İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 09/09/2020 NUMARASI : 2019/183 2020/150 DAVA KONUSU : Hizmet Tespiti KARAR : Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda mahkemece verilen 14/07/2021 tarihli ek karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda gereği görüşülüp düşünüldü. TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı dava dilekçesinde özetle; bir kısım işçilik alacakları ile geçirdiği iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat taleplerinin tahsiline ve bildirilmeyen sigortalılık süresi bakımından hizmet süresinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı, davasını ilk olarak Ankara 20. İş Mahkemesinde açmış olup mahkeme tarafından hizmet tespiti davasının tefrikine karar verilmesinden sonra hizmet tespiti davasına eldeki dava dosyası üzerinden devam edilmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, "......
Kapsamında bulunan işyerlerine makina şatışı yapan ve teknik servis hizmeti veren işyeri olduğu, davacının davalı işyerinde teknik servis elemanı olarak mekanik ve baskı uzmanı ofset işlerinde çalıştığı, dava dışı işyerlerine baskı problemleri tespiti-çözümü, makinaların arızasının giderilip çalışır vaziyette tespiti, teslimi ve makinelerin genel bakımı işlerini yaptığı, davacının, çalışmalarının itibari hizmet süresinden yararlanmayı gerektirir koşullarda geçip geçmediğinin tespiti amacıyla yapılan incelemede, bilirkişi kurulunca davalı işyerinin 506 sayılı Yasanın Ek 5/II....
GEREKÇE : Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. 506 sayılı Kanun'un 79. ve 5510 sayılı Kanun'un 86. maddelerinde düzenlenen hizmet tespiti davasında ispat yönteminin ne şekilde olması gerektiğine dair herhangi bir açıklama bulunmadığından, kamu düzenine ilişkin bu tür davalarda taraflar her türlü delile dayanabileceği gibi mahkemece kendiliğinden araştırma ilkesine göre delil toplanabilir ve inceleme yapılabilir. Ancak, 506 sayılı Yasanın 79. ve 5510 sayılı Yasanın 86. maddesine göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan düzenlemelerde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir....
/10. maddesinde ifadesini bulan hizmet tespiti davaları kural olarak bu ödevi yerine getirmeyen işverene karşı açılmalıdır....
bakımından ayrı ayrı olacak şekilde hem hizmet tespitine ilişkin olarak hem de itibari hizmet istemine ilişkin olarak 506 Sayılı Kanun hükümlerine uygun şekilde taleplerinin ayrıştırılması ile infazı mümkün bir karar verilmemesi de usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. 2-Eldeki davada, davacının hizmet tespiti ile birlikte itibari hizmet süresinin de tespitine ilişkin talepte bulunduğu anlaşılmakta olup, bu nedenle itibari hizmet süresinin tespitine ilişkin uyuşmazlığın, 506 sayılı Kanun'un ek 5 inci madde hükümleri kapsamında, hizmet akdine tabi çalışma nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti niteliğinde bulunmadığı gözetildiğinde, Sosyal Güvenlik Kurumunun davada usulünce davalı sıfatı ile taraf olmasının sağlanması gerekirken, hatalı değerlendirme ile Kuruma davada fer’i müdahil sıfatı ile yer verilmesi de isabetsizdir....
Bu durumda, 01.10.2008 tarihinden önceki döneme ilişkin hizmet tespiti uyuşmazlıklarında 506 sayılı Kanun, bu tarihten sonraki dönem bakımından ise 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekecektir. Somut olayda 01.10.2008 tarihinden önceki dönemler yönünden uygulanması gereken mülga 506 sayılı Kanun'un 79. maddesi, "...Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri...” şeklinde düzenlenmiştir. Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur....
Eldeki iş kazasının olduğunun tespiti istemli dava dosyasında bulunan 06.08.2018 tarihli hizmet döküm cetvelinde hizmet bildirimlerinin 10.09.2013 tarihine kadar görülmekte iken, 17.12.2018 tarihli hizmet döküm cetvelinde 03.02.2010- 26.02.2016 tarihleri arasında davalı işyerinden hizmet bildirimlerinin tam ve kesintisiz yapılmış olduğu görülmesi karşısında, anılan hizmet döküm cetvellerindeki çelişkinin nedeni davalı kurumdan sorularak, güncel hizmet dökük cetveli ve kaza tarihindeki dönem bordroları ile, Davacının kaza olayına ilişkin hastane ve tedavi belgelerinin dosyaya celbedilmediği anlaşılmakla, kaza olayına ilişkin tüm hastane kayıtları ve tedavi dosyası ve kaza tarihi olan 27.10.2014 tarihli acil kayıt giriş defteri onaylı nüshasının ve ilgili belgeler dosya arasına celbedildikten sonra gönderilmek üzere, dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, temyiz itirazlarının bu noksanlıklar giderilip dosya geldikten sonra incelenmesine, 25/05/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi....
GEREKÇE: Dava, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79/10. maddesi uyarınca açılan hizmet tespiti davasıdır. 5510 sayılı Kanunu'nun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren geçici 7. maddesinde, “…bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 506 sayılı, 1479 sayılı, 2925 sayılı, bu Kanun ile mülga 2926 sayılı, 5434 sayılı Kanunlar ile 506 sayılı Kanunun Geçici 20'nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık sürelerinin tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir” yönünde düzenleme bulunmaktadır. Bu durumda, 01.10.2008 tarihinden önceki döneme ilişkin hizmet tespiti uyuşmazlıklarında 506 sayılı Kanun, bu tarihten sonraki dönem bakımından ise 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekecektir....
Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re'sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır. 506 sayılı Kanunun 4. maddesinde, “sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler” işveren olarak tanımlanmıştır. ”Çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Hizmet tespitine yönelik davalarda, çalışma ilişkisinin nitelik ve süresinin belirlenmesinde, bu yöndeki işyeri bilgi ve belgelerine ulaşılmada, kısacası, davanın sübutu ve verilen kararın infazı açısından, işverenin kim olduğunun bilinmesinde yasal zorunluluk vardır....
Ancak dava dilekçesinde sigorta başlangıç tespiti talebinin yanında ayrıca hizmet tespiti talebinde de bulunulmuş olup, daha sonra yargılama aşamasında ön inceleme duruşmasında davacı taraf hizmet tespitine ilişkin talebinin bulunmadığını, sadece sigorta başlangıç tespiti talebinin bulunduğunu beyan etmiş olduğundan mahkemece hizmet tespiti talebi yönünden herhangi bir karar verilmemiş olması doğru değildir. Her iki davalının bu yöne ilişkin istinaf talepleri haklıdır. Ayrıca hizmet tespiti talebinin kamusal yönü bulunduğundan davacının hizmet tespiti talebinden vazgeçmesi, feragat etme hakkı bulunmamaktadır. Ancak davacının hizmet tespiti talebine ilişkin hakkını saklı tutma kaydıyla bu hususa ilişkin dava kısmını (HMK 123. Maddesi gereğince) geri alması veya bu hususa ilişkin dava kısmını takip etmekten (HMK 150. Madde gereğince) vazgeçmesi hakkı bulunmaktadır....