Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Diğer bir deyişle dava, TMK'nin 981 vd.maddelerinde ifadesini bulan zilyetliğin korunması davası olmayıp, hakka dayalı bir davadır. Uyuşmazlık ise hakka dayalı elatmanın önlenmesi talebindeki hakkın var olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Eldeki dava davalısı tarafından ... 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/282 Esas ve 2013/373 Karar sayılı dosyası ile açılan devir sözleşmesinin iptali istemli davanın 05.09.2013 tarihli karar ile reddedildiği kararın 09.07.2014 tarihinde kesinleştiği ve dava konusu taşınmazın davalının zilyetliğinde bulunduğu sabittir. Hal böyle olunca, davacının dayandığı hakkın, davalının salt zilyetliğe ilişkin savunmasının üstünde tutularak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir....

    Dosyanın incelenmesine göre; davacının maliye hazinesine ecrimisil ödemek suretiyle tasarrufunda bulundurduğunu beyan ettiği davaya konu taşınmaz üzerindeki davalıların vaki müdahalelerinin önlenmesine karar verilmesini mahkemeden talep ettiği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu 981,982 ve 983. maddeleri, mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. Bu maddelerde düzenlenen davalar ile, zilyet; zilyetliğinin bir hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, sulh mahkemelerinde dava açar ve bu mahkemelerde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayandığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır; o takdirde mahkemenin görevi, yalnız zilyetliğin korunması davasından farklı olarak, dava olunan şeyin değerine göre belirlenir....

      Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece mahallinde, olabildiğince yaşlı, tarafsız ve yöreyi iyi bilen şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişi kurulu ve tespit bilirkişileri ile tarafların bildirdikleri tüm tanıklar ve teknik bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı, yapılacak bu keşif sırasında dinlenecek bilirkişiler ve tanıklardan, taşınmazın öncesinde kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, kim tarafından, ne zamandan beri hangi hakka dayalı olarak kullanıldığı, çekişmeli taşınmazın davacıya nasıl geçtiği, davacının taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin süresinin ne kadar olduğu ve bu zilyetliğin hangi sıfatla sürdürüldüğü etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanlar arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmeli, çelişkinin giderilememesi halinde hangi beyana hangi nedenle üstünlük tanındığı gerekçeli kararda tartışılıp açıklanmalı; teknik bilirkişiden, keşfi takibe ve denetlemeye imkan...

        Kaldıki, dava konusu taşınmazın davalı tarafın babası Bahattin'e 1960 yılında satılıp zilyetliğinin devir ve teslim edildiği, taşınmazın babası Bahattin tarafından davalı tarafa bağışlandığı kadastro tesbit gününe kadar taşınmaz üzerinde 20 yılı aşkın süre ile davalı tarafın zilyet olduğu sürdürdüğü zilyetliğin feri nitelikte olmadığı, taşınmaz üzerinde tesbit gününde adına tescile karar verilen zilyet davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği, mahkemece toplanıp değerlendirilen deliller ve özellikle iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden taşınmaz başında 29.9.2006 tarihinde yapılan keşifte davacının keşif tutanağına geçen ve usulün 151 maddesi hükmü uyarınca imzası ile belgelendirilen beyanıyla saptanmıştır....

          Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, Hazine'ye ait taşınmaz mal üzerine, izinsiz olarak, hafif yapı niteliğinde olmayan yapı kuran zilyetlerin, arsa maliki Hazine'den başka kişiler aleyhine açtıkları davalar, arkasında barındırdığı bir hakka dayanmakla, salt zilyetliğin korunması davası olmayıp; temelinde bir hak davasıdır. Somut olayda gelince; davacı, taşınmazın üzerinde bulunan yapıdan kaynaklı satın almaya dayalı elatmanın önlenmesi isteğinde bulunduğuna göre dava, salt zilyetliğin korunmasına yönelik dava niteliğinde değildir....

          Dava dilekçesi ve eki niteliğindeki harici satış sözleşmesi incelendiğinde isteğin TMK'nun 981 ve devamı maddelerindeki taşınmaz üzerinde zilyetlikten başka bir hakkı bulunmayan zilyedin açmış olduğu sırf zilyetliğin korunmasına yönelik bir dava olmayıp TMK'nun 683. maddesinde düzenlenen hakka dayanan bir dava niteliğinde bulunduğu açıktır. 6100 sayılı HMK'nun 6/c maddesinde düzenlenmiş bulunan Sulh Mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıklar taşınır ve taşınmaz mallarda sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan başka bir deyişle; TMK'nun 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunmasına yönelik davalar olduğundan aynı Yasanın 4. maddesi uyarınca TMK'nun 683. maddesinden kaynaklanan hakka dayalı davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülüp karara bağlanması gerekir. Görev kamu düzenine ilişkin olmakla yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözönünde bulundurulur....

            Bu bakımdan işin çözümü, zilyetliğin korunması davası kapsamında değil (TMK. m. 981 vd.) hakka dayalı bir dava olarak değerlendirilip Asliye Hukuk Mahkemesi'nde bakılması gerekir."...

            Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı taktirde dava bir hak davası niteliğini kazanır. HGK.nun 06.10.1993 gün, 1993/14- 423/561 sayılı ve HGK'nın 15.06.1983 gün, 3351/679 ve 25.11.1987 gün 394/876 sayılı kararları da aynı yöndedir. SONUÇ VE GEREKÇE: Tüm dosya kapsamına göre; somut olayda davacı tarafın, şahsi hakka (kira sözleşmesine) dayalı olarak zilyetliğinin korunması ile birlikte, davalının müdahalesinin önlenmesini de istemiş olması, 6100 sayılı HMK'nun 4/1- c maddesi ile, Sulh Hukuk Mahkemelerinin, taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik davalarda görevli olduğunun düzenlenmiş olması karşısında, şahsi hakka (kira sözleşmesinden) kaynaklanan müdahalenin önlenmesi talepli eldeki davaya bakmada, 6100 sayılı HMK.nın 2/1 maddesi uyarınca görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu açıktır. Maddi olayları bildirmek taraflara, davanın nitelemesi mahkeme hakimine aittir....

            Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı taktirde dava bir hak davası niteliğini kazanır. HGK.nun 06.10.1993 gün, 1993/14- 423/561 sayılı ve HGK'nın 15.06.1983 gün, 3351/679 ve 25.11.1987 gün 394/876 sayılı kararları da aynı yöndedir. SONUÇ VE GEREKÇE: Tüm dosya kapsamına göre; somut olayda davacı tarafın, şahsi hakka (kira sözleşmesine) dayalı olarak zilyetliğinin korunması ile birlikte, davalının müdahalesinin önlenmesini de istemiş olması, 6100 sayılı HMK'nun 4/1- c maddesi ile, Sulh Hukuk Mahkemelerinin, taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik davalarda görevli olduğunun düzenlenmiş olması karşısında, şahsi hakka (kira sözleşmesinden) kaynaklanan müdahalenin önlenmesi talepli eldeki davaya bakmada, 6100 sayılı HMK.nın 2/1 maddesi uyarınca görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu açıktır. Maddi olayları bildirmek taraflara, davanın nitelemesi mahkeme hakimine aittir....

            Dava ve temyize konu 310 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerinde tespit gününde davacı ... yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşmediği, davacının taşınmaz bölümü üzerinde zemini ekonomik amacına uygun olarak kullanmak koşuluyla iktisap sağlayan süreye ulaşan zilyetliğinin bulunmadığı mahkemece toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiştir. Bu nedenler ve hükümde gösterilen diğer gerekçelere göre, mahkemece oluşturulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı ...'in yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, peşin alınan harcın mahsubu ile geriye kalan 6,85 TL harcın davacıdan alınmasına, 06.07.2011 gününde oybirliği ile karar verildi....

              UYAP Entegrasyonu