Bununla birlikte, şikayet tarihi itibariyle satış isteme sürelerinin henüz dolmadığı hallerde ise, şikayetin incelenmesi sırasında haczin ayakta olup olmadığının mahkemece değerlendirilmesi ve haczin düştüğünün tespiti halinde, şikayetin konusuz kabulü gerekeceğinden, şikayetin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi gerekecektir. Öte yandan, taşınmazın usulüne uygun olarak haczedildiğinin kabulü için İcra Müdürlüğünce haciz kararı verilmesi yeterli olup, haczin geçerliliği ve tamamlanmış sayılması için ayrıca tapu siciline şerh verilmesi zorunlu değildir. İİK’nın 106 ve 110. maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığı belirlenirken sürenin başlama tarihi olarak İcra Müdürlüğünce haciz kararının verilme tarihi esas alınmalıdır....
Müdürlüğü'nün 1998/9051 sayılı takip dosyasında dava konusu taşınmaza konulan haczin kesinleşme tarihinin 01.....2002 olduğu, oysa şikayetçi bankanın takibine konu ... .... ... Müdürlüğü'nün 1999/108 sayılı takip dosyası üzerinden dava konusu taşınmaza konulan haczin 03.02.2000 tarihinde kesinleştiği, kesinleşme tarihine göre sıra cetvelinin bu ... dosyası üzerinden yapılması gerektiği, ayrıca her ne kadar aynı ... dosyası üzerinden ....01.2008 tarihinde bedeli paylaşıma konu taşınmaz üzerine konulan haczin süresi içerisinde satışı istenilmediğinden, ... ve İflas Kanunu’nu 106 ve 110 unuc maddeleri gereğince düştüğü bildirilmiş ise de; ... ... Mahkemesi'nin 2008/229 Esas - 2009/449 Karar sayılı ilamıyla ... .... ......
maddesindeki tazminata karar verilebilmesi için alacaklının kötü niyetli olarak istihkak iddiasına itiraz etmesi, buna göre mahcuzların üçüncü kişiye ait olduğunu bildiği halde haczin yapılmasını istemesi gerekmektedir. Somut olayda haczin yapıldığı yerde bir kısım erkek eşyasının görülmesi ve üçüncü kişi ile borçlu arasında bir evlilik bağının bulunması,bunun sona erdiğini gösteren boşanma ilamının ise hacizde görülmemesi karşısında, haczin yapılmasını istemenin yasal bir hakkın kullanılması sınırları içerisinde kaldığı ve tek başına kötü niyetli bir davranış olarak kabul edilemeyeceği dikkate alınmadan alacaklı aleyhine tazminata hükmolunması isabetli olmamıştır. Ne var ki, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirir nitelikte görülmediğinden, HUMK’nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. SONUÇ: Davalı (alacaklı) ......
Davalı temlik alacaklı vekili, borçlunun davacı 3.kişinin kızı ile halen evli olduğunu, haciz sırasında borçlunun eşinin hazır bulunduğunu, davacının aynı binada 8 numaralı dairede ikamet ettiğini, haczin ise 3 numaralı dairede yapıldığını, 3.kişinin çağırılması üzerine haciz mahalline geldiğini istihkak iddiasının borçtan kurtulmaya yönelik olduğunu savunarak davanın reddine istemiştir. Davalı borçlu duruşmada, haciz adresinde ikamet etmediğini itirazın iptaline yönelik dava açtığını beyan etmiştir. Mahkemece haczin ödeme emri tebliğ edilen yerden farklı bir adreste yapıldığı, haciz mahallinde borçluya ait herhangi bir belge bulunmadığı, haczin davacıya ait tapulu taşınmazda yapıldığı, davalı tanığı ile davacı arasında husumet bulunduğundan beyanına itibar edilemeyeceği, mahcuzların davacıya ait olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekilince temyiz edilmiştir....
haczin devamına,,karar verildiği; Bölge Adliye Mahkemesi' nce ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, şikayetin kısmen kabulü ile davacı borçlunun maaş ve ek ders ücreti toplamının ¼’ü oranında hesap edilen 1.262,62 TL üzerinden haczin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verildiği anlaşılmıştır....
İcra Müdürlüğü'nün 2005/1718 sayılı icra dosyasında alacaklı olan davalının koydurduğu ihtiyati haczin borçlunun itirazı üzerine açılan itirazın iptali davası sonucunda 17.06.2010 tarihinde kesinleştiğini, ilk haczin müvekkili bankanın alacaklı olduğu ... 10. İcra Müdürlüğü'nün 2005/5939 ve 2005/5893 sayılı dosyalarından konulduğunu, davalının haczinin hacze iştiraki düzenleyen İİK'nun 100. maddesindeki şartları taşımadığını ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini ve yeniden düzenlenmesini talep etmiştir. Şikayet edilen vekili, müvekkilinin ihtiyati haciz tarihinin 15.07.2005 olduğunu, dosya borçlusunun itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasının kabul edilmesi sonucunda haczin kendiliğinden 15.07.2005 tarihinde kesin hacze dönüştüğünü böylelikle ilk kesin haczin müvekkili tarafından yapıldığını savunarak, şikayetin reddini istemiştir....
İcra Mahkemesi’nce, iddia, savunma, ve toplanan delillere göre, ilk fiili haczin şikayetçiye ait olduğu, diğer hacizlerin daha sonra konulduğu gerekçesiyle ihale bedelinin şikeyetçi ile şikayet olunan SGK arasında garameten paylaştırılmasına, diğer şikayet olunana ödeme yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Kararı , şikayet olunan Vergi Dairesi vekili temyiz etmiştir. Önceki tarihli ihtiyati haczin, sonraki tarihli kesin hacze ne şekilde iştirak edeceği İcra ve İflâs Kanunu'nun 268 inci maddesinde düzenlenmiştir. Bunun için ihtiyati haczin infazından sonra fakat kesinleşmesinden önce konulmuş bir kesin haczin bulunması ve ihtiyati haciz sahibi alacaklının aynı yasanın 100 üncü maddesinde gösterilen şartları taşıması gereklidir....
İİK'nun 82. maddesinde yer alan haczedilmezlik şikayeti gibi taşınmaz üzerinde aile konutu şerhi bulunduğu iddiasına dayalı haczin kaldırılması şikayeti de, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca yedi günlük süreye tâbi olup, bu süre öğrenme tarihinden başlar. Somut olayda, haczin bildirimine ilişkin İİK.nın 103.maddesi gereğince düzenlenen davet kağıdı borçluya 21.01.2016; kıymet takdiri raporu 20.03.2017 tarihinde tebliğ edilmiş ve borçlu vekili icra mahkemesine kıymet takdirine itiraz etmiştir. Ayrıca, satış ilanı borçlu vekiline 08.01.2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Buna göre, borçlunun 05.02.2018 tarihinde icra mahkemesine haczin kaldırılması istemiyle yapmış olduğu başvurusu, öğrenme tarihine göre yasal yedi günlük süreden sonradır....
İcra Müdürlüğü’nün 2009/3677 Esas sayılı dosyasında yapılan 07.11.2009 günlü hacze konu soğanın üçüncü kişiye ait olduğunu, haczin yapıldığı deponun 01.08.2009 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile borçlulardan kiralandığını, bununla ilgili vergilerin Dörtyol Vergi Dairesi’nde ödendiğini, mahcuzların borçlu ile ilgisinin bulunmadığını belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına ve tazminata karar verilmesini istemiştir. Davalı (alacaklı) vekili, haczin yapıldığı depoyu kiraya veren borçlunun faaliyetine devam ettiğini, elektrik aboneliğinin hala kendisi adına olduğunu, sunulan delillerin istihkak iddiasını kanıtlamaya elverişli bulunmadığını belirterek davanın reddine ve tazminata karar verilmesi gerektiğini savunmuştur....
Bu nedenle borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunması üzerine, öncelikle İİK'nın 106. ve 110. maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Şikayet tarihinden önce yukarıda belirtilen maddeler uyarınca haczin düşmüş olduğunun belirlenmesi halinde, şikayetin konusu olmayacağından, başvurunun fuzuli yapıldığı kabul edilmelidir. Somut olayda, şikayete konu 31.05.2019 tarihli haczin incelenmesinde; haczin konulduğu tarih itibariyle İİK'nın 106. maddesinin yürürlükte olan hükmü uyarınca satış isteme süresinin 1 yıl olduğu, ancak bu hacze ilişkin olarak alacaklının, 1 yıllık sürede satış talep etmediği, böylece İİK'nın 110/1. maddesi gereği, taşınmaz üzerindeki işbu haczin şikayet tarihi olan 18.12.2020 tarihinden önce düştüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda, borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunmasında korunmaya değer bir hukuki yararı bulunmamaktadır....