“Hakediş bedeli” yapılan iş karşılığı ödenen bedel olup, yukarıda açıklandığı üzere menfi zarar kapsamında mahsubu hatalı olmuştur. Ayrıca davacı yüklenici ortak girişim tacir olup, 6102 sayılı TTK'nın 19/2. maddesi gereğince taraflardan biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm yoksa diğer taraf için de ticari iş sayılmaktadır. 3095 sayılı Kanun'un 2/2. maddesi gereğince dava konusu alacağın avans faizi ile istenebilmesi mümkün olup, mahkemece asıl ve birleşen davada kabul edilen alacağın taleple bağlı kalınarak ticari reeskont faizi ile tahsili yerine yasal faiz ile birlikte tahsiline karar verilmesi doğru olmamış, kararın belirtilen hususlar nedeni ile bozulması gerekmiştir....
Tüketici Mahkemesinin 2019/485 E., 2020/535 K. sayılı, 10.12.2020 tarihli, yasaya, usule, somut dava dosyasına, hak ve adalete aykırı kararının ortadan kaldırılmasını, davanın tümü ile reddini karar verilmesini talep etmiştir. DELİLLER : Tüm dosya kapsamı. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, yüklenicinin temlikine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde bedel iadesi, gecikme cezası ve müspet zarar istemine ilişkindir....
Bu nedenle müspet zararın tazmini halinde malvarlığının ulaşacağı değerin, sözleşmenin ifası halinde malvarlığının ulaşacağı değeri geçmemesi gerektiği gözetilerek hesaplama yapılmalıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir."Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar: Borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır....
Yargıtay içtihatları ve doktrinde eser sözleşmesinden dönülmesi nedeniyle uğranılan ve giderilmesi talep edilen olumsuz zararların sınırlı sayıda olmadığı kabul edilmekte; sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler, harçlar, posta giderleri, noter ücreti ve yapılmış bulunan imalâtın bedeli de menfi zarar kapsamında değerlendirilmektedir. Davacı menfi zarar kapsamında sözleşmenin feshinde kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın imalât bedelini talep edebilir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi,......
Bu aşamada, müspet ve menfi zarar kavramlarına ilişkin şu genel açıklamaların yapılmasında yarar bulunmaktadır. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Davacının mamelekinde, sözleşme yerine getirilseydi bulunacağı duruma göre bir azalma olmuştur. İşte müspet zarar bu iki bedel arasındaki farktan ibarettir. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı olmaktadır. Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir....
Sunulan sözleşme ve tüm belge delilleri incelenmek suretiyle ayrıca davacının ticari defterleri ve 3 proje üzerinde bilirkişi heyetine yerinde inceleme yetkisi verilerek; davalının birinci projeyi yarım bırakması ve diğer iki projedeki edimini hiç ifa etmemesi sebebiyle müspet zarar ve menfi zarar kavramlarının farklı oluşu ile aynı anda her iki zarar kaleminin talep edilip edilemeyeceği ve davacının sözleşmeyi feshettiği de dikkate alınarak davacının varsa müspet zararının veya menfi zararının hesaplanması için aynı bilirkişi heyetine 1 SMMM ve 1 nitelikli hesap uzmanı hukukçu bilirkişi dahil edilerek aynı heyetten ek rapor aldırılmasına karar verilmiş ve bilirkişi ücretleri takdir edilerek davacıya eksik delil avansını tamamlamak üzere kesin süre verilmiştir....
-K A R A R- Davacı vekili, müvekkilinin, davalı kooperatif nezdinde bulunan 12 nolu üyeliği devralarak kalan parasal yükümlülüklerini de yerine getirerek 22.03.2007 tarihinde tapusunu aldığını, kooperatifçe ikinci üyelik için talep edilen 90.000,00 TL yi 06.04.2007 tarihine kadar tamamlayarak davalı hesabına ödediğini, ancak aradan geçen zaman içerisinde keşide edilen ihtarnameye rağmen ikinci üyelik verilmediği gibi ödenen paranın da iade edilmediğini, bu nedenle taraflar arasında yapılan sözleşmeden dönme hakkını kullandığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla ikinci üyelik uğruna ödenen tutar karşılığı 9.000,00 TL'nin ödeme tarihlerinden, müspet ve menfi zarar karşılığı için ise 1.000,00 TL'nin reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının ikinci bir konut için yapılan ödemesinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir....
Somut olayda sözleşme ve dava tarihine göre yürürlükte olan 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu hükümleri uygulanmalıdır. "Borçlar Yasası'nın 96. maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için alacaklının bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır: kuskusuz kâr mahrumiyetini de içine alır....
Başka bir anlatımla, sözleşmenin feshinde davacı haklı olsa dahi sözleşmede aksine düzenleme bulunmadıkça müspet zarar talep edemez. Müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarardır. Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zararı ifade eder. Buna göre, sözleşme feshedilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar bu sözleşmeye dayanılarak borcun ifa edilmemesinden doğan zararın tazmin edilmesinin istenmesi mümkün değildir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu edilen ve davalı namına üçüncü kişiye yaptırıldığı belirtilen ozon püskürten nozullar için yapılan 8.500,00 TL ödeme, müspet zarar kapsamında değerlendirilmesi gereken bir zarar kalemidir. Davacının sözleşmeyi feshetmiş olmasına göre, müspet zarar kapsamında değerlendirilen bir alacak kalemini talep edemez....
Hukuk Dairesi, 2020/2407 Esas, 2020/3033 Karar) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir. Menfi zarar; sözleşmenin karşı tarafınca yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarardır. Kısaca bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların (giderlerin) tamamının, başka bir anlatımla karşı tarafın mal varlığına girmese bile o sözleşme sebebiyle cepten çıkan paradır. Müspet zarar ise, sözleşme sebebiyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi sebebiyle meydana gelen zarardır. Bu niteliği gereği müspet zarar daima ileriye dönük olup, bir beklenti kaybıdır....