Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

- K A R A R - Davacı vekili, müvekkili ile davalı banka arasında yapılan Tarımsal Krediler İkraz Sözleşmesi gereğince kredi kullanan müvekkilinin davalıya kredi borcu 2.631.000.000 TL olduğu halde aynı sözleşmede dava dışı kişilere müteselsil kefil olduğu gerekçesiyle müvekkili aleyhine icra takibi yapıldığını, halbuki sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek davalıya icra takibinden dolayı 33.272.000.000 TL borçlu olunmadığının tespitine, %40 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı banka vekili, davacının ve müteselsil kefili olduğu dava dışı kişilerin Tarımsal Kredi Genel Sözleşmesine dayalı olarak kredi kullandıklarını, kredi sözleşmesindeki imzanın davacıya ait olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuştur....

    Şubesi ile ...., ...., .... arasında 20.000.000,00 TL limitli 12/07/2018 tarihli genel kredi sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmede sadece ... 'nun kefil olarak imzasının olduğu, davacı ... 'ın bu sözleşmede herhangi bir kefalet imzasının olmadığı, kredi kullanan şirketlerden .... nin 19/09/2013 tarihli, .... nin ise 23/05/2014 tarihli ticaret sicili gazetelerinde kuruluşlarının yayınlandıkları, 27/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığında bu iki şirketin henüz kurulmamış oldukları anlaşılmıştır. Davacının kefalet imzasının olduğu 27/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesinde, sonradan imzalanacak kredi sözleşmelerinden veya limit artırımlarından davacının sorumlu olacağına ilişkin bir hükmün olmasının mümkün olmadığı ve zaten bu yönde bir hükmün de olmadığı anlaşılmıştır. Sözün özü davacı, imzasının olduğu 27/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesinden ve temerrüdü halinde sonuçlarından sorumludur....

      Şubesi ile ...., ...., .... arasında 20.000.000,00 TL limitli 12/07/2018 tarihli genel kredi sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmede sadece ... 'nun kefil olarak imzasının olduğu, davacı ... 'ın bu sözleşmede herhangi bir kefalet imzasının olmadığı, kredi kullanan şirketlerden .... nin 19/09/2013 tarihli, .... nin ise 23/05/2014 tarihli ticaret sicili gazetelerinde kuruluşlarının yayınlandıkları, 27/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığında bu iki şirketin henüz kurulmamış oldukları anlaşılmıştır. Davacının kefalet imzasının olduğu 27/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesinde, sonradan imzalanacak kredi sözleşmelerinden veya limit artırımlarından davacının sorumlu olacağına ilişkin bir hükmün olmasının mümkün olmadığı ve zaten bu yönde bir hükmün de olmadığı anlaşılmıştır. Sözün özü davacı, imzasının olduğu 27/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesinden ve temerrüdü halinde sonuçlarından sorumludur....

        Sözün özü davacı, imzasının olduğu 27/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesinden ve temerrüdü halinde sonuçlarından sorumludur. Sonradan imzalanmış 12/07/2018 tarihli genel kredi sözleşmesinde davacının imzası olmadığından (ki bu sözleşme ile ilgili düzenlenmiş bonoda da davacının herhangi bir imzası olmadığından ve böylelikle her sözleşme için ayrı bir bono düzenlendiği anlaşıldığından) bu sözleşmeden dolayı davacı sorumlu tutulamaz. Davacının imzasının olduğu 27/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesinde imzası var diye sonradan düzenlenen yeni bir kredi sözleşmesi olan 12/07/2018 tarihli sözleşmeden dolayı davacı sorumlu tutulamaz....

        Davalı vekili, davacının takibe konu kredi sözleşmeleri ve ipotek senedini imzaladığı tarihte ayırt etme gücünden yoksun olduğuna dair bir rapor bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davalı banka ile dava dışı ... arasında akdedilen 01.02.2011 tarihli genel kredi sözleşmesine dava dışı ... müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu, 22.04.2011 tarihli genel kredi sözleşmesinde ise davacı tarafın müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu, Adli Tıp Kurumu'nun 30.12.2013 tarihli raporuna göre, davacı ...'ın 22.04.2011 olan sözleşme tarihi itibarıyla fiil ehliyetine haiz olmadığının tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının .... 1....

          İlk derece mahkemesinin 10/07/2018 tarihli karar özeti : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalının borçlulara genel kredi sözleşmesine dayalı kredi kullandırıldığı beyanı doğrultusunda, banka tarafından kredi sözleşmesine dayalı kredi borçlusuna yapılan ödemeler, borç miktarı ve dava konusu bononun teminat fonksiyonunu devam ettirip ettirmediği yönünden bankacı bilirkişiden rapor alınmasına karar verildiği, ancak kesin süreye rağmen davalı bankanın gerekli bilgi ve belgeleri sunmadığından bilirkişi incelemesinin yapılamadığı, davalının ispat yükünü yerine getirmediği, takip konusu bononun gerçek bir borcu temsil ettiğinin ve dava konusu bonoya dayalı olarak davalı bankanın alacaklı olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, icra takibine dayanak 01.04.2016 ödeme günlü, 500.000-TL bedelli, 28.04.2010 tanzim tarihli bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması...

            İcra Müdürlüğü'nün 2012/10838 Esas sayılı icra takibine konu alacağın dayanağı olarak 11/07/2012 tarihli genel ticari kredi sözleşmesine dayanılmakla birlikte, davalının böyle bir sözleşmenin varlığını kanıtlayamadığı, bu nedenle davacının 11/07/2012 tarihli Genel Ticari Kredi Sözleşmesi'nden kaynaklanan sorumluluğundan söz edilemeyeceği, davacının sorumluluğundan söz edilemeyeceği belirtilen sözleşmeye dayanılarak açılan icra takibi nedeni ile de sorumluluğundan söz etmenin mümkün olmadığı, bu nedenle davacının imzasını taşımayan ve bir örneği de dava dosyasına sunulamayan 11/07/2012 tarihli Genel Ticari Kredi Sözleşmesine dayanılarak başlatılan Ankara 15....

              No.lu Genel Kredi Sözleşmesi, 30/05/2014 düzenleme tarihli ... no.lu Ticari Kart Sözleşmesi ve Genel Kredi Sözleşmesine ek olarak 19/04/2018 tarihinde 20.000,00 TL limitli Ek Cari Hesap Kredi Sözleşmesi akdedilmiştir. Davalı ... ise söz konusu sözleşmelerden 30/05/2014 tarihli ticari kart sözleşmesine ek olarak alınan kefalet sözleşmesini 10/02/2015 tarihinde 7.500,00 TL limitli olarak müteselsil kefil sıfatıyla, 10/02/2015 tarihli genel kredi sözleşmesine ek kefalet sözleşmesini ise 10/02/2015 tarihinde 10.000,00 TL limitli olarak imzalamıştır. Söz konusu kefalet sözleşmesinin konusunun dava dışı... ile banka arasında imzalanan 10/02/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandığı veya kullanacağı kredilerden doğan tüm borçlara kefilliğini içermektedir. Kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı banka tarafından asıl borçlunun kredi hesapları kat edilmiş ve hesabın kat edildiğine dair borçlulara ihtarname göndermiştir....

                .- TL nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının kefaletinin müvekkil banka ile akdedilen 27/02/2012 tarihli kefaletnamede bu genel kredi sözleşmesine bağlı ek sözleşmeler kapsamında kredi kullanılması halinde, nakdi veya gayrinakdi kredilerden kaynaklanan doğmuş ve doğacak tüm borçların 20.000.- TL’sine kadar müştereken ve müteselsilen kefil olunduğunun yazılı olduğunu, kefaletin verildiği Genel Kredi Sözleşmesine istinaden müvekkil bankaca kredi alan ... lehine ticari taksitli krediler kullandırıldığını, ticari kredili mevduat hesabı açıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, temlik eden Denizbank A.Ş. ile dava dışı asıl borçlu ... arasında 27/02/2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ile sözleşmeye ek olarak 20.000,00 TL limitli cari hesap kredi sözleşmesi imzalandığı, davacı ...'...

                  Şti. arasında akdolunan kredi sözleşmesinde müvekkilinin kefil olarak yer aldığını, sözleşme imzalandığı sırada kredi tutarının belirtilmediğini, BK’nun 484. maddesi uyarınca kefillerin sorumluluğunun oluşabilmesi için kredi sözleşmesinde kefalet limitinin gösterilmesi gerektiğini davalının bu kredi sözleşmesine dayalı olarak müvekkili aleyhine takip başlattığını ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine %40 oranında tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davalının sözleşmeyi kefil olarak imzaladığını, davacının kefalet limiti altında kalan borcun tamamından sorumlu olduğunu bildirerek, davanın reddini savunmuş ve %40 oranında tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir....

                    UYAP Entegrasyonu