Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ortaklığı sona erdirmede de karşılıklı irade ile eşit paylaşım olmadan bir fesih-tasfiye sözleşmesi yapabilirler. Ancak, bunun karşılıklı irade uyuşması ile olması gerekmektedir. Somut olayda; davacı(karşı davalı) 13.05.2012 tarihli inşaat ortaklık sözleşmesi adlı sözleşmeyle ortaklığı fesih ve tasfiye ettiklerini ve belirtilen dairelerin adına tesciline, olmadığı takdirde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Yani davacı ortaklığı fesih ve tasfiye hususunda anlaştıklarını ve 13.05.2012 tarihli sözleşmeyi imzaladıklarını iddia etmiştir. Davalı(karşı davacı) ise birleşen dava ile baskı altında bu sözleşmeyi imzaladığını savunarak, davalıya aşırı yararlanma sağlayan bu sözleşmenin feshini ve uyarlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

    ün davalı şirkete tasfiye memuru olarak atandığını, fakat davalı tasfiye memurunun görevini gereği gibi ifa etmeyerek tasfiyeyi sürüncemede bıraktığını, alacakları tahsil etmediğini, davalı şirketin taşınmazında haksız şekilde bulunan dava dışı şirketi tahliye etmediğini, diğer ortağı koruyucu şekilde hareketlerde bulunduğunu ileri sürerek davalı tasfiye memuru ...'ün tasfiye memurluğu görevinden alınmasına, yeni bir tasfiye memuru atanmasına, söz konusu usulsüzlüklerin yeni tasfiye memuru ile ortadan kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı Tasfiye Memuru, ... dışındaki şirketten olan alacak bakımından 50.000Euro'dan fazla masrafın gerekli olduğunu, şirket kasasında bu miktar paranın bulunmadığını, taşınmazın dava yoluyla tahliyesinin sağlandığını, dava dışı Aes Şirketinden olan alacaklar bakımından alacak davası açıldığını, üzerine düşen yükümlülük ne ise gereği gibi yaptığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir....

      Şti'nin mahkeme kararı ile fesih ve tasfiyesine karar verilerek davalının da tasfiye memuru olarak atandığını ancak, davalı tasfiye memurunun görevini usul ve yasaya uygun şekilde yerine getirmediğini ileri sürerek, tasfiye memurunun değiştirilmesi ile yeni bir tasfiye memuru atanmasını talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile, tasfiye işlemlerinin usulüne uygun yerine getirilmediğini beyanla, şirketin ihyası ile yeni bir tasfiye memuru atanmasını talep etmiştir. Davalı, kendisinin mahkeme kararı ile tasfiye memuru olarak atandığını, davacının engellemelerine rağmen görevini usul ve yasaya uygun bir şekilde yerine getirdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Dahili davalı ... vekili, müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını savunmuştur....

        den, davalı kollektif şirketten ve diğer davalılardan talep hakları olmadığı gerekçesiyle davacıların davalı kollektif şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin davasının kabulü ile bu şirketin fesih ile tasfiyesine, şirketin anasözleşmesinin tasfiye başlıklı 16. maddesi gereğince oluşturulacak tasfiye heyetince (Hakemlerden teşekkül edecek) tasfiye işlemlerinin yapılmasına, davacıların ...'nin % 10 kurucu ortağı olan ... isimli şirketten intikal etmesi gereken % 10'luk hissenin tahsisi ve tüm temettü ve kar paylarının hesaplanarak kendilerine verilmesine dair taleplerine ilişkin davalarının husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir....

          varlığı bulunmadığını, TTK'nin 636/3 maddesi uyarınca şirketin haklı nedenlerle fesih ve tasfiye koşullarının bulunduğunu belirterek, şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiş, ön inceleme duruşmasında diğer ortaklara ulaşılma şansı olmadığı için davanın kabulü halinde müvekkilinin tasfiye memuru olarak atanmasını talep etmiştir....

            Davacı şirket hakkında mahkeme tarafından verilmiş fesih, tasfiye ve tasfiye memuru atanması kararı yoktur. Çünkü yasa gereği şirket ortaklar kurulu da fesih, tasfiye ve tasfiye memuru atanması kararı alabilir. Davacı şirket hakkında da durum böyledir. Davacı ...'ne davacı ...'in tasfiye memuru olarak atandığı ve bu görevinin halen devam ettiği görülmekle ...'in tasfiye memuru olduğunun tespitinde hukuki yarar bulunmamaktadır. Zira ticaret sicil kayıtları ile sabit olan bu durum ile ilgili mahkemenin bir tespit kararı vermesinin gerekliliği ve zorunluluğu bulunmamaktadır. Yine tasfiye memurunun bu görevi devam ettiği sürece tasfiyeye yönelik kanunda öngörülen her türlü iş ve işlemleri yapmaya yetkili olduğu, yasada verilmeyen yetkileri şirket ortaklar kurulunun karar alarak tasfiye memuruna vermesi mümkün olduğundan davacıların davacı şirkete ait Sakarya İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, ... Ada, 1 Parselde bulunan taşınmazla ilgili olarak şirketin tasfiye memuru olan ...'...

              YAZILDIĞI TARİH : 13/02/2021 Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: 1.Davacılar dava dilekçesinde özetle: Sahibi oldukları davalı Şirketi ekonomik zorluklar sebebiyle 2016 yılında kapatmak zorunda kaldıklarını, muhasebecilerinin şirketi tasfiye etmek yerine, bağlı bulundukları vergi dairesindeki kaydı resen terk ile kapattığını, bu nedenle Ankara Ticaret Odası ve Ticaret Sicil Müdürlüğünde şirketin aktif göründüğünü, SSK prim tahakkuku ile ATO üyelik aidatının devam ettiğini, mağdur olduklarını belirterek, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. 2.Davalı şirkete usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davaya cevap vermemiştir. 3.Davalı Şirket Müdürü ... duruşmadaki beyanında; davalı şirketin 2016 yılı Ekim ayında faaliyetine son verdiğini, işleri tasfiye ettiklerini, tasfiye işlemlerinin yapılmasını muhasebeciden istediklerini, bu kişinin sadece vergi dairesinden...

                Mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak davalının fesih ihbarının iyi niyetli olmadığından ortaklığın fiilen devam ettiği gerekçesiyle hesaplanan kâr payı miktarının davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Taraflar arasında imzalanan 03.02.1999 tarihli sözleşme ile süresiz adi ortaklık kurulduğu ve davalının 2003 yılındaki fesih ihbarı sonrasında da davacı hesabına para gönderdiği ve ortaklığın bu nedenle fiilen devam ettiği sabit olup herhangi bir tasfiye de yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davacının kâr payı alacağına ilişkin istemi aynı zamanda adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsamaktadır. .../...Davanın bu şekilde hukuki nitelendirmesinin yapılmasının gerekliliği karşısında mahkemece adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmelidir....

                  Asıl davada davacı taraf, şirket ortakları tarafından alınan genel kurul kararıyla dava dışı şirketin tasfiye sürecine girdiğini ancak, tasfiye sonrası kapatmanın davalılarca engellendiğini iddia etmiş; davalılar ise, şirket Fesih ve Tasfiye Haline girmesine ilişkin kararda isimleri altına atılı imzaların kendilerine ait olmadığını savunmuştur. Davalılar vekili dava dışı Tasfiye Halinde ... San. ve Tic. Ltd. Şti.'nin tasfiye haline girmesine ilişkin alınan 21/11/2016 tarih ve ... nolu genel kurul kararındaki atılı imzanın müvekkillerine ait olmadığını ileri sürmüştür. Bu bağlamda ortaklar kurulu kararının tarihi itibariyle davalıların mukayese belge asılları toplanmış, ortaklar kurulu kararı asılı getirilmiş, ortaklar kurulu kararındaki imzanın davalıların eli ürünü olup olmadığı yönünde grafolojik bilirkişi raporu alınmasına karar verilerek dosya konusunda uzman bilirkişi...'...

                    İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile; TBK 639 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın haklı sebeple fesih ve tasfiyesi ile tasfiye payının ödenmesi adi ortaklığın konusunu teşkil eden inşaat sözleşmesi uyarınca elde edilen bağımsız bölümlerin adi ortaklık kapsamında el birliği mülkiyetinin korunarak tasfiye payı oranında taşınmazların taraflara devri, adi ortaklığa verilen---- tasfiyede dikkate alınarak davacıya ödenmesi, kar paylarının hesaplanıp ödenmesi istemlerine ilişkindir....

                      UYAP Entegrasyonu