un işyerine telefon ederek kendisini şikayetçinin uzaktan akrabası olan Ulu Cami emekli imamı Hasan Kestek olarak tanıttığı, sanığın telefonda şikayetçiye yardıma muhtaç bir şahsın olduğunu, bu kişinin cami cemaatinden olduğunu, yardıma muhtaç bu kişinin hastasının bulunduğunu, yurt dışında tedavi ettireceğini, kişinin iyi birisi olduğunu, kendisine cami cemaati olarak aralarında 3.000,00 TL para topladıklarını, 300,00 TL paraya daha ihtiyaçları olduğunu, bu şahsı dükkana göndereceğini, geldiğinde 300,00 TL parayı vermesini söylediği, şikayetçinin ise o an işyerindeki kalabalık nedeniyle telefondaki sesin akrabası olan Hasan Kestek'e ait olup olmadığını tam olarak seçemediği ve durumdan şüphelendiği, buna rağmen telefondaki kişiye bunu söylemediği, ancak şikayetçinin telefondaki şahsa parayı rastgele birisine vermemek için gelecek olan şahsın eline bir not yazarak göndermesini istediği ve telefonu kapattığı, daha sonra işlerini bitiren şikayetçinin telefondaki kendisini Hasan Hoca...
Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında, sigortalının hak sahiplerinin iş kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemli olarak açtıkları davaların görülmekte olan dava ile birleştirilmesine karar verilmesi üzerine her iki dava birlikte görülerek, iş kazası sonucu yardıma muhtaç % 100 oranındaki sürekli iş göremezlik nedeniyle açılan dava nedeniyle; sigortalı bakımından maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, sigortalının manevi tazminat isteminin kabulüne, eş ve çocuklarla, anne ve babanın manevi tazminat istemlerinin ise önceki gibi kısmen kabulüne, iş kazası sonucu ölüm nedeniyle hak sahiplerinin açtığı birleşen davalarda ise maddi tazminat istemlerinin kabulüne, manevi tazminat istemlerinin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davacı ve davalı taraf vekillince temyiz edilmiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesi ise, hakkında tedbir talep edilenin 18 yaşını doldurmuş olması nedeniyle 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu hükümlerinin uygulanamayacağı, ancak 2828 sayılı yasa kapsamında herhangi bir tedbir kararı da bulunmadığından uyuşmazlığın 4721 sayılı yasanın 397. maddesi uyarınca vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesince çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 366. maddesi uyarınca korunmaya muhtaç kişilerin bakımı bununla yükümlü kurumlar tarafından sağlanır. 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu'na göre ise, korunmaya muhtaç çocuk, özürlü, bakıma muhtaç özürlü ve yaşlılar koruma kapsamında bulunmakta olup korunmaya, bakıma, yardıma muhtaç aile, çocuk, özürlü ve yaşlılar ile sosyal hizmetlere muhtaç diğer kişileri tespit ve incelemekle Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu görevlidir....
Davacı yüklenici ile davalı iş veren idare arasında Tır/Kamyonlarla ilçe merkezine gelecek olan 600 ton kömürün; Emirgazi İlçesi merkez ve merkeze bağlı mahallelerde bulunan fakir ve yardıma muhtaç ailelere 500- 750- 1000/1500 kg olacak şekilde evlerine dağıtım işine yönelik hizmet sözleşmesinin akdedildiği, sözleşmeye göre akit tarihi olan 05/07/2018 tarihinden bir gün sonra 40 iş günü içerisinde 600 ton kömürün dağıtımının yapılması gerektiği, davacının 200,5 ton kömürün dağıtımını yaptıktan sonra dağıtımı yapılacak kömürlerin paketlenmemesi nedeniyle sözleşmeden döndüğü, taraflar arasındaki sözleşmede iş bedelinin belirlenmediği anlaşılmıştır. 6098 sayılı TBK 393 vd. maddelerinde düzenlenen hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle iş görmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Kanunda aksine bir hüküm olmadıkça özel bir şekle bağlı değildir....
SGK Başkanlığı Devletin 2022 sayılı Yasa gereğince muhtaç durumda bulunan özürlülere yaptığı parasal yardım işinde bu yasanın kendisine açıkça verdiği görev nedeniyle aracılık yapmaktadır. SGK Başkanlığının 2022 sayılı Yasa gereğince yaptığı işlemler teşkilat yasası olan 5502 sayılı Yasaya dayandığından, SGK Başkanlığının kişilerin 2022 sayılı Yasa gereğince almak istediği yardıma ilişkin işlemi idari bir tasarruf olup, idari işlemlerden doğan ihtilafların çözüm yeri ise İdari Yargıdır. Yapılacak iş, 6100 sayılı HMK'nın 114 ve 115.maddelerine göre yargı yolu caiz olmadığından dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar vermekten ibarettir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık HÜKÜM : Beraat Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm o yer C. savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Katılan kurumun, sanığın yardıma muhtaç olup olmadığına dair iş durumunu yapacağı basit bir inceleme ile tespitinin mümkün olduğu, bu kapsamda denetimi ortadan kaldıran bir hilenin söz konusu olmadığı anlaşılmakla, tebliğnamedeki nitelikli dolandırıcılık suçunun oluştuğu şeklindeki bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir. Sanığın 1998 yılında vefat etmiş babası ...'ın kızı olarak, çalışmadığını beyan ederek yetim aylığı almak için 1998 yılında başvuruda bulunduğu ve 1998-2006 yılları arasında 40.924.46 YTL haksız kazanç elde ettiğinin iddia edildiği olayda, sanığın suç kastının bulunmadığı gerekçesine dayanan mahkemenin beraat yönünde kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir....
Oysa davacının yardıma muhtaç olduğu olgusu sabit olduğuna göre, anne ve babası ekonomik güçleri oranında çocukları olan davacıya yardımla yükümlüdür (TMK.md.364). Dolayısı ile davalı baba az da olsa ekonomik gücüne uygun şekilde nafaka vermek durumunda olup bu nedenle davanın tümüyle reddi uygun bulunmamıştır. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Resmi sağlık kurulundan alınan raporda, ilgilinin sürekli yardıma muhtaç olduğu, kendi işlerini görebilecek güce sahip olmadığı ancak vasi tayini gerekmediği belirtilmiştir. Yargılama sırasında kısıtlı adayı kendisine vasi tayin edilmesini istemiştir. Dosyada bulunan tanık beyanı, özürlü raporu ile mahkemece alınan devlet hastanesi raporu ve kısıtlı adayının 90 yaşlarında olduğu gözetildiğinde, TMK nun 408. maddesinde öngörülen şartların gerçekleştiği anlaşıldığından davanın kabulü yerine yerinde bulunmayan gerekçe ile yazılı biçimde reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 05.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davacının % 100 oranında ve bakıma muhtaç şekilde iş göremezliğe uğradığı uyuşmazlık konusu olmayıp, bakıma muhtaç davacı için kaza tarihinden başlamak üzere kalan ömür süresince asgari ücretin brütü üzerinden bakıcı gideri hesaplaması da doğrudur. Ne var ki davacının tüm yaşam süresi içinde bakıcı ücreti ödeyeceği varsayımına dayalı olarak asgari ücretin brütü esas alınarak hesap yapılmış olması karşısında, davacının halen ve bakiye ömrü içerisinde de sürekli bakıcı çalıştırmayıp aile içi bakım dayanışmasından yararlanacağı açık olmakla, hesaplanan bakıcı giderinden uygun bir oranda indirim yapılması gerekirken, hesaplanan bakıcı gideri tazminatının tamamının hüküm altına alınması daisabetsiz olmuştur. Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalılar ... Ltd Şti ile ......
Davacının % 100 oranında ve bakıma muhtaç şekilde iş göremezliğe uğradığı uyuşmazlık konusu olmayıp, bakıma muhtaç davacı için kaza tarihinden başlamak üzere kalan ömür süresince asgari ücretin brütü üzerinden bakıcı gideri hesaplaması da doğrudur. Ne var ki başkasının bakım ve yardımına gereksinim duyulacak biçimde yaralanma olaylarında, maddi zarar kapsamında bulunan bakıcı ücreti belirlenirken; bakım gereksinimi duyan yaralanana aile birliği içinde bakılacağı olgusunun da değerlendirilmesi gerekir. Başkasının bakması durumunda ise yaralananın her halde gelirinden bakım için bir tutar pay ayırması gerekeceği olguları göz önünde tutularak, belirlenen bakıcı giderine ilişkin tazminat tutarından, Borçlar Yasası'nın 43 ve 44. maddeleri (6098 sayılı TBK'nun 51-52) gereğince uygun bir oranda indirim yapılması gerekirken, hesaplanan bakıcı gideri tazminatının tamamının hüküm altına alınması da isabetsiz olmuştur....