Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili banka arasında imzalanan Yatırım Hesabı Çerçeve Sözleşmesi ve Pay Piyasası İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi kapsamında davacının müvekkili banka aracılığı ile hisse senedi/varant gibi kıymet alım satımı yapmakta olduğunu, müvekkili bankanın emir iletimine aracılık faaliyeti kapsamında her işlem gününde yüzbinlerce emrin borsaya iletilmesinde aracılık etmekte olduğunu, davacı tarafın zararının sebebinin müvekkili banka sistemindeki teknik arıza olduğu iddiasını hiçbir şekilde kabul etmediklerini, kısa süreli teknik sorunların yaşanmasının ihtimal dahilinde olduğunu ve davacı tarafın bankanın işbu hususlarda sorumlu olmayacağını kabul, beyan ve taahhüt etmiş olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Faksla iletilen emrin bütün sayfaları müşterinin bu fıkrada zikredilen vekaletname, yetki belgesi veya imza sirkülerinde adı geçen yetkili veya yetkilileri tarafından imzalanacaktır. Bu kimselerce gönderilen faks metinlerinin bütün sayfalarında bankaya bildirilen işlem yapma yetkileri çerçevesinde imzaları aranacaktır. Gerekli koşulları sağlamayan faksla gönderilen talimatlar işleme alınmayacaktır. Banka müşterinin ve onun yetkili temsilcilerinin kimliklerini, kendilerine verilmiş bulunan imza örneklerini sözü geçenlerin faks talimatına atacakları imzalarla karşılaştırmak suretiyle denetler ve inceler. Banka, imza karşılaştırmasını makul bir dikkatle yapacak ve ilk bakışta anlaşılmayacak olan imza benzerliklerinden ve sahtekarlıklarından, bunların hukuki ve mali sonuçlarından sorumlu olmayacaktır. ....... Müşteri bu bendin banka ile yapılmış ayrı bir faks sözleşmesi hükmünde olduğunu kabul ve taahhüt eder” hükmünü içermektedir....
a "bir emir beklediğini, bu kapsamda emrin kimseye gösterilmeden kendisine ulaştırılması" emrini verdiği, akabinde sanık ...'ın söz konusu emri Lojistik Şube Müdürlüğü'nden sorumlu Binbaşı sanık ...'a ilettiği, sanık ...'ın da Şentürk A Kışlası'nda nöbetçi amir olan Binbaşı sanık ...'ü telefonla arayarak ''muhabere merkezine önemli bir emrin geleceğini, emrin kimse tarafından okunmadan zarflanarak Tugay Komutanı'na getirileceğini, Tugay Komutanı'nın emri olduğu" hususunu ilettiği, saat 22:00 sıralarında sanık ...'ın kurumsal mail hesabına bir mesajın geldiği, akabinde sanık ...'ın sanık ...'a "beklediği emrin normal resmi kanaldan değilde e-posta adresine geldiğini, printera yolladığını, kendisinin başına geçmesini, kimse görmeden getirmesini'' emrini ilettiği, sanık ...'ın söz konusu mesaj içeriği çıktılarını yazıcıdan alarak sanık ...'...
Astın, verilen emrin hukuka uygunluğunu sorgulama ve değerlendirme yetkisi bulunmamaktadır. 211 sayılı Kanunun 14/2. maddesi gereğince verilen emir hukuka aykırı ise sorumluluk emri verene aittir. Verilen emrin suç teşkil etmesi durumunda ise emri veren ve yerine getirenin sorumluluğu aynı Kanunun İştirak başlıklı 41/2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre amirin emri suç teşkil ediyorsa ve ast, amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadı ihtiva eden bir fiile müteallik olduğunu biliyorsa hem emri veren hem de emri yerine getiren sonuçtan iştirak hükümlerine göre sorumlu olacaktır. Astın cezai sorumluluğu, ancak emrin hizmete müteallik olmaması, suç işlemek maksadıyla verilmesi ve bu maksadın ast tarafından bilinmesi halinde sözkonusu olabilecektir....
Olayda; verilen emrin geç yerine getirilmesi değil, davalının yanıltılması ve kandırılması söz konusudur. Çünkü davacı, kendisine verilen “acilen olay yerine gidilmesi” yönündeki açık talimat karşısında mazeret ileri sürerek gitmeyeceğini beyan etmemiş, ./.. “tamam” diyerek kendisine talimat vereni yanıltmış ve onun başkaca bir tedbir almasına engel olmuştur. Davacının bu davranışı dürüstlük ve sadakatle bağdaşmayan ve bu yönüyle de iş sözleşmesinin haklı nedenle feshini gerektiren bir harekettir. İlaç pazarlama elemanlarının ziyaret etmediği bir doktoru ziyaret etmiş gibi raporlaması veya kendisine nerede olduğu sorulunca yalan beyanla görüşme yaptığını söylemesi birçok Daire kararında iş sözleşmesinin haklı nedenle feshini gerektiren bir davranış olarak değerlendirilmiştir. Davacı işçiye verilen talimatın sıradan bir işin yerine getirilmesi şeklinde değerlendirilmesi mümkün değildir....
gösterilmemesi nedeniyle belirsizlik bulunduğundan taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraatine karar verilmesi gerekirken, cezalandırılmasına karar verilmesinde, isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü; Kanun yararına bozmaya konu ihbarnamenin 1 nolu bendi yönünden yapılan incelemede; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesi uyarınca ödeme şartını ihlal eyleminden dolayı cezalandırabilmek için öncelikle ihlalde bulunanın borçlu olmasının gerektiği, somut olayda, 25/07/2012 tarihli haciz sırasında icra kefili sanığın söz alarak “ ...hesaba itirazım yoktur, beyan ettiğim 30/11/2012 tarihi itibariyle toplam 23.826,86 TL. borcun tamamına kefil olmayı kabul ediyorum, ödeme emrini aldım, ayrıca tebligat yapılmasına gerek yoktur, tüm yasal sürelerden feragat ediyorum, borcu ödeme emrin...
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili banka arasında imzalanan Yatırım Hesabı Çerçeve Sözleşmesi ve Pay Piyasası İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi kapsamında davacının müvekkili banka aracılığı ile hisse senedi/varant gibi kıymet alım satımı yapmakta olduğunu, müvekkili bankanın emir iletimine aracılık faaliyeti kapsamında her işlem gününde yüzbinlerce emrin borsaya iletilmesinde aracılık etmekte olduğunu, davacı tarafın zararının sebebinin müvekkili banka sistemindeki teknik arıza olduğu iddiasını hiçbir şekilde kabul etmediklerini, kısa süreli teknik sorunların yaşanmasının ihtimal dahilinde olduğunu ve davacı tarafın bankanın işbu hususlarda sorumlu olmayacağını kabul, beyan ve taahhüt etmiş olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; Yatırım Hesabı Çerçeve Sözleşmesi'nden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir....
İdare Mahkemesince bozma kararına uyularak verilen temyize konu kararla; Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü'nün 10. maddesine göre emniyet mensuplarına ceza verilebilmesi için verilen emrin kasten yerine getirilmemiş olmasının ve bu durumun kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya konulmasının gerektiği, olayın gelişimi dikkate alındığında davacının amirin talimatına rağmen ilgili kişiye evrakı vermeme kastının olmadığı, başka bir şahısla görüşmesi sebebiyle bilahere evrakı vereceğini ima ettiği, davacının fiilinin amirin emrini yapmamak olarak değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla isnat edilen suç tipine uymadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir. TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacının disiplin cezasına konu fiilinin sabit olduğu, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir. KARŞI TARAFIN CEVABI : Cevap verilmemiştir....
Noterliğinden 04.09.2015 tarih ve 9131 yevmiye numaralı olağanüstü genel kurul toplantı çağrısı yapıldığını, müvekkilleri ve dava dışı malikler Emrin Urhan ve Mustafa Urhan'ın ilk toplantı günü olan 29.09.2015 ilâ ikinci toplantı günü olan 08.10.2015 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantı ilanında yer olan gün ve saatte toplantıya katıldıklarını, ancak karşı taraf olan ... ve ...'...
Astın, verilen emrin hukuka uygunluğunu sorgulama ve değerlendirme yetkisi bulunmamaktadır. 211 sayılı Kanun 14/2. maddesi gereğince verilen emir hukuka aykırı ise sorumluluk emri verene aittir. Verilen emrin suç teşkil etmesi durumunda ise emri veren ve yerine getirenin sorumluluğu aynı Kanunun İştirak başlıklı 41/2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre amirin emri suç teşkil ediyorsa ve ast, amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadı ihtiva eden bir fiile müteallik olduğunu biliyorsa hem emri veren hem de emri yerine getiren sonuçtan iştirak hükümlerine göre sorumlu olacaktır. Astın cezai sorumluluğu, ancak emrin hizmete müteallik olmaması, suç işlemek maksadıyla verilmesi ve bu maksadın ast tarafından bilinmesi halinde sözkonusu olabilecektir....