Mahkemece tespiti talep edilen hususların kaybolacak nitelikte bulunmadığı, ilgili mahkemesinde açılacak davada mahkemeden her zaman talep edilebileceği 6100 sayılı HMK'nın 400. maddesi kapsamında delil tespitine konu olamayacağı, 6100 sayılı HMK'nın 400. maddesinde açıklanan yasal koşullar oluşmadığından hukuki menfaat yokluğundan tespit talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, delil tespitine ilişkindir. Davacının talep dilekçesinde, binanın yıkılmasına gerek olmaksızın güçlendirme yapılarak kurtarılmasının mümkün olup olmadığının tespitini istemesi aynı zamanda binanın hali hazır durumunun tespiti talebini içerdiği anlaşılmakla, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunun 19. maddesi de göz önüne alındığında davacının tespit talep etmekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir. Aksi düşüncelerle talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Hırsızlık, mala zarar verme HÜKÜM : Beraat Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle incelenerek, gereği görüşülüp düşünüldü: Sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmediği, olayı gören kimsenin bulunmadığı, olay yerinden sanık aleyhine olabilecek parmak izi veya başkaca delil elde edilemediği, aleyhe tek delil olan kamera görüntülerinin ise sanık tarafından kabul edilmediği ve bu görüntüler ile sanığın görüntüleri arasında herhangi bir karşılaştırma incelemesinin yapılmadığının anlaşılması karşısında, sanığın suçun işlendiği gün ve saatte nerede bulunduğunun tespiti açısından kullandığı telefon numarasına ait baz istasyonlarını da içerir iletişimin tespiti kayıtlarının getirtilmesi, dosya arasında bulunan kır saçlı bir şahsın traktör ile seyir halinde olduğunu gösterir kamera görüntüleri ile sanığın değişik açılardan çekilecek teşhise yarar fotoğraflarının temin edilerek, kamera görüntülerinde görünen kişinin...
Diğer taraftan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesine dayalı olarak açılan bu tür hizmet tespiti davalarında kesinleşen mahkeme ilamı, işverence Kuruma verilmeyen belgelerin yerine geçecek nitelikte olduğundan hükümde ayrıca 77 ve 80....
Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas - 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas - 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas - 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas - 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas - 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir. Eldeki somut olayda prime esas kazanç yazılı delil ile ispatlanmalıdır....
Nitekim Yargıtaya göre işçilik alacakları davasında -açılmış ise- kural olarak hizmet tespiti davasının sonucu beklenmelidir. Yine Yargıtay kararlarında her iki davanın birbirlerini etkilemesi mümkün ise de davaların niteliği gereği farklı sonuçlara varılabileceğinin kabul edildiği görülmektedir. Zira hizmet tespiti davalarında -kamu düzenine ilişkin olduğundan- resen araştırma ilkesinin, işçilik alacaklarıyla ilgili davalarda ise taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle işçilik alacakları davasında verilen karar hizmet tespiti davasında kesin delil değil güçlü delil olarak kabul edilmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki delil değerlendirmesi derece mahkemelerinin takdirinde olup bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu değildir....
birbirlerine yönelik hakaret ve tehdit suçlarını cep telefonu vasıtasıyla işledikleri iddia olunduğundan, mahkemesince delil niteliğinde değerlendirilmek amacıyla, bu sanıkların kullandığı iki adet cep telefonu hattının 28/12/2013 tarihinde birbiriyle yaptığı arama kayıtlarıyla ilgili iletişimin tespiti talebinde bulunulduğu, istem tarihi itibariyle talebin hukuka uygun olup kişi ve süre yönünden sınırlandırılmış olduğu, iletişimin tespiti tedbirinin görüşmelerin kayda alınması ve dinlenmesi şeklinde olmadığından, CMK’nın 135. maddesinde sayılan katalog suçlar dışındaki suçlar için de istenebileceği ve istemin delil tespiti niteliğinde olması nedeniyle geçmişe dönük olarak talep edilebileceği anlaşıldığından, istemin reddine dair karar ile bu karara yönelik itirazın reddine dair merci kararı hukuka aykırıdır....
, 292. maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kâğıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200. ve 202. maddelerinde de bu düzenlemeler korunmuştur....
Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır. İnceleme konusu davada; davacı 16.09.2004 - 06.10.2005 tarihleri arasında çalıştığınını tespiti, 06.10.2005 - 02.01.2009 tarihleri arası ödenmeyen primlerinin tespiti ile tahsili talebiyle dava açmış olup, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş ise de dava konusu dönemdeki hizmet tespiti ve prime esas kazanç tespiti ile ilgili araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Davanın niteliği gereği, çalışma olgusunun her türlü delille ispatlanabilmesine karşılık, ücretin ispatında bu denli bir serbestlik söz konusu değildir....
Öte yandan delil tespiti HMK'nın 400- 405 maddelerinde düzenlenmiş olup, delil tespiti halinde keşif yapılmasına ilişkin yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır. Bu açıklamalar karşısında delil tespiti dosyasında keşif yapılmaksızın bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. (III)Delil tespit dosyasında sunulan rapor incelendiğinde motor numarasının tespit edilip yazıldığı, dava konusu aracın fotoğraflarının raporda yer aldığı, bilirkişinin mahkemece re'sen atandığı, bilirkişinin gerçeğe aykırı rapor düzenlediği yönünde herhangi bir cezai veya disiplin işlemi yapılmadığı, ilk derece mahkemesince aldırılan bilirkişi raporunda üzerinde keşif yapılan aracın dava konusu araç olduğunun belirlendiği dikkate alındığında, delil tespitinin uyuşmazlık konusu araç üzerinde yapıldığı anlaşılmıştır....
O halde, davalı tarafça açıkça veya örtülü olarak kabul edilmiş olmadıkça, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda davacı tarafça tek taraflı olarak yaptırılan delil tespiti sonucu düzenlenen tespit bilirkişi raporu benimsenerek karar verilemez. Mahkemece ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, 17.01.2013 gününde oybirliği ile karar verildi....