Bu nedenle, sigortalının taraf olduğu hizmet akdinin hangi işverenler tarafından düzenlenmiş olduğu tespit edilip, hizmet tespitine yönelik davanın, anılan Yasanın 79/10. maddesine göre, sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenlere yöneltmesi gerekir. İnceleme konusu davada mahkemece, davacının talep edilen çalışma döneminde işverenin veya işverenlerin kim/kimler olduğu tespit edilmeli, ...’ın işveren olup olmadığı araştırılmalı, işveren sıfatının bulunması halinde HMK’nın 124. maddesi gereğince davaya dahili mümkün olup, usulüne uygun bir biçimde husumet yöneltilmesi için davacıya mehil verilerek, işverenin davaya iştiraki sağlanmalı, davaya dahil edilen işverenin gösterdiği deliller toplanmalı ve elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır....
Hukuk Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucunda verilen 02.07.2019 tarihli bozma ilamında; Mahkemenin hizmet alım sözleşmesinin muvazaaya dayandığı yönündeki tespit nedeniyle taşeron işçisi olan davacının ilave tediye alacağına hak kazandığına ilişkin kabulünün eksik araştırmaya dayalı olduğu, 2008-2010 yıllarını kapsayan hizmet alım sözleşmeleri hakkında iş müfettişi raporlarına göre kesinleşmiş bir muvazaa kararının varlığının tartışmasız olduğu ancak, her hizmet alım sözleşmesinin kendi şartları dahilinde değerlendirilmesi gerektiği, dosyaya sunulan 2011 yılından itibaren imzalanan hizmet alım sözleşmelerinde her hizmet için ayrı alım işinin yapıldığı, bu anlamda Mahkemece davacının hangi tarihli ihale ile hangi işverene bağlı çalıştırıldığı, ilgili hizmet alım sözleşmesinde gösterilen iş dışında başka bir işte çalıştırılıp çalıştırılmadığı, özel mevzuatta davacıya yaptırılan işin üçüncü kişilere gördürülebileceğine ilişkin bir düzenleme bulunup bulunmadığı tespit edilerek...
Gerçekten çalışmanın geçtiği iddia edilen davalı iş yerinin Kanun kapsamına alınabilecek nitelikte ve faal olduğu 11.02.1994 tarihinden önce de faal ve kapsama alınabilecek nitelikte olup olmadığını vergi kaydı, oda kaydı, elektrik, su faturaları ile araştırmadan, davalı işyerinin taşeronluğunu yaptığı tespit edilen ve eksik gün hizmet bildiriminin hesaplanmasında dikkate alınan işyerlerinin bordrolu çalışanlarını tespit ederek bu çalışanların beyanlarına müracaat etmeden yazılı şekilde sonuca gidilmiş olması hatalıdır. Öte yandan, davacının davalı işyerinin taşeronluğunu yaptığı tespit edilen işyerlerinde fiilî çalışması olup hangi dönem içerisinde, hangi taşeron firma nezdinde eksik gün hizmet bildirimlerinin tespit edildiği hususu açıkça ortaya konulmamıştır. Kurulan hüküm bu hali ile infaza elverişli değildir....
Fıkrasında; “Aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tesbit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sönundan başlayarak beş yıl içerisinde İş Mahkemesi’ne başvurarak, alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır” hükmü 01/10/2008 sonrası gerçekleşen çalışmalar yönünden hizmet tesbit davalarının ana dayanağını oluşturmaktadır. Taraflar arasında davacının davalı yanında gerçekleşen hizmet süresi yönünden uyuşmazlık bulunmaktadır. 506 sayılı yasa mevzuatı ile yerleşen ve Yargıtay kararları ile esasları belirlenen hizmet tespiti davalarında, 5510 sayılı yasa mevzuatı da benzer hükümler içermektedir. Yerel mahkemece davacının çalışmasının hizmet akdinde dayanıp dayanmadığı ile ilgili olarak çok sayıda tanık dinlenmiştir....
Somut olayda 01/10/2008 tarihinden önceki dönemler yönünden uygulanması gereken mülga 506 sayılı Kanun'un 79. maddesi, "Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri”, 01/10/2008 tarihinden sonraki dönemler yönünden ise 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesi, “Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.” şeklinde düzenlenmiştir....
Mahkememizce davalı bankaya müzekkere yazılarak davacının hesabindan kesildiği iddia edilen 02.07.2019 tarihinde dönemsel hizmet komisyonu adı altında 6.871,72 TL, 02.07.2019 tarihinde dönemsel hizmet komisyonu bsmv adı altında 343,59 TL, 29.03.2019 tarihinde dönemsel hizmet komisyonu adı altında 4.130,25 TL, 29.03.2019 tarihinde dönemsel hizmet komisyonu bsmv adı altında 206,51 TL kesintilere ait sözleşme, hazırlık formu, ödeme tablosu, hesap ekstresi ve diğer belgelerin temin edildiği, dosyanın bankacılık alanında uzman bir bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda özetle; tahsil edilen tutarların, Banka tarafından tespit edilen Ücret ve Komisyon tarifesine uygun olduğu, müşahede edildiğini,ilgili Yasalar, Tebliğ ve Yönetmelikler, taraflar arasında imzalanan sözleşme ve davalı Banka tarafından tespit edilen “Ücret, Komisyon ve Hizmet Tarifesi” birlikte değerlendirildiğinde; banka tarafından yapılan davaya konu “Dönemsel Hizmet Komisyonu” kesintilerinin, yasa...
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355'inci maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan incelemede: Dava, hizmet tespiti talebine ilişkindir. 01/10/2008 öncesi gerçekleşen çalışmalar açısından, 506 sayılı Yasanın 2. maddesinin 1. fıkrası “Bir hizmet akdine dayanarak bir veya-birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu kanuna göre sigortalı sayılacağını” hükme bağlamıştır. Yine Yasanın 6. maddesi çalışanların işe alınmaları ile kendiliğinden sigortalı olacağını, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceğini, 9. madde ise işveren tarafından çalışanların kuruma bildirilmesi gerektiğini, bildirilmeyenlerin kurumca tespit edilmesi halinde kapsama alınacağı ise 10. maddesinde hükme bağlanmıştır. Kurumca çalışmaları tespit edilemeyen sigortalılar için 506 sayılı Yasanın 79. maddesinde özel düzenleme yer almaktadır....
Somut olayda, Mahkemenin hizmet alım sözleşmesinin muvazaaya dayanmadığı yönündeki tespit nedeniyle davacının ilave tediye alacağına hak kazanmadığına ilişkin kabulü eksik araştırmaya dayalıdır. 2008-2010 yıllarını kapsayan hizmet alım sözleşmeleri hakkında iş müfettişi raporlarına göre kesinleşmiş bir muvazaa kararının varlığı tartışmasızdır....
Davacının kayıtlarına intikal ettirdiği faturaların gerçek bir emtia teslimi ve hizmet ifasına dayanmadığından bahisle re'sen tarhiyat yoluna gidilmişse de gelirin safiliği ilkesi uyarınca, davacı tarafından 2011 yılında yapılan mal ve hizmet alımlarının gerçekten alınıp alınmadığına ilişkin bir tespit yapılmamış olup maliyetlerden çıkartılan faturalarda yer alan, davacının faaliyet konusu ile uyumlu emtia ve hizmetlerin gerçekten alınıp alınmadığı ve kullanılan mal ve hizmet miktarının yapılan satış rakamı ile orantılı olup olmadığının araştırılmadığı görülmektedir. Maliyetlerden çıkartılan faturalar neticesinde bulunan kârlılık oranının sektör ortalamalarına uygun olup olmadığının veriler ile ortaya konulması gerekirken bu yönde bir tespit yapılmamıştır....
Ancak, 5434 sayılı Kanun’da bir de “fiili hizmet zammı” kavramına yer verilmiş olup, 5434 sayılı Kanun’un 33, 34 ve 205’inci maddelerinde düzenlenmiştir. Söz konusu fiili hizmet zammı; hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırmakta ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağlamaktadır. Bu nitelikleri nazara alındığında 5434 sayılı Kanundaki fiili hizmet zammının 506 sayılı Kanundaki itibari hizmetin karşılığı olduğu, buna bağlı olarak da; 5434 sayılı Kanun fiili hizmet zammının 506 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetlerle birleştirilmeleri durumunda sigortalılık süresine eklenmesi ve yaş haddinden de indirilmesi gerekeceği açıktır....