"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi Suç : Cumhurbaşkanına hakaret Hüküm : Beraat Dosya incelenerek gereği düşünüldü: Kararın temyiz edilmesinden sonra, katılan vekilinin vekaletnamedeki yetkiye istinaden 05.08.2016 tarihli dilekçe ile temyizden feragat ettiği anlaşılmakla, temyiz incelemesine yer olmadığına, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi Suç : Cumhurbaşkanına hakaret Hüküm : Beraat Dosya incelenerek gereği düşünüldü: Kararın temyiz edilmesinden sonra, katılan vekilinin vekaletnamedeki yetkiye istinaden 19.08.2016 tarihli dilekçe ile temyizden feragat ettiği anlaşılmakla, temyiz incelemesine yer olmadığına, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi Suç : Muhafaza görevini kötüye kullanma Hüküm : Beraat Dosya incelenerek gereği düşünüldü: Katılan vekili, vekaletnamedeki yetkisine istinaden 26.05.2016 havale tarihli dilekçesiyle temyiz isteminden vazgeçtiğinden temyiz incelemesine yer olmadığına, dosyanın mahalline iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.....
Noterliğinin 01.05.2006 tarih 16672 yevmiye no’lu vekaletnamesinin tanzim ettirildiğini, dava konusu 1030 parsel sayılı taşınmazdaki payının, anılan vekaletnamede vekil olarak görünen dava dışı ... tarafından davalıya satışının yapıldığını, nüfus cüzdanı ve vekaletname üzerindeki fotoğrafın, vekaletnamedeki parmak izlerinin kendisine ait olmadığını, davalı adına oluşan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek dava konusu 1030 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı 500/20038 oranındaki payın tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir. Davalı aşamalarda, iyiniyetli 3. kişi olup, dava konusu taşınmazı 9 yıl önce satın aldığını, akaryakıt istasyonunun yakınındaki taşınmazları köylülerden satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur....
Satış vaadi sözleşmesi geçerli olmakla birlikte davanın açıldığı tarihte sözleşmeden doğan edimlerin aynen ifasının mümkün olmaması halinde davacının aynen ifa yerine Borçlar Kanununun 112. maddesine göre tazminat talep edebilir. Bu tazminat niteliği itibariyle alacaklının müspet zararını oluşturur. Geçerli bir sözleşmeden doğan edimin ifasının imkansız hale geldiği tarih itibariyle zararın ya da tazminat miktarının belirlenmesi gerekir. Bu da sözleşmenin imkansız hale geldiği tarihteki taşınmazın rayiç değeridir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.04.2010 gün ve 2010/15- 193E-235K sayılı ilamı ile;. "...İfa imkânsızlığı ortaya çıkış nedenlerine göre bazı ayırımlara tabi tutulmaktadır. Bu ayırımlardan birisi de objektif imkânsızlık (daimi imkânsızlık) - geçici imkânsızlık ayırımıdır. Şayet ifa imkânsızlığı sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil, herkes için söz konusu ise buna objektif imkânsızlık denilmektedir....
Yukarıya aynen aktarılan karara karşı İstinaf yoluna başvurulması üzerine ----Bölge Adliye Mahkemesi -----....
Spor Klubü Derneğinin üst düzey yöneticisi olduğundan bahisle gönderilen ,2007 yılı 12 ayı ile 2008 yılı 1-5 .aylarına ilişkin prim ve gecikme zammına dayalı bulunan ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, vekaletnamedeki yetkisine dayalı olarak davacı vekilinin 23.9.2011 tarihli davadan feragate ilişkin beyanı üzerine feragat sebebiyle davanın reddine karar verilmiş karar davalı Kurum vekili tarafından %10 oranındaki icra inkar tazminatına karar verilmemesi nedeniyle temyiz edilmiştir. Davanın yasal dayanağını 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 58. maddesi oluşturmaktadır. Anılan madde ile Kurum alacakları için 6183 sayılı Kanun'un 55. maddesi hükmü uyarınca düzenlenip tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı 7 gün içerisinde dava açabilme olanağı bulunmaktadır....
Ancak; Davada ikinci kademede, ademi ifa ile sonuçlanan 31.08.2000 günlü sözleşmeden ötürü tazminat isteğinde de bulunulmuştur. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin herhangi bir nedenle ifa edilmemesi durumunda vaat alacaklısı alacağını kısmen veya tamamen elde edemez. Dolaysıyla ademi ifa nedeniyle bir zarara uğrar. Borçlar Kanununun 96.maddesindeki “Alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği taktirde borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemiyeceğini isbat etmedikçe bundan mütevellit zararı tazmine mecburdur” hükmü uyarınca da zararın tazmini gerekir. Kısaca söylemek gerekirse borçlu, borcunu kısmen veya tamamen ifa etmeyişi sebebiyle alacaklının uğradığı zararları tazminle sorumlu olup, bu sorumluluktan ancak kendisine bir kusur isnat edilemeyeceğini kanıtlarsa kurtulabilir. Bu tazminatın nedeni borçlunun taahhüdünü ihlal etmesidir. Borçlunun taahhüdü genellikle bir akde dayanır. Onun için buna (akdi tazminat), borçlunun sorumluluğuna da (akdi sorumluluk) denilir....
Mahkemece, iddia, cevap ve toplanan deliller doğrultusunda; yargılamanın iadesi talep edilen dosyada tebligatların davacı vekili tarafından icra dosyasına takip talebinde bildirilen adres ile vekaletnamedeki adreslere tebligat çıkarıldığı, tebligatların bila ikmal dönmesi üzerine vekaletnamedeki adrese TK.nun 35'e göre tebligat yapıldığı, yapılan tebligatlarda usule ve Tebligat Kanunu'nun 35 ve diğer maddelerine bir aykırılık olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 27.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olayda davalı avukat sigortalı olarak çalışan avukat olsa da bu onun ifa ettiği kamu görevinde değişikliğe sebep olmaz. Kaldı ki aldığı yetki belgesi ile vekaletnamedeki tüm yetkileri kullanmayı üstlenmiş,asil adına tüm parayı tahsil etmiş ve karşı tarafı ibra ederek borcu sonlandırmıştır. Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesi gereği Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler. Bu hüküm de göstermektedir ki, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanunu'nun 506. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevlidir....