WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 26.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı adına atılan kefalet imzasının geçerli olup olmadığının tespiti için TBK’nın 583. maddesinde belirtilen şartlar yönünden inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. III. GEREKÇE 12....

    - K A R A R - Davacı vekili, müvekkili ile davalı banka arasında yapılan Tarımsal Krediler İkraz Sözleşmesi gereğince kredi kullanan müvekkilinin davalıya kredi borcu 2.631.000.000 TL olduğu halde aynı sözleşmede dava dışı kişilere müteselsil kefil olduğu gerekçesiyle müvekkili aleyhine icra takibi yapıldığını, halbuki sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek davalıya icra takibinden dolayı 33.272.000.000 TL borçlu olunmadığının tespitine, %40 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı banka vekili, davacının ve müteselsil kefili olduğu dava dışı kişilerin Tarımsal Kredi Genel Sözleşmesine dayalı olarak kredi kullandıklarını, kredi sözleşmesindeki imzanın davacıya ait olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuştur....

      İlk derece mahkemesinin 10/07/2018 tarihli karar özeti : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalının borçlulara genel kredi sözleşmesine dayalı kredi kullandırıldığı beyanı doğrultusunda, banka tarafından kredi sözleşmesine dayalı kredi borçlusuna yapılan ödemeler, borç miktarı ve dava konusu bononun teminat fonksiyonunu devam ettirip ettirmediği yönünden bankacı bilirkişiden rapor alınmasına karar verildiği, ancak kesin süreye rağmen davalı bankanın gerekli bilgi ve belgeleri sunmadığından bilirkişi incelemesinin yapılamadığı, davalının ispat yükünü yerine getirmediği, takip konusu bononun gerçek bir borcu temsil ettiğinin ve dava konusu bonoya dayalı olarak davalı bankanın alacaklı olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, icra takibine dayanak 01.04.2016 ödeme günlü, 500.000-TL bedelli, 28.04.2010 tanzim tarihli bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması...

        Davalı vekili, davacının takibe konu kredi sözleşmeleri ve ipotek senedini imzaladığı tarihte ayırt etme gücünden yoksun olduğuna dair bir rapor bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davalı banka ile dava dışı ... arasında akdedilen 01.02.2011 tarihli genel kredi sözleşmesine dava dışı ... müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu, 22.04.2011 tarihli genel kredi sözleşmesinde ise davacı tarafın müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu, Adli Tıp Kurumu'nun 30.12.2013 tarihli raporuna göre, davacı ...'ın 22.04.2011 olan sözleşme tarihi itibarıyla fiil ehliyetine haiz olmadığının tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının .... 1....

          No.lu Genel Kredi Sözleşmesi, 30/05/2014 düzenleme tarihli ... no.lu Ticari Kart Sözleşmesi ve Genel Kredi Sözleşmesine ek olarak 19/04/2018 tarihinde 20.000,00 TL limitli Ek Cari Hesap Kredi Sözleşmesi akdedilmiştir. Davalı ... ise söz konusu sözleşmelerden 30/05/2014 tarihli ticari kart sözleşmesine ek olarak alınan kefalet sözleşmesini 10/02/2015 tarihinde 7.500,00 TL limitli olarak müteselsil kefil sıfatıyla, 10/02/2015 tarihli genel kredi sözleşmesine ek kefalet sözleşmesini ise 10/02/2015 tarihinde 10.000,00 TL limitli olarak imzalamıştır. Söz konusu kefalet sözleşmesinin konusunun dava dışı... ile banka arasında imzalanan 10/02/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandığı veya kullanacağı kredilerden doğan tüm borçlara kefilliğini içermektedir. Kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı banka tarafından asıl borçlunun kredi hesapları kat edilmiş ve hesabın kat edildiğine dair borçlulara ihtarname göndermiştir....

            İcra Müdürlüğü'nün 2012/10838 Esas sayılı icra takibine konu alacağın dayanağı olarak 11/07/2012 tarihli genel ticari kredi sözleşmesine dayanılmakla birlikte, davalının böyle bir sözleşmenin varlığını kanıtlayamadığı, bu nedenle davacının 11/07/2012 tarihli Genel Ticari Kredi Sözleşmesi'nden kaynaklanan sorumluluğundan söz edilemeyeceği, davacının sorumluluğundan söz edilemeyeceği belirtilen sözleşmeye dayanılarak açılan icra takibi nedeni ile de sorumluluğundan söz etmenin mümkün olmadığı, bu nedenle davacının imzasını taşımayan ve bir örneği de dava dosyasına sunulamayan 11/07/2012 tarihli Genel Ticari Kredi Sözleşmesine dayanılarak başlatılan Ankara 15....

              İstinaf Sebepleri Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin 19.03.2013 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, ancak asıl borçlu ... ...'ın davalı banka ile 4 adet genel kredi sözleşmesi daha imzaladığını, bunlardan birisinin de 02.03.2015 tarihli ve 1.000.000 TL limitli olduğunu, müvekkili ile imzalanan sözleşmeden sonra ... limit ile ... kefiller alındığını, müvekkilinin kefil olduğu sözleşmede diğer sözleşmelere atıf bulunmadığını, müvekkiline keşide edilen hesap kat ihtarnamelerinin yanlış ve eksik dolayısıyla usulsüz olduğunu, kat ihtarında hangi genel kredi sözleşmesine ait borcun olduğunun belirtilmediğini, genel kredi sözleşmesinin-barkod numarasının yazılmadığını, yapılan ilamsız takiplerde müvekkilinin yaptığı sözleşmeden bahsedilmeden müvekkili ile ilgisi hiç olmayan genel kredi sözleşmelerinin konulduğunu ve dolayısıyla takiplerin usulsüz olduğunu, müvekkilinin ... ...'...

                Şti. arasında akdolunan kredi sözleşmesinde müvekkilinin kefil olarak yer aldığını, sözleşme imzalandığı sırada kredi tutarının belirtilmediğini, BK’nun 484. maddesi uyarınca kefillerin sorumluluğunun oluşabilmesi için kredi sözleşmesinde kefalet limitinin gösterilmesi gerektiğini davalının bu kredi sözleşmesine dayalı olarak müvekkili aleyhine takip başlattığını ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine %40 oranında tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davalının sözleşmeyi kefil olarak imzaladığını, davacının kefalet limiti altında kalan borcun tamamından sorumlu olduğunu bildirerek, davanın reddini savunmuş ve %40 oranında tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir....

                  .- TL nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının kefaletinin müvekkil banka ile akdedilen 27/02/2012 tarihli kefaletnamede bu genel kredi sözleşmesine bağlı ek sözleşmeler kapsamında kredi kullanılması halinde, nakdi veya gayrinakdi kredilerden kaynaklanan doğmuş ve doğacak tüm borçların 20.000.- TL’sine kadar müştereken ve müteselsilen kefil olunduğunun yazılı olduğunu, kefaletin verildiği Genel Kredi Sözleşmesine istinaden müvekkil bankaca kredi alan ... lehine ticari taksitli krediler kullandırıldığını, ticari kredili mevduat hesabı açıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, temlik eden Denizbank A.Ş. ile dava dışı asıl borçlu ... arasında 27/02/2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ile sözleşmeye ek olarak 20.000,00 TL limitli cari hesap kredi sözleşmesi imzalandığı, davacı ...'...

                    Somut olayda; davacı tarafça, Franchise Sözleşmesi uyarınca kendi taşınmazı üzerine ipotek konulduğunu, taşınmaz ihalesinin yapıldığını, oysa davalıya bir borcu bulunmadığını belirterek boçlu olmadığının tespitini istenmiştir. Bu durumda, sözkonusu sözleşme ile kullanılmasına izin verilen markadan kaynaklanan bir uyuşmazlık mevcut olmayıp, davalının taşınmazını konulan ipotekten dolayı başlatılan icra takibi gereğince davacının borçlu olmadığının tespiti talep edildiğine göre, uyuşmazlıkta 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanma yeri bulunmadığı ve dolayısıyla uyuşmazlığın genel mahkemelerin görevi dahilinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, davaya bakma görevinin genel mahkemenin görevi dahilinde olduğu anlaşılmakla, uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince; Bakırköy 10....

                      UYAP Entegrasyonu