Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı vekili, sermaye piyasaları işlemlerinin tüketici mahkemesi görev alanına girmediğini, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 48. maddesinde belirtilen ''kredi sayılan haller arasında vadeli işleme ve opsiyon sözleşmelerinin de dahil edilmesi nedeniyle davacıya genel kredi sözleşmesi imzalatıldığını, iş bu davanın asliye ticaret mahkemesinin görev alanına girdiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşmenin ''... ve ... Sözleşmesi''(Genel kredi sözleşmesi) olduğu, davacı ile banka arasındaki alacaktan kaynaklı uyuşmazlığın bu haliyle 6502 sayılı Yasa'nın 3/I maddesi ve aynı yasanın 73. maddesinde tüketici işlemi ve tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlığa ilişkin dava olmadığı gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddi ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir....

    Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 7418249 nolu kredi sözleşmesi nedeniyle davacının, davalı bankaya 41.900 TL borçlu olduğu, davalının bu kredi sözleşmesine istinaden icraya koyduğu asıl alacak miktarının ise 72.753,94 TL olduğu, buna göre davacının, davalı bankaya 34.215,53 TL borçlu olmadığı, bilirkişi raporunda, davacının, davalıya bankaya 7418249/2 nolu kredi sözleşmesinden kaynaklanan borçları da hesap edilmiş ise de; icra takibine konulan alacak 7418249 nolu kredi sözleşmesinden kaynaklandığından raporun bu kısmına itibar edilmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının 7418249 numaralı kredi sözleşmesinden dolayı davalı tarafa 34.215,53 TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir....

      . - 2020/289 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı asil, davalı bankaca kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağa dayalı olarak aleyhine takip başlatılmış ise de kendisinin 30.06.2005 tarihli genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzaladığını, diğer kredi sözleşmesinde imzası olmamasına rağmen kredi asıl borçlularıyla akraba olması nedeniyle sorumlu tutulmak istendiğini ileri sürerek, 2007/1337 sayılı icra dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Girişim Varlık Yönetimi A.Ş. vekili, davacının takibe konu kredi borcundan dolayı sorumlu olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir....

        Tüm bu açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamına göre: Aldırılan bilirkişi raporu ile de anlaşıldığı üzere, icra takibine konu borcun dava dışı asıl borçlu şirkete 24/04/2018 tarihli kredi sözleşmesine dayalı olarak açılan ve kullandırılan kredilere ilişkin olduğu, davacının müteselsil kefil olarak imzaladığı 26/08/2015 tarihli kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırılan herhangi bir krediden kaynaklı devam eden bir borç tutarı olduğunu gösteren bir kaydın davalı tarafça ibraz edilemediği yani davalının müteselsil kefil olarak imzaladığı 26/08/2015 tarihli kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırılan herhangi bir krediden kaynaklı devam eden bir borcun icra takibine konu edilmediği, davacı bankanın icra takibine konu alacak talebinin davalının müteselsil kefil olarak imzalamadığı dava dışı asıl borçlu şirkete 24/04/2018 tarihli kredi sözleşmesine dayalı olarak açılan ve kullandırılan kredilere ilişkin olduğu böyle davacının borçtan kefaleten sorumlu tutulamayacağı anlaşıldığından davanın...

          Mahkemece tahkikat aşamasında kredi sözleşmelerinde kefalet bölümünde yer alan yazıların davalı kefillerin eli ürünü olup olmadığının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılırken, iki ayrı davada tek müzekkere ile tek rapor alınması usule aykırı olup, bu husus karışıklığa sebebiyet verir ve hukukî güvenliği zedeler nitelikte olduğundan doğru görülmemiştir. Nitekim mahkemece de alınan tek rapordaki sonuçlar karıştırılmış, eldeki davaya konu olmayan sözleşmeye ilişkin tespitler, sanki eldeki davaya konu kredi sözleşmesine ilişkin tespitlermiş gibi karar yerinde yazılmış, buna göre hüküm kurulmuştur. Bu husus yanlış olup, iş bu dosyaya ait olan bilirkişi görüşleri dikkate alınarak bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir. Kabule göre ise, geçerli bir kefalet sözleşmesinin ne şekilde kurulacağı TBK. m. 583’de düzenlenmiştir....

            Dava genel kredi sözleşmesinden doğan alacağın kefaleti bulunan davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK 583.maddesinde kefaletin şekil yönünden geçerlilik şartları sayılmıştır. Buna göre ''kefilin sorumlu olduğu azami miktarı,kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğini kendi kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi'' şarttır. Yanlar arasındaki 26.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesindeki davalı adına atılan kefalet imzasının geçerli olup olmadığının tespiti için yasanın aradığı şartlar yönünden inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış mahkeme kararının bozulması gerekmiştir....

              Davalı vekili, müvekkilinin dayanak 30/03/2011 tarihli genel ticari kredi sözleşmesinde herhangi bir imzasının bulunmadığını, 22/04/2003 tarihli genel ticari kredi sözleşmesinden doğan kredi borcu ödenmiş olmakla kefaletinin sona erdiği; gibi işbu sözleşmede müvekkilinin eşinin kefalete rızası bulunmadığından kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, savunarak davanın reddi ile %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davalının kefaletinin 22/04/2003 tarihli kredi Sözleşmesine dayalı olup bu sözleşme gereğince dava dışı ...'...

                - KARAR - Davacı vekili, kredi kartı üyelik sözleşmesine istinaden müvekkili banka tarafından davalıya kredi kartı verildiğini, kredi kartı harcamalarının ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek ihtarname keşide olunduğunu, 21.191,46 TL alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, yapılan ödemelerin borçtan mahsup edilmediğini, borca uygulanan faiz oranının fahiş olduğunu, sözleşmenin genel işlem şartlarına aykırı bulunduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir....

                  HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2021/1529 KARAR NO : 2022/38 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : BULANIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 22/01/2021 NUMARASI : 2020/297 ESAS-2021/22 KARAR DAVA KONUSU : Menfi Tespit (Haksız Eylemden Kaynaklanan) KARAR : İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının kredi sözleşmesine dayanarak müvekkili aleyhine ilamsız icra takibi başlattığını, takibe konu kredi sözleşmesinde müvekkilinin imzasının bulunmadığını, sözleşmede taraf olmadığını, sadece gayrimenkulünü kredi borçlusu lehine ipotek gösterdiğini, davalı tarafın müvekkilini borçlu olarak gösterip icra takibi başlatmasının kötü niyetli ve haksız olduğunu belirterek müvekkilinin icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

                  -KARAR- Davacı vekili, davalının müvekkili hakkında kredi sözleşmesine dayalı olarak icra takibi başlattığını, ancak kredi sözleşmesinin kefil kısmındaki müvekkiline atfen atılan imzanın müvekkili eli ürünü olmadığını ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere göre; davacının şikayeti üzerine dava dışı kredi asıl borçlusu ve davalı kooperatifin yetkilileri ile çalışanları hakkında başlatılan ceza soruşturması sırasında savcılıkça alınan ekspertiz raporu ile takibe konu kredi sözleşmesindeki imzanın davacı eli ürünü olmadığının tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu