Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

icra takibi başlatıldığını, ancak takibe konu 6 adet genel ticari kredi sözleşmesinde müvekkilinin imzası olmadığı gibi müvekkilinin davalı bankadan ticari kredi almadığını belirterek müvekkilinin söz konusu icra takibi nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili tarafından davacı ve kardeşleri hakkında dava konusu kredi sözleşmesine dayalı olarak açılan alacak davasının müvekkili lehine sonuçlandığını ve kesinleştiğini, davalı banka alacağına ilişkin kesin hüküm olması nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini, kaldı ki davacı iddialarının doğru olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere göre; ......

    - K A R A R - Davacı asil, davalı bankaca kendisi hakkında Tarımsal Krediler İkraz Sözleşmesine dayalı olarak takip başlattığını, oysa 15.10.1999 tarihli 347 sayılı kredi sözleşmesine imza atmadığını, kredi kullanmadığını ve borcu olmadığını ileri sürerek, borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece; dosya kapsamı ve Adli Tıp Kurumu Raporu kapsamında, davanın kabulüne, davacının 15.10.1999 tarih ve 1999/347 Tarımsal Krediler İkraz Sözleşmesi uyarınca davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı banka vekilince temyiz edilmiştir. Davalı bankaca, ... İcra Müdürlüğü'nün 2011/84 esas sayılı icra dosyası ile, davacı ..., ..., ... ve arkadaşları aleyhine ilamsız takip yapılmış olup, takipte 1999 tarihli 1999/347 sayılı Tarımsal Krediler İkraz Sözleşmesine dayanılmıştır....

      Davalı vekili, davalı ile asıl borçlunun arasında 23.02.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinin imzalandığını, 5.000.-TL bedelli bu krediye davalı ...'in kefil olduğunu, muhtelif tarihlerdeki limit artırımlarına davacıların kefil olarak imza attığını, 03.10.2012 tarihinde düzenlenen sözleşmenin de 23.02.2005 tarihli sözleşmenin devamı niteliğinde olduğunun belirtildiğini, davalı ...'in kefaletinde eşinin de rızasının olduğunu, davacıların kefaletinin belirli bir borca ilişkin olmadığını, doğmuş doğacak tüm borçlara ilişkin olduğunu belirterek davanın reddine ve %20 tazminata hükmedilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince, bilirkişi tarafından yerinde banka hesap hareketlerinin incelendiği, kredilerin çok büyük bir kısmının her iki davacının da imzası olmayan 28.02.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırılan kredilerden kaynaklandığı, sadece 4.032,89 TL ana para borcunun bulunduğu kredide davacı ...'...

        Dava, kooperatif ortağı davacının borçsuzluğunun tespiti istemli açılmış menfi tespit davasıdır. Kredi sözleşmesinin kefil tarafından müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzalanması ve kullanılan kredinin ödenmemesi halinde alacaklı TBK’nın 586/1. maddesi uyarınca isterse asıl borçluya isterse kefile doğrudan ... takibi yapabilir. Somut olayda dosyada bulunan sözleşmeye göre davacının kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığı, bu nedenle dava konusu krediden sorumlu bulunduğu anlaşılmakta olup mahkeme gerekçesinde yazılı olduğu şekilde dava konusu uyuşmazlıkta Kooperatifler Kanunu'nun 28. ve 29. maddelerini uygulama olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek davacının borçlu olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye dayalı hüküm kurulması doğru olmamıştır....

          A.Ş vekili, davacının davaya konu icra takibinin dayanağı olan genel kredi sözleşmesindeki kefil imzasını inkar etmediğini, bu nedenle hakkında kredi sözleşmesine dayalı olarak icra takibi yapılabileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; davacının dava dışı şirket ile davalılardan Akbank A.Ş arasında yapılan genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzaladığını, toplam kefalet limitinin 500.000 TL olduğu,davacının geçmiş tarihli imzasının alındığına ilişkin iddiasını yazılı delille ispatlayamadığı, davacının kefalet limiti dahilinde kalan ve davaya konu takipte talep edilen 88.651,21 TL borçtan dolayı sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....

            İş Mahkemesi Dava, Kurum işleminin iptali, boçlu olmadığının tespiti, ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile ödenmesi istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmiştir. ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi....

              Karar sayılı ilamında "davaya konu bononun tanzim tarihi ile kredi sözleşmesinin tanzim tarihinin aynı olması, davanın tarafları arasında önceye dayalı başkaca bir ilişkinin bulunmayışı gözönüne alındığında, davaya konu edilen bononun kredinin teminatı niteliğinde olduğu.." görüşü benimsenmiş, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi'nin 2018/1381 Esas, 2020/879 Karar sayılı ilamında ise; "genel kredi sözleşmesinin tutarı ve tarihi ile senedin tutarı ve düzenleme tarihinin bonodaki lehtarın genel kredi sözleşmesinin düzenleyen ... A.Ş. olması ve genel kredi sözleşmesini imzalayan banka ve kefillerin aynı oluşları gözetildiğinde, davalı bankanın dava ve takibe konu bonoyu senet üzerinde yazılan tutarın altında bir bedelle tahsil amacıyla takibe koyduğu gözetildiğinde bononun genel kredi sözleşmesi ile kullandırılan kredinin teminatı olduğu sonucuna varıldığı" kabul edilmiştir....

                - K A R A R - Davacı vekili; davalı banka tarafından müvekkili ve müvekkilinin boşandığı eşi hakkında kredi kartı borcuna dayalı olarak icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin herhangi bir kredi kartı talebi olmadığını ve kredi kartı almadığını belirterek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili; müvekkili banka ile davacı ve davacının dava dışı eşi arasında kredi kartı üyelik sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca ... nolu ek kredi kartının davacıya verildiğini, bu kart ile yapılan harcamaların ödenmemesi nedeniyle icra takibi yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; ...'nün cevabi yazısında davacının imzasını taşıyan ve davacı ile yapılan bir kredi kartı sözleşmesinin mevcut olmadığının, dava konusu ... nolu kredi kartının dava dışı ...'...

                  . - 2018/2095 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, davalı bankanın dava dışı İbrahim Barçın ile imzaladığı genel kredi sözleşmesinde davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak gösterildiğini, davacıya karşı davalı banka tarafından genel kredi sözleşmesine dayalı ilamsız takip başlatıldığını ve takibe, sözleşmedeki imzanın davacıya ait olmadığı gerekçesiyle itiraz edildiğini, ancak icra hukuk mahkemesince itirazın kaldırılarak takibe haksız olarak devam edildiğini belirterek takibe dayanak genel kredi sözleşmesindeki imzanın davacıya ait olmadığı gerekçesiyle davacının davalı bankaya 133.701,20 TL borçlu olmadığının tespitine, davalının % 40...

                    Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının kredi aldığı T. Emlak Bankası A.Ş. ile alacak borç ilişkisi kalmadığına dair herhangi bir ibraname veya protokol düzenlenmediği, 2.616,00 TL den oluşan kredi tutarının davacının eşi...' in hesabına virman yapılmış olması sebebiyle davacının kredi borcundan kurtulmasının mümkün bulunmadığı, kredi sözleşmesine göre, davacının, dava konusu sözleşmeye müşterek ve müteselsil borçlu olarak kefil sıfatıyla imza attığı ve kooperatif üyeliğinin devam ettiği, üyeliğinin devri sonucunda kredi borcunun da daireyi alan kişiye devredilmeyeceği, davacının, kefalet limiti kapsamında sorumlu bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, kooperatif tarafından konut finansmanı için üyeleri ile birlikte imzalanan kredi sözleşmesi nedeniyle, davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir....

                      UYAP Entegrasyonu