Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, idarenin ağır hizmet kusuru halinde sorumluluğunun bulunduğu, dava konusu olayın idarenin hizmet kusuru, kusursuz sorumluluk halini doğuracak bir olay olmayıp bir terör eylemi olduğu, bu nedenle 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, manevi tazminat ilgili Kanunda düzenlenmediğinden sorumluluklarının bulunmadığı, belirlenen manevi tazminatın düzenlenme amacına aykırı yüksek belirlendiği, manevi tazminatta temerrüt olmadığından faize hükmedilmemesi gerektiği ileri sürülmektedir....
Dava konusu olayın bir terör olayı olduğu açık olmasına rağmen, bu terör olayında idarenin hizmet kusuru/ kusursuz sorumluluğunun bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Dairemizin konuyla ilgili yerleşik içtihadı da; terör eylemi sonucu bir zararın ortaya çıkması durumunda, öncelikle söz konusu olayın meydana gelmesinde idarelere atfı kabil bir hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk hallerinin bulunup bulunmadığının araştırılması, idarenin gerek hizmet kusuru gerekse kusursuz sorumluluk hallerinin olayda bulunmaması durumunda 5233 sayılı Kanun kapsamında gerekli inceleme ve araştırma yapılarak karar verileceği yönündedir. Bu nedenle öncelikle idarenin / idarelerin olay öncesi genel güvenlik hizmetlerine ilişkin kusuru / kusursuz sorumluluğunun tespiti için olay öncesinde olaya ilişkin ihbar veya istihbari bilgi ve belge olup olmadığının araştırılması gerekmektedir....
-lira manevi tazminat ödenmesine, maddi tazminata tazminat başvurusunun zımnen reddedildiği 27.4.1991 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, davanın tazminat isteminin fazlaya ilişkin kısmı ve manevi tazminata faiz istemine ilişkin kısmının, reddine karar verilmiştir. Davalı idare, olayda infaz ve koruma memurunun kişisel kusuru bulunduğundan idare aleyhine tazminata hükmedilmemesi gerektiği, hizmet kusurunun varlığının kabulü halinde bile ortada ağır hizmet kusuru bulunmadığından manevi tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu gibi, hükmedilen tazminat miktarının da fazla olduğu iddiasıyla anılan mahkemenin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının kabule yönelik kısmının temyizen incelenip bozulmasını istemektedir. Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir....
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı vekili tarafından, davalarının hizmet kusuru nedeniyle açılan bir dava olduğu, manevi tazminat miktarının az olduğu, manevi tazminatın unsurları olan telafi, manevi tatmin duygusu ve caydırıcılık özelliğine aykırı olduğu, faiz başlangıç tarihinin haksız fiillerde olay tarihi olduğu ileri sürülmektedir. Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, idarenin ağır hizmet kusuru halinde sorumluluğunun bulunduğu, dava konusu olayın idarenin hizmet kusuru, kusursuz sorumluluk halini doğuracak bir olay olmayıp bir terör eylemi olduğu, bu nedenle 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, manevi tazminat ilgili Kanunda düzenlenmediğinden sorumluluklarının bulunmadığı, belirlenen manevi tazminatın düzenlenme amacına aykırı yüksek belirlendiği, manevi tazminatta temerrüt olmadığından faize hükmedilmemesi gerektiği ileri sürülmektedir....
kulağına işitme cihazı kullanmasının gerekmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen manevi zararın, olayda hizmet kusuru bulunan davalı idarece tazmin edilmesi gerektiği, hükmedilmiş olan 15.000,00 TL manevi tazminat miktarının da zenginleşmeye yol açmayacak, hakkaniyetli ve Dairemiz içtihatlarına uygun bulunduğundan, İdare Mahkemesince davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda verilen kararda sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle Mahkeme kararının gerekçeli onanmasına karar verilmiştir....
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir. İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır....
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar vekili tarafından, Mahkemelerin hizmet kusuru yerine sosyal risk ilkesine dayanarak karar vermelerinin hatalı olduğu, dava konusu olaya uygun olmadığı, davalarının belirsiz alacak davası olarak kabul edilmesi gerektiği, maddi tazminat tutarı açısından tüm tazminat miktarına idareye başvuru tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği, manevi tazminat miktarının düşük olduğu, nispi harç miktarının davacıya tamamlattırılmasının son derece gereksiz ve müvekkilleri zor duruma düşüren bir işlem olduğu ileri sürülmektedir. Davalı Ankara Valiliği tarafından, olayın bir terör olayı olduğu, bu nedenle 5233 sayılı Kanun'un uygulanması gerektiği, olayda hizmet kusuru, kusursuz sorumluluk halinin bulunmadığı, maddi tazminatın ilgili Kanuna aykırı belirlendiği, manevi tazminat yönünden husumet itirazları bulunduğu, manevi tazminat miktarının hakkaniyete aykırı belirlendiği, idarelerinin harçtan muaf olduğu ileri sürülmektedir....
, eylemin bir hâliyle dolaylı bile olsa yürütülen hizmetle bağlantısının bulunması hâlinde hizmet kusuru olarak değerlendirilmesi gerektiği, somut olayda yürütülen hizmetten ayrılabilir şekilde kişisel kusurun bulunmadığı, davalının eyleminin hizmet kusuru olduğu” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir....
Davacı, davalı köy tüzel kişiliğinin yol yapım çalışmaları sırasında taşınmazında bulunan fiğ bitkisine ve ağaçlarına zarar vediğini beyan ederek tazminat isteminde bulunmuştur Davalı köy tüzelkişiliği; açılan davanın yersiz olduğunu, davaya konu olan yerin yolda kaldığını belirterek, davanın reddini istemiştir. Davalı Köy Tüzel Kişiliği bir kamu tüzel kişisidir. İşlem ve eylemleri kural olarak kamusal nitelik taşır. Bu nedenle tazminat istemine konu olayın idarenin hizmet kusuru sonucu doğduğu ve hizmet ile ilgili bulunduğu kabul edilmelidir. İdarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince ilgili idareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılmalıdır. Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup açıkça veya hiç ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilir....
Bu halde dava konusu olayda olduğu üzere, genel hükümler kapsamında açılan davanın talep gereği olayda hizmet kusuru, kusursuz sorumluluk hali de olmadığı tespit edilirse sosyal riskten incelenmesi hukuka uygundur. Ancak tazminatın hesaplanması noktasında; idare mahkemelerince sosyal riske dayanılması halinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı ve aktüerya hesabı ile idarenin tam kusurlu kabul edilerek maddi tazminatların hesaplandığı görülmüştür. Bu durumda terör olaylarında, sosyal riske dayalı olarak incelenen dosyalarda, tazminat hesabının hizmet kusuru hukuki gerekçesinin hesaplama yöntemiyle karşılanması hali ortaya çıkmaktadır. Sosyal risk ilkesinin idarenin herhangi bir kusuru bulunmayan, davacınında toplumun bir ferdi olarak zararlarının karşılandığı dosyalarda uygulanmasına rağmen tazminatın hizmet kusuru hesaplama yöntemiyle karşılanmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu açıktır....