Köşk Köyü çalışma alanında bulunan 160 parsel sayılı 157.400,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı, irsen intikal, ifraz ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... ve müşterekleri adına payları oranında tespit edildikten sonra, itiraz üzerine komisyon kararıyla ..., ... ve ... adlarına eşit payla tespit edilmiştir. İtirazı kadastro komisyonunca reddedilen davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasına dayanarak, kadastro tespitinin iptali ve taşınmazın adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, çekişmeli taşınmazın kadastro tespit tutanağı gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir. Kadastro tespitine itiraz davalarında husumetin, tespit maliklerine, tespit maliklerinin ölü olması halinde ise mirasçılarına yöneltilmesi ve tüm mirasçıların davada yer alması zorunludur....
Ancak; çekişmeli taşınmaz kadastro tespiti sırasında ... çocukları ..., ..., ... ve ... adına tespit edilmiş olup; tespit maliklerinden ..., ... ve ... ‘un ölü olduğu ve veraset ilamları dosyada mevcut olmayıp nüfus aile kayıt örneklerine göre mirasçılarının davaya dahil edilmediği, hisse oranlarının hesaplanmadığı, bu nedenle çekişmeli taşınmazın kalan 742,62 m2 kısmının tespit gibi tutanaktaki hisseleri oranında ..., ..., ... ve ... adlarına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken infazda duraksama yaratacak şekilde dahili davalılar adına miras payları oranında tespit ve tapuya tesciline karar verilmesi doğru değil ise de bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür....
Bilindiği üzere ve kural olarak; kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan bir yer için tespit öncesi zilyetlik hukuksal nedenine dayanılması halinde tespit dışı bırakılma tarihinden, davanın açıldığı tarihe kadar makul sürenin kaçırılmaması gerekir. Tespit sonrası imar-ihya ve zilyetlik nedenlerine dayalı tescil isteklerinde ise, tespit dışı bırakıldığı tarihten davanın açıldığı tarihe kadar, öncelikle imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren yirmi yıllık sürenin aralıksız-çekişmesiz davacı yararına gerçekleşmesi zorunludur. Somut olaya gelince; davacının nizasız komşu 173 ada 57 sayılı parselinin kadastro tespiti 15.09.2006 tarihinde yapılmıştır. Eldeki dava 12.08.2010 tarihinde açılmıştır. Bu durumda, Dairenin kararlılık kazanmış içtihatlarına göre tespit öncesi neden için makul süre geçmiştir. Tespit sonrası neden için ise yirmi yıllık süre dolmamıştır....
Kadastro davalarında husumetin tespit malikine, tespit malikleri birden fazla olup davanın paya yönelik olması halinde, tespitte malik bulunan paydaşlara yöneltilmesi zorunludur. Davada hasım gösterilen ... tespit maliki değildir. Hal böyle olunca, ... hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davalının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA,04.02.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bilindiği üzere ve kural olarak kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan bir yer için tespit öncesi zilyetlik hukuksal nedenine dayanılması halinde tespit dışı bırakılma tarihinden, davanın açıldığı tarihe kadar makul sürenin kaçırılmaması gerekir. Tespit sonrası imar-ihya ve zilyetlik nedenlerine dayalı tescil isteklerinde ise, tespit dışı bırakıldığı tarihten davanın açıldığı tarihe kadar, öncelikle imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren yirmi yıllık sürenin aralıksız-çekişmesiz davacı yararına gerçekleşmesi zorunludur. Davanın nizasız komşu 197 ada 35 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti 15.01.2009 tarihinde yapılmıştır. Eldeki dava 05.04.2012 tarihinde açılmıştır. Bu durumda, Dairenin kararlılık kazanmış içtihatlarına göre tespit öncesi neden için makul süre geçmiştir. Dairenin kararlılık kazınmış içtihatlarına göre tespit öncesi neden için makul süre geçmiştir. Tespit sonrası neden için ise yirmi yıllık süre dolmamıştır....
İflâs ödeme emrine itiraz eden borçlunun, iflâs davası sırasında tüm savunma sebeplerini ileri sürme imkânı bulunduğundan bu konuda ayrıca bir menfi tespit davası açmasında hukukî yararı olmaması nedeniyle menfi tespit davasının reddi gerektiğinin düşünülmemesi doğru olmadığı gibi farklı yargılama usullerine tâbi olan iflâs davası ile menfi tespit davasının birleştirilerek görülmesi de isabetli değildir.”'denilmiştir....
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, dava konusu taşınmazın çeşme ve arsası vasfı ile davalı Köy Tüzel Kişiliği adına tapuya tesciline dair verilen karar, davacı Hazine'nin temyizi üzerine Dairemizin 10.12.2010 tarih ve 3084 - 7305 sayılı ilamıyla, "Dava konusu taşınmazın dava dışı ... adına tespit edildiği, davacı Hazinenin tespit maliki olmayan Köy Tüzel kişiliğini hasım göstererek dava açtığı, yargılama aşamasında davaya konu taşınmazın Köy Tüzel Kişiliği adına tespit edilen 150 ada 1 parsel sayılı taşınmaz olduğu tespit edilmiş ise de davacı Hazine tarafından bu yönde bir düzeltme talebinde bulunulmadığı, hal böyle olunca, tespit maliki olmayan Köy Tüzel Kişiliğine karşı açılmış davanın husumet yönünden reddi ile çekişmeli taşınmazın tespit gibi ... adına tesciline karar verilmesi" gereğine değinilerek bozulmuştur....
Anılan taşınmaz hakkında yapılan tespite itiraz üzerine komisyonca verilen karar ile tespitteki paylar değiştirilerek ve tespit tutanağından farklı kişiler adına da tespit hükmü kurulduğu dikkate alındığında komisyon kararı gibi tesciline denmek suretiyle hüküm kurulması gerekirken tespit gibi tesciline denmek suretiyle infazda tereddüt yaratılması isabetsiz ise de; bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm fıkrasının 2 numaralı bendinden "tespit gibi" sözlerinin çıkartılarak "komisyon kararı gibi" sözlerinin yazılmak suretiyle düzeltilmesine ve hükmün DÜZELTİLMİŞ bu şekliyle ONANMASINA, 04.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz. Tespit davasına ilişkin bu genel açıklamadan sonra somut olaya gelince; Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden kiralayan davacının kiracı davalı aleyhine kira parasının tahsili için icra takibine giriştiği, kiracının itirazı üzerine itirazın iptali davası açtığı, tespit talebiyle de eldeki davayı açmış bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacının istemi esasen açtığı itirazın iptali davası içersinde incelenip hükme bağlanacağından davacının eldeki bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmamaktadır. Dolayısıyla davacının tespit davası açmakta hukuki yararı olmadığından davanın bu nedenle reddi yerine istemin esasının incelenerek hüküm kurulması doğru olmamıştır. Karar açıklanan nedenle bozulmalıdır....
Ne var ki, kadastro tespit tutanağının tespit gibi tescil işlemi yapılmak üzere Kadastro Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmesi gerekirken taraflar arasında kesin hüküm oluşturacak şekilde tespit gibi tesciline karar verilmesi isabetsiz, davacı hazinenin bu nedenle temyiz itirazları yerinde ise de yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirmediğinden hükmün 2 nolu bendinin 2.satırında yazılı bulunan "tespit gibi tapuya tesciline" sözlerinin hüküm yerinden çıkarılmasına, yerine "tespit gibi tescil işlemi yapılmak üzere dosya içerisinde bulunan tutanak aslı ve dayanağı belgelerin Kadastro Müdürlüğüne gönderilmesine" sözlerinin yazılmasına, hükmün düzeltilen bu şekli ile ONANMASINA, hüküm düzeltilerek onandığından ve hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 11.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi....