Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... vd. tarafından, davalı ... aleyhine 09/01/2007 gününde verilen dilekçe ile haksız fiil nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 02/03/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm; davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, aynı hastanede görev yaptıkları baştabip davalının, kendisine karşı hakaret ve tehditte bulunduğunu belirterek manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini savunmuştur....

    -Davacı tarafın iddia ve belgelerinin incelenmesinde davacının alacağına dayanak olan tespit tutanaklarının davacı tarafça tek taraflı olarak düzenlenen tutanak niteliğinde olduğu, ilgili belgelerin resmi belge niteliğine haiz olmadığı, bu nedenle tek başına haksız fiil ve zararı ispata yeterli ve elverişli olmadığı görülmektedir. -Davacı tarafça yargı mercileri tarafından yapılan bir tespit ya da raporu da dosyaya ibraz etmediği görülmektedir. -Bu doğrultuda her ne kadar davacı tarafça, yukarıda yer verilen adreslerde yaptığı çalışmalar nedeniyle davalının davacı şirkete ait kabloların zarar iddia edilerek iş bu dava ikame edilmiş ise de davacı tarafın haksız fiil hükümleri çerçevesinde davalı tarafın eylemleriyle zarara sebep olduğunu ispatlayamadığı kanaatine varıldığından davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmesi gerekmiştir....

      Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zarar ile işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir. Somut olaya gelince, davalı ...’nun davacının eşi ile ilişkisinin davacıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir. Davalı ...’nun doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Yukarıda anılan yasada yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir. Dava konusu eylemin gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan TBK'nın müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Zira, söz konusu Yasa'nın 61. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir....

        Haksız fiil, BK’nın 41 inci maddesinde tanımlanmış, 60 ıncı maddesinde de haksız fiil sorumluluğundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açılacak davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK'nın 60 ıncı maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhâlde haksız fiil tarihinden itibaren on yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (Fikret EREN: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 9. Baskı, ... 2006, s. 794). 22. Ayrıca 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) konuya ilişkin 49 ve 72 nci maddelerinin de aynı yönde düzenleme içerdiği belirtilmelidir. 23. Aynı fiil bazen hem tazmin hem de ceza sorumluluğunu gerektiren bir fiil olabilir....

          Borçlar Kanunu'nun 41.maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60.maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK'nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, her halde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağanüstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (Eren Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794)....

            İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; daha önce istinaf aşamasında davalı ile müvekkili arasındaki ilişkinin haksız fiil ilişkisi olduğu belirtilmiş olmasına rağmen yerel mahkemenin bu karara aykırı olarak karar verdiğini, davalı ... açısından açılan davanın hiçbir aşamasında, sorumluluğun dayanağı olarak kira sözleşmesinin gösterilmediğini, sorumluluğun dayanağı olarak Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) haksız fiil hükümleri başta olmak üzere, TBK'nun 60. Maddesi uyarınca en uygun giderim imkanı taşıyan hükümleri hangisi ise o hükümlerin uygulanmasının talep edildiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. GEREKÇE: Dava, haksız fiil nedeniyle tazminat davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının eyleminin haksız fiil teşkil edip etmediği ve davalının zarardan sorumlu olup olmadığı noktasındadır. Davacıya ait 2006 model ... marka iş makinesi ... Ltd....

              İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; daha önce istinaf aşamasında davalı ile müvekkili arasındaki ilişkinin haksız fiil ilişkisi olduğu belirtilmiş olmasına rağmen yerel mahkemenin bu karara aykırı olarak karar verdiğini, davalı Makyol açısından açılan davanın hiçbir aşamasında, sorumluluğun dayanağı olarak kira sözleşmesinin gösterilmediğini, sorumluluğun dayanağı olarak Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) haksız fiil hükümleri başta olmak üzere, TBK'nun 60. Maddesi uyarınca en uygun giderim imkanı taşıyan hükümleri hangisi ise o hükümlerin uygulanmasının talep edildiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. GEREKÇE : Dava, haksız fiil nedeniyle tazminat davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının eyleminin haksız fiil teşkil edip etmediği ve davalının zarardan sorumlu olup olmadığı noktasındadır....

              Vergi Dairesi Müdürlüğü'nce söz konusu faturalar nedeniyle tahakkuk ettirilen toplam 39.147,09 TL ödendiğinin tespiti yapılmış, 11.807,55 TL vergi zıyaın cezasına ilişkin ihbarname vergi dairesi müdürlüğünce davacı adına düzenlendiğinin tespiti yapılmıştır. Haksız fiillerde tazminat hakkının doğumu için, haksız fiil ile birlikte zararın ortaya çıkması lazım geldiği kuşkusuzdur. Olayımızda haksız fiil fatura düzenleyenin düzenlemiş olduğu faturaların davacıya verip, davacının söz konusu faturaları ticari defterlerine kayıt etmesidir. İhtisas vergi dairesinin tespiti ve cezai müeyyideyi uygulaması ise davacının zararıdır. Faturaların sahte olmadığı ya da vergi dairesi kararına itiraza yönelik ve yahut bir soruşturma dosyası açılmış ise buna ilişkin bir kanıt davalı tarafından dosyaya sunulmamıştır. Ödenen cezaların sorumlusu bilirkişi tarafından incelenen defter kayıtları ve ödeme dekontuna göre davalı olup, haksız fiil nedeniyle uğranılan zararın sorumlusu da davalıdır....

                Her ne kadar müştekinin borcunu ödememesinin haksız tahrik oluşturabileceği söylenebilir ise de; ödeme gücü bulunduğu halde sırf kendi menfaati yahut alacaklıyı zor durumda bırakmak için borcun keyfi biçimde ödenmemesi, alacaklıdan mal kaçırılması, gerçeğe aykırı beyan veya vaatlerde bulunulması, borcun istenmesi sırasında alaya alma, gibi davranışların haksız tahriki oluşturan bir fiil olarak kabulü mümkündür. Borcu ödememe tek başına özel hukuktan kaynaklanan bir uyuşmazlık olup, ceza hukuku anlamında haksız tahrik oluşturacak bir haksız eylem değildir. Salt borcu ödeyememenin haksız tahrik oluşturan haksız bir fiil olarak kabulü mümkün değildir. YCGK 19/01/2016 tarih 2015/203 esas 2016/2 sayılı kararında da borcu ödememenin haksız tahrik oluşturmayacağı kabul edilmiştir....

                  Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, asıl dava; haksız fiil faili olan davalı küçük sürücü ...'a (velayeten anne ... ve baba ...), birleşen dava ise, TMK. 369. maddesi gereği aile başkanı sıfatı ile anne ... ve baba ... aleyhine açılmıştır. 3- Fiil ehliyetine sahip bulunmayan küçükler tarafından haksız fiil işlenmesi durumunda sorumluluk iki çeşittir. Küçükler haksız fiil faili olarak, aile başkanı ise TMK. 369. maddesi gereği zarar görene karşı sorumludurlar. Her iki sorumluluk da birbirinden farklı hukuki nedenlere dayalı olup, zarar gören, küçüğe ve aile başkanına karşı birlikte veya ayrı ayrı davalar açabilir. Aynı zarardan her ikisi de kendi malvarlıkları ile ayrı ayrı sorumlu olurlar....

                    UYAP Entegrasyonu