Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/255 Esas sayılı dosyası ile birleştirildiğini, vasiyetnamenin iptali davası devam ederken davalının muris Saffet Karaca tarafından evlat edinildiğini ve tek mirasçısının davalı olduğunu öğrendiğini, bunun üzerine iş bu davayı açtığını, evlatlık ilişkisinin usul ve esas yönünden eksiklikler içerdiğini, keza evlat edinmeye izin kararının yetkisiz mahkemeden verildiğini, o tarihte murisin İstanbul'da ikamet ettiğini, davalının evlat edinilmesine rağmen evlat edinenin soyadını almadığını, evlat edinmeye izin verilirken esaslı ve kapsamlı bir araştırma yapılmadığını, davalının ablası tarafından küçükken en az 5 yıl süreyle bakılıp gözetilmediği gibi tarafların birlikte bir aile yaşantısının da olmadığını, evlatlık ilişkisinin, evlat edinen ablasının İstanbul'da bulunan evindeki kiracısını çıkartmak amaçlı yapıldığını, ablasının gerçekte evlat edinmek gibi bir amacının asla olmadığını, evlat edindiği tarihte 67 yaşında olan ablasının 46 yaşındaki kardeşini evlat...
Mahkemece “rıza aranmaması kararının” küçüğün kuruma yerleştirilmesinden sonra evlat edinme işlemlerinden bağımsız olarak talep edilmesinin mümkün olmadığı, ortada bir evlat edinme talebinin de bulunmadığı gerekçe gösterilerek bu yöndeki istek reddedilmiştir. Dava tarihinden önce küçüğün koruma altına alındığına ilişkin bir iddia ve bu yönde bir belge mevcut değildir. Koruma altına alınma dava ile talep edilmiştir. Bu halde davacı kurum evlat edinmede anne ve baba rızasının aranmamasına karar verilmesini talep edebilir....
KARŞI OY YAZISI Küçüklerin evlat edinilmesinde aracılık faaliyetlerini yürütmekle görevli olan davacı kurum, evlilik haricinde dünyaya gelen ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu hükümlerine göre, koruma altına alınarak hakkında "bakım tedbiri" uygulanan 16.03.2014 doğumlu küçük Eylül Öznur Aydemir'in, evlat edinme hizmetlerinden yararlandırılacağını, ancak ana ve babanın rızasının eksik olduğunu ileri sürerek, Türk Medeni Kanununun 311'inci maddesinde yer alan sebeplerle evlat edinmede ana ve babanın rızasının aranmamasına karar verilmesini istemiş; mahkemece; "rızanın aranmaması kararının, küçüğün kuruma yerleştirilmesinden sonra, evlatedinme kararından bağımsız olarak istenmesinin mümkün olmadığı" gerekçesiyle istek reddedilmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 312’nci maddesinin (1.) fıkrasının son cümlesinde yer alan "küçüğün yerleştirilmesinden önce" ifadesiyle kast edilen, küçüğün Devletin koruması altına alınmış olması değil, gelecekte evlat edinilmek amacıyla yerleştirilmesidir....
Bu isteğin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekilinin karar düzeltme dilekçesi ve ekleri ile dosyanın yeniden incelenmesinde yerel mahkemece verilen kararın 4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 314. maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne göre eşler tarafından birlikte evlat edinilen ve ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfus kaydına ana ve baba adı olarak evlat edinen eşlerin adlarının yazılacağı hususuna değinilerek evlat edinme tarihinde boşanmış olan davacının ad verme hakkını tek başına kullanamayacağı gerekçesiyle bozulmuş olduğu, ancak 15.03.2009 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Küçüklerin Evlat Edinilmesinde Aracılık Faaliyetlerinin Yürütülmesine İlişkin Tüzüğün “20. maddesinin dördüncü bendinde “eşler tarafından birlikte evlat edinilen ve ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfus kaydına, ana ve baba adı olarak evlat edinen eşlerin adları yazılır....
Türk Medeni Kanununun 312. maddesinde “Küçük, gelecekte evlat edinilmek amacıyla bir kuruma yerleştirilir ve ana ve babadan birinin rızası eksik olursa, evlat edinenin veya evlat edinmede aracılık yapan kurumun istemi üzerine ve kural olarak küçüğün yerleştirilmesinden önce, onun oturduğu yer mahkemesi bu rızanın aranıp aranmamasına karar verir. Diğer hallerde, bu konudaki karar evlat edinme işlemleri sırasında verilir.” hükmü getirilmiştir. Çocuklar hakkında koruma kararı alınıp kuruma yerleştirilme işlemi tamamlandığına göre; ana ve baba rızasının aranmamasının evlat edinme davası içinde değerlendirilmesi gerektiğinden açılan davanın bu sebeplerle reddine karar verilmesi yerine kabulü doğru görülmemiştir....
in evlat edindirme hizmetlerinden yararlandırılacağını, ancak ana ve babanın rızasının eksik olduğunu ileri sürerek, Türk Medeni Kanununun 311’nci maddesinde yer alan sebeplerle evlat edinmede ana ve babanın rızasının aranmamasına karar verilmesini istemiş; mahkemece; "rızanın aranmaması kararının, küçüğün kuruma yerleştirilmesinden sonra evlatedinme kararından bağımsız olarak istenmesinin mümkün olmadığı" gerekçesiyle istek reddedilmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 312'nci maddesinin (1.) fıkrasının son cümlesinde yer alan "küçüğün yerleştirilmesinden önce" ifadesiyle kast edilen, küçüğün Devletin koruması altına alınmış olması değil, gelecekte evlat edinilmek amacıyla yerleştirilmesidir....
Dairemizce de benimsenen görüşe göre; "...madde metninde geçen ikinci “yerleştirilme” ifadesinin küçüğün evlat edinecek kişi veya ailenin yanına yerleştirilmesi olarak anlamak gereklidir. Diğer bir deyişle, bu fıkra kapsamında düzenlenen ana ve/veya babanın rızasının aranıp aranmayacağına yönelik karar, aracı kuruma yerleştirilen küçüğün evlat edinecek kişi veya ailenin yanına yerleştirilmesinden önce verilmelidir. Nitekim burada amaç, devletin koruması altına alınmış olan küçüğün, evlat edinilmek üzere aile yanına yerleştirilmesinden önce, rızanın aranıp aranmaması sorununun çözülmüş olması, küçüğün evlat edinme amacıyla yerleşmesinden sonra olumsuz bir karar verilmesi hâlinde doğacak zararların önlenmesidir. Küçük, Tüzük hükümleri gereğince, evlat edinme amacıyla yerleştirilmiş ise, rızanın aranıp aranmaması kararı artık TMK'nın 312/2 maddesi gereğince evlât edinme işlemleri sırasında verilecektir....
Anılan Kanunun "Tek başına evlat edinme" kenar başlığını taşıyan 307. maddesinin 2. fıkrasında da "otuz yaşını doldurmuş olan eş, diğer eşin ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksunluğu veya iki yılı aşkın süreden beri nerede olduğunun bilinmemesi ya da mahkeme kararıyla iki yılı aşkın süreden beri eşinden ayrı yaşamakta olması yüzünden birlikte evlat edinmesinin mümkün olmadığını ispat etmesi halinde, tek başına evlat edinebilir." Hükmüne yer verilmiştir. Davacının eşi S… ….. S… …..'in, duruşmaya gelerek davaya muvafakat ettiğine ilişkin beyanda bulunduğu anlaşılmış olup, eşlerin tek başına evlat edinebilmesi için öngörülen yasal şartların oluşmamasına rağmen, mahkemece TMK'nin 307/2. maddesi hükmüne aykırı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....
Türk Medeni Kanununun 312. maddesinde “Küçük, gelecekte evlat edinilmek amacıyla bir kuruma yerleştirilir ve ana ve babadan birinin rızası eksik olursa, evlat edinenin veya evlat edinmede aracılık yapan kurumun istemi üzerine ve kural olarak küçüğün yerleştirilmesinden önce, onun oturduğu yer mahkemesi bu rızanın aranıp aranmamasına karar verir. Diğer hallerde, bu konudaki karar evlat edinme işlemleri sırasında verilir.” hükmü düzenlenmiştir. Çocuk hakkında koruma kararı alınıp kuruma yerleştirildiğine göre ana ve baba rızasının aranmamasının evlat edinme davası içinde değerlendirilmesi gerektiğinden açılan bu davanın reddi yerine kabulü doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Türk Medeni Kanunu'nun 312'nci maddesinin (1.) fıkrasının son cümlesinde yer alan "küçüğün yerleştirilmesinden önce" ifadesiyle kast edilen, koruma tedbiri nedeniyle çocuğun yuvaya alınmış olması değil, gelecekte evlat edinilmek amacıyla yerleştirmedir. Küçük, aracı kurum tarafından gelecekte evlat edinme amacıyla ... "Küçüklerin Evlat Edinilmesinde Aracılık Faaliyetlerinin Yürütülmesine İlişkin Tüzük" (R.G. 15.03.2009 gün ve 27170 sayı) hükümleri çerçevesinde henüz bir yerleştirme işlemine tabi tutulmadığına göre, aracı kurum, evlat edinmede ana ve babanın rızasının aranmaması kararı isteyebilir. Başka bir ifade ile davacı kurum, başvuru zamanını geçirmiş değildir. Bu bakımdan işin esasının incelenmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun onama kararına katılamıyorum.18.05.2016...