Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 20. ve 22. maddelerinde, kişilerin ... yaşamlarının ve haberleşmenin gizliliği ilkeleri güvence altına alınmış, 38/6. maddesinde, kanuna aykırı olarak elde edilen bulguların delil olarak kabul edilemeyeceği ifade edilmiş, 5271 sayılı Kanun'un 119 uncu maddesinin ikinci fıkrasında arama karar veya emrinde; aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerlerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresinin açıkça gösterilmesi gerektiği belirtilmiş, aynı Yasa'nın 206 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi ve 217 nci maddesinin ikinci fıkrasında da yasa ve hukuka aykırı delillerin hükme esas alınamayacağı açıklanmıştır....

    Mahkemelerinden alınmış bir adli arama kararı olup olmadığının araştırılması, varsa adli arama kararı veya yazılı emrin denetime olanak verecek şekilde aslı veya onaylı örneğinin getirtilmesi, bir arama kararı ya da yazılı emir bulunmaması halinde yapılan arama ve bunun sonucu elde edilen delillerin hukuka aykırı olup, Anayasa'nın 38/6, CMK 206/2-a, 217/2 ve 230/1-b. maddelerine aykırılık oluşturup hükme esas alınamayacağı hususları da dikkate alınarak, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken, eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması, Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısı, sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... müdafileri ve sanıklar ... ve ...'...

      a opsiyon işlemi hakkında sözlü olarak bilgi verildiğini, risk bildirim formunun da imzalandığını, hatta ... ile yapılan telefon görüşmelerinde dava konusu işlem yapılana kadar bir kaç gün boyunca farklı vade, seviye ve miktarlara opsiyon fiyatlamasının talep edildiğini, ... tarafından verilen emir ile 13.06.2013 tarihinde 2 adet opsiyon işleminin gerçekleştirildiğini, ıslak imzalı opsiyon sözleşmesi teyit formunun imzalanmasından kaçındıklarını, bu durumun ses kayıtlarıyla belli olduğunu, davacının imzaladığı Türev İşlemleri Çerçeve Sözleşmesinin 4.3.B ve diğer maddelerinde dava konusu işlemlerin telefon emri ile verilebileceği, yazılı emrin müşteri tarafından imzalanacağı, yazılı emre dair bir ihtilaf olması halinde telefon kaydının esas alınacağının açıkça düzenlendiğini, 27.08.2001 tarihli seri:V 51 sayılı tebliğin 5 ve 6. maddelerinde de yazılı emrin imzalanmaması durumunda da telefon kayıtlarının esas alınacağına dair düzenleme bulunduğunu, davalı bankanın Türev İşlemleri Çerçeve...

        yı kastederek "komutanımız Sıkıyönetim Komutanı oldu" şeklinde söz sarf ederek bir nevi Kağan Kaya'yı emrin yerine getirilmesi için psikolojik olarak zorladığı ve tartışmanın yaşandığı sabaha karşı saat 05:00 sıralarında bu şekilde Kağan Kaya'ya cevap verdiği, sanığın gelinen saat itibariyle duruşunun, yaptıklarının ve verdiği emirlerin darbe girişimini destekler nitelikte olduğu, 16.07.2016 günü sanık ...'ın saat 09:00 itibariyle dahi herhangi bir pişmanlık göstermeksizin ''arama veya gözaltı işlemi için gelinmesi halinde karşı koyacakları'' yönünde tanık İl Jandarma Komutanı Albay ...'...

          Astın, verilen emrin hukuka uygunluğunu sorgulama ve değerlendirme yetkisi bulunmamaktadır. 211 sayılı Kanun 14/2. maddesi gereğince verilen emir hukuka aykırı ise sorumluluk emri verene aittir. Verilen emrin suç teşkil etmesi durumunda ise emri veren ve yerine getirenin sorumluluğu aynı Kanunun İştirak başlıklı 41/2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre amirin emri suç teşkil ediyorsa ve ast, amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadı ihtiva eden bir fiile müteallik olduğunu biliyorsa hem emri veren hem de emri yerine getiren sonuçtan iştirak hükümlerine göre sorumlu olacaktır. Astın cezai sorumluluğu, ancak emrin hizmete müteallik olmaması, suç işlemek maksadıyla verilmesi ve bu maksadın ast tarafından bilinmesi halinde sözkonusu olabilecektir....

            Şayet emrin konusu suç teşkil ediyorsa, Anayasanın 137/2 ve TCK'nın 24/3 maddeleri gereğince böyle bir emrin yerine getirilmesinden emri veren azmettiren, yerine getiren ise fail olarak sorumlu tutulacaktır....

              ''Fatih Mahallesi, 169524 Sk. 14/1 Yunak/Konya'' olarak gözükse de işbu adresin nüfusa bildirim/beyan tarihinin 28/11/2016 olduğunu, kaldı ki davalı tarafla beyan tarihinden yaklaşık 3 yıl sonra kira sözleşmesi akdedildiğini, davalı tarafa icra müdürlüğünce çıkartılan örnek 13 ve örnek 14'e ilişkin tebligatların bizzat kendisine yapıldığını, kira sözleşmesi dikkate alındığında davalı kiracının fırın sahibi olduğu ve kiralananı mesken olarak kullandığını, sözde Yunak'ta oturan bir işyeri sahibinin malum adrese yapılan tebligatı bizzat alması ve müvekkilin taşınmazı ile ilgilenen Kendici Emlak yetkililerine banka üzerinden kira bedeli olan 1.050,00 TL ve bu tıtarın katlarını göndermesinin açıkça sözleşmenin varlığı ile karşı tarafın kötü niyetini gösterdiğini, bu nedenle icra ve dava yönünden yetkili yerin Konya Adliyeleri olduğunu ayrıca davalı tarafın 03/12/2019 tarihinden bu yana tutar 11.500,00 TL dışında herhangi bir ödemede bulunmadığını belirterek kiracının yerinde olmayan ödeme emrin...

              Davacının ödeme emri ve 103 davetiyesi tebliğ işlemlerinin usulsüz olduğunu ileri sürererek ödeme emrin tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan 19/02/2018 tarihi olarak düzeltilmesini talep ettiği, incelenen ödeme emri tebliğ mazbatası ve 103 davetiyesi içeriğindeki şerhlerden tebliğ işlemlerinin TK'nın 21/1. maddesine göre yapılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. TK'nın 21/1. maddesindeki "adreste bulunmama" halinin gerçekleşmesi halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 30. maddesinin birinci fıkrasında ve 31. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde gösterilmiştir. ''Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi'' başlıklı Tebligat Yönetmeliği'nin 35. maddesinin (f) bendinde ise 30. ve 31. maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığının tebligat mazbatasına yazılacağının hüküm altına alındığı görülmüştür....

              İcra Müdürlüğünün 2018/27221 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, müvekkili şirket tarafından icra dosyasına teminat mektubu sunulduğunu, yapılan yargılama sonucunda istinaf mahkemesinin kararı ortadan kaldırdığını, bunun üzerine icra dairesine başvurularak teminatın iadesinin talep edildiğini, icra dairesinin bu talebi reddettiğini, şikayet yoluna gittiklerini, ilk derece mahkemesinin de farklı bir icra emri tebliğ edilebileceğinden bahisle davanın reddine karar verildiğini, yeni bir icra emrin tebliğ edilip edilemeyeceği üzerine Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ilamı için verildiği yazan bir teminat mektubunun istinaf mahkemesinin ortadan kaldırma kararından sonra kullanılıp kullanılamayacağını, ortadan kaldıran kararından sonra teminat mektubunun iadesi veya yenisi ile değiştirilmesine imkan tanınması gerektiğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir....

              İdare Mahkemesinin ... günlü, E: ..., K: ... sayılı kararıyla; davacının, amirin emrini yapmamak fiili nedeniyle "10 ay kısa süreli durdurma" cezasıyla cezalandırılması gerekmekte ise de, öğrenim durumu itibarıyla yükselebileceği kadronun son kademesinde bulunması nedeniyle bu cezanın brüt aylığının 1/4 oranında kesilmesi şeklinde uygulanmasına ilişkin işleme karşı açılan davada, Mahkemelerinin ... günlü, E: ..., K: ... sayılı kararıyla, davacının amiri durumundaki şube müdür yardımcısının verdiği açık emri yerine getirmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, gerek bu disiplin cezasına konu gerekse davacının diğer disiplin cezalarına konu olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının görev yaptığı birimde yaşanan olaylar nedeniyle personel arasında bazı çekişme ve olumsuzlukların meydana geldiği, davacının brüt aylığının 1/4 oranında kesilmesine neden olan olayda, çekişmenin, amir tarafından verilen emrin açıkça yerine getirilmemesi düzeyine vardığı, dolayısıyla...

                UYAP Entegrasyonu