TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, idarenin ağır hizmet kusuru halinde sorumluluğunun bulunduğu, dava konusu olayın idarenin hizmet kusuru, kusursuz sorumluluk halini doğuracak bir olay olmayıp bir terör eylemi olduğu, bu nedenle 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, manevi tazminat ilgili Kanunda düzenlenmediğinden sorumluluklarının bulunmadığı, belirlenen manevi tazminatın düzenlenme amacına aykırı yüksek belirlendiği, manevi tazminatta temerrüt olmadığından faize hükmedilmemesi gerektiği ileri sürülmektedir....
Bu durumda terör olaylarında, sosyal riske dayalı olarak incelenen dosyalarda, tazminat hesabının hizmet kusuru hukuki gerekçesinin hesaplama yöntemiyle karşılanması hali ortaya çıkmaktadır. Sosyal risk ilkesinin idarenin herhangi bir kusuru bulunmayan, davacınında toplumun bir ferdi olarak zararlarının karşılandığı dosyalarda uygulanmasına rağmen tazminatın hizmet kusuru hesaplama yöntemiyle karşılanmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu açıktır. Yukarıda izah edilen gerekçeyle Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir....
, söz konusu patlamalarda davacıların kardeşinin hayatını kaybetmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen manevi zararların, olayda hizmet kusuru bulunan davalı idarece tazmin edilmesi gerektiği, davacılar tarafından ayrı ayrı talep edilmiş olan 30.000,00 TL manevi tazminat miktarı da zenginleşmeye yol açmayacak, hakkaniyetli ve Dairemiz içtihatlarına uygun bulunarak Mahkemece davanın kabulü yolunda verilen kararında sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmemiş, davacılar ve davalı İçişleri Bakanlığı istemlerinin reddi ile Mahkeme kararının gerekçeli onanmasına karar verilmiştir....
Bu durumda terör olaylarında, sosyal riske dayalı olarak incelenen dosyalarda, tazminat hesabının hizmet kusuru hukuki gerekçesinin hesaplama yöntemiyle karşılanması hali ortaya çıkmaktadır. Sosyal risk ilkesinin idarenin herhangi bir kusuru bulunmayan, davacınında toplumun bir ferdi olarak zararlarının karşılandığı dosyalarda uygulanmasına rağmen tazminatın hizmet kusuru hesaplama yöntemiyle karşılanmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu açıktır. Bu dosyalarda maddi tazminat hesaplamasında; sosyal risk ilkesine uygun olarak tazminat ve sorumluluk dengesi sağlanması açısından hesabın % 50'sinin kabul edilmesinin hem davacı ve davalı yönünden adil, hem de hukuki gerekçeye uygun bir çözüm olduğu düşünülmektedir....
İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:..., K:… sayılı kararıyla; Dairelerinin, davacıların istinaf istemlerinin reddi, davalı idarenin istinaf isteminin kısmen reddi, kısmen kabulü yolundaki ilk kararın, davacılardan eş, çocuk ve kardeşlere manevi tazminat ödenmesine ilişkin kısmı yönünden ısrar edilmiştir. TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, dava konusu olayda idarelerin hizmet kusuru ya da kusursuz sorumluluğunun bulunmadığı yolundaki gerekçenin, hukuka aykırı ve kabul edilemez olduğu, olayda davalı idarelerin açık ve bariz hizmet kusuru bulunduğundan kararın bu nedenle bozulması gerektiği ileri sürülmektedir. Davalı ... Bakanlığı tarafından, idarenin ancak ağır hizmet kusurunun bulunması halinde sorumluluğunun bulunduğu, dava konusu olayın bir terör olayı olduğu, bu nedenle maddi tazminat taleplerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir. Davalı ......
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi -K A R A R- Dosya içeriğine göre dava, davalı kurumun hizmet kusuru nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Başkanlar Kurulu Kararı ve Yargıtay Yasasının 14. maddesine göre temyiz inceleme görevi Yüksek Yargıtay 4.Hukuk Dairesine aittir. Bu nedenlerle dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE 12.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
aleyhine 08/11/2013 gününde verilen dilekçe ile hizmet kusuru nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 21/03/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı vekili Avukat ... tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, hizmet kusuru nedeniyle uğranılan maddi zararların ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. Davacı, davalı köy tüzel kişiliğinin kanalizasyon borularının tadilatından sonra kiraz ağaçlarının bulunduğu bahçesine sızan su nedeni ile kiraz ağaçlarının bir kısmının kuruduğunu belirterek uğramış olduğu maddi zararın tazminini talep etmiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur....
Bu halde dava konusu olayda olduğu üzere, genel hükümler kapsamında açılan davanın talep gereği olayda hizmet kusuru, kusursuz sorumluluk hali de olmadığı tespit edilirse sosyal riskten incelenmesi hukuka uygundur. Ancak tazminatın hesaplanması noktasında; idare mahkemelerince sosyal riske dayanılması halinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı ve aktüerya hesabı ile idarenin tam kusurlu kabul edilerek maddi tazminatların hesaplandığı görülmüştür. Bu durumda terör olaylarında, sosyal riske dayalı olarak incelenen dosyalarda, tazminat hesabının hizmet kusuru hukuki gerekçesinin hesaplama yöntemiyle karşılanması hali ortaya çıkmaktadır. Sosyal risk ilkesinin idarenin herhangi bir kusuru bulunmayan, davacınında toplumun bir ferdi olarak zararlarının karşılandığı dosyalarda uygulanmasına rağmen tazminatın hizmet kusuru hesaplama yöntemiyle karşılanmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu açıktır....
Sosyal risk ilkesinin idarenin herhangi bir kusuru bulunmayan, davacınında toplumun bir ferdi olarak zararlarının karşılandığı dosyalarda uygulanmasına rağmen tazminatın hizmet kusuru hesaplama yöntemiyle karşılanmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu açıktır. Bu dosyalarda maddi tazminat hesaplamasında; sosyal risk ilkesine uygun olarak tazminat ve sorumluluk dengesi sağlanması açısından hesabın % 50'sinin kabul edilmesinin hem davacı ve davalı yönünden adil, hem de hukuki gerekçeye uygun bir çözüm olduğu düşünülmektedir. Bu nedenlerle Bölge İdare Mahkemesi kararının maddi tazminatın hukuki gerekçesi ve hesaplaması açısından; manevi tazminatın ise yüksek olması nedeniyle miktar yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir....
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir....