 ada, 2 no.lu parsel, 24.01.1984 tarih 2981 Sayılı Yasa'ya göre düzenlenen tapu tahsis belgesi ile arsa sahiplerine tahsis edilmiştir. Sözleşmede 14 adet bağımsız bölüm inşa edileceği, bunlardan 1. normal katta bulunan 3 adet dairenin arsa sahiplerine ait olacağı kararlaştırılmıştır. Davacı arsa sahibi, sözleşmenin ifasına yönelik olarak resmi iş ve işlemleri yapmak üzere yüklenici ...'u ... 4....
Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR- Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir. Davacı, ... 17.Noterliğinin 08.12.2014 tarihli vekaletnamesi ile vekil olarak tayin ettiği davalılardan yeğeni olan ...’in vekaletnamedeki yetkisine dayanarak adına kayıtlı 201- 250 - 276 - 357 ve 402 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını babası olan diğer davalı ...'e tapuda 10/12/2014 tarihli resmi senetle satış suretiyle devrettiğini, satış bedeli karşılığında kendisine 08/12/2014 tanzim, 10/04/2015 vade tarihli ve 220.000 TL meblağlı bono verdiğini, ancak daha sonra davalı ...'...
Bası, İstanbul 1993, s. 341-343). 6098 sayılı TBK'nin 179/1 hükmüne göre; "Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir". Borçlu, borca uygun hareketle yükümlü olup, bu hükme göre taraflar, sözleşmede borçlunun ya borcunu sözleşmeye uygun olarak ifa etmesini ya da ceza koşulunu ödenmesini kararlaştırmış olabilirler ancak bu durumda seçim hakkı alacaklıya tanınmıştır. Alacaklı borcun aynen ifasını talep edebileceği gibi bundan vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini de talep edebilir. 6098 sayılı TBK'nın 179/2 hükmüne göre; "Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir."...
TBK'nun 136 ve 137 nci maddelerinde düzenlenen ifa imkansızlığı hükümleri bu durumda uygulama alanı bulacaktır. İfa imkansızlığı; edimin içeriği değişmeksizin borcun aynen yerine getirilmesinin imkansız hale gelmesi olarak açıklanabilir. Eğer ifa imkansızlığı sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil, herkes için söz konusu ise buna objektif imkansızlık, yalnız sözleşmenin taraflarından birinin tutumundan doğmuşsa buna da subjektif imkansızlık denir. İfa imkansızlığı sözleşme yapılmadan önce var ve bu olgu herkes bakımından aynı sonucu meydana getirmekte ise sözleşme geçersizdir. Bununla birlikte, borcun ifasının güçleşmesi halinde, mücbir sebebe dayanarak borç sona ermemektedir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, terditli olarak rayiç bedel istemine ilişkindir. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamasında da belirtildiği şekilde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir....
Davacı vekilinin vekaletnamedeki yetkisine dayalı olarak açılan davadan feragat ettiği göz önüne alınarak dairemizin 02.10.2014 günlü 2014/9457 esas, 10872 karar sayılı bozma ilamının ortadan kaldırılmasına, mahalli mahkemece davacı vekilinin davadan feragatı ile ilgili bir karar verilmesi için hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ:Davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile dairemizin 02.10.2014 gün ve 2014/9457 E, 10872 K. Sayılı bozma kararının ortadan kaldırılmasına, mahkemenin 12.06.2014 gün, 2013/906 E-2014/490 K. Sayılı kararının yukarıda yazılan nedenle BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan karar düzeltme harıcının düzeltme isteyen davalıya iadesine, 26/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
c) Kabule göre de, davacı yüklenici tarafından asıl davada azledildiği vekaletnamedeki yetkilerin verilmesi istendiği halde mahkemece, HMK'nın .... maddesi hükmüne aykırı olarak talebi aşacak şekilde hüküm kurulması doğru değildir. ...) Karşı davada davalı yüklenici vekilinin katılma yolu ile temyiz itirazlarına gelince; Bozma nedenine göre, karşı davada davalı vekilinin katılma yolu ile temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir....
Davacı tarafça itiraza uğrayan Adli tıp raporuna göre, vekaletnamedeki imzanın davacı ...'a ait olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece yapılacak ..., üniversitelerden seçilecek konusunda uzman bilirkişilerden 16.12.1996 tarihli vekaletnamedeki ve 30.12.1996 tarihli ortaklar kurulu kararındaki imzaların davacı ...'a ait olup olmadığına ilişkin rapor alınması, söz konusu vekaletnamedeki kimlik bilgilerinin farklı oluşunun dikkate alınması, bu imzalar davacı ...'a ait çıkarsa imzaların hile ile alınıp alınmadığının araştırılması, bu arada taraflarca gösterilen tanıkların dinlenmesi, tüm bunlar değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....
Davalının, ihtar gereğini yerine getirmemesi üzerine de aynen ifadan vazgeçip, müspet zararın tazmini istemine dayalı (TBK m. 213/2 ve 3) işbu davayı açmıştır. Davacı vekili, sözleşme kapsamında olup müvekkiline teslim edilmeyen 3 kalem malın üçüncü kişilerden tedarik edildiğini ve bu süreçte döviz kurlarındaki artışa dayalı olarak malzeme fiyatlarının yükseldiğini ileri sürmüş ve sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesi sebebiyle doğan zararın tazminini istemiştir. Davacının teslim edilmediğini ileri sürdüğü 3 kalem malın davacının defterlerinde kayıtlı faturalar ile davalının ... tarihli duruşmada ibraz ettiği ... ve ...tarihli fatura içeriğine dahil olmadığı alınan raporlar ile saptanmış olup, davalı dahi bu 3 kalem malın davacıya teslim edildiğini ileri sürüp ispat etmiş değildir....
Dava, Taraflar arasındaki sözleşme gereği davalının borcunu ifa etmemesi ve borca aykırı davranışı sebebiyle davacı tarafından ödenen bedelin iadesi ve borca aykırılıktan kaynaklan tazminat taleplerine ilişkindir. Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir....