İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının çıkma izni almak suretiyle Türk Vatandaşlığını kaybetmediği, davacının 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 25 inci maddesi “ç” bendine göre, Bakanlar Kurulu'nun 29.06.1998 gün ve 9811392 sayılı kararı ile Türk Vatandaşlığını kaybettiği, Kanunu'nun 8 inci maddesi uyarınca, Bakanlar Kurulu'nun 15.06.2001 gün ve 2001/2662 sayılı kararı ile yeniden Türk Vatandaşlığını kazandığı anlaşıldığından 29.06.1998 – 15.06.2001 tarihler arasında 3201 sayılı Kanun'a göre borçlandırılarak sosyal güvenliği bakımından değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, Amerika Birleşik Devletleri'nde çalışmaya başlanılan tarihin Türkiye'de sigorta başlangıcı sayılması gerektiğine dair, Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanmış bir uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmadığı, hal böyle olunca; Türkiye'de tescili bulunan davacı yönünden sigortalılık başlangıcının, 3201 sayılı...
Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olup 2022/351 esas, 2023/4 karar sayılı karar ile yetkisizlik kararı verilerek dosya Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir. 2.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının vatandaşlık kazanmak üzere soybağı yolu ile Türk vatandaşı olduğunu ispat açısından Türk Vatandaşı ...'...
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, doğumla Türk vatandaşı olup, Bakanlar Kurulu'nun 06.01.1998 tarihli ve 1998/10511 sayılı kararı ile 25.09.2000 tarihi itibariyle Türk vatandaşlığını kaybedip, halen Türk vatandaşı olmadığı anlaşılan davacının; Avusturya'da geçen çalışmalarını 3201 sayılı Kanun'a göre değerlendirilmesi için borçlanma talebinde bulunduğu, davalı Kurum tarafından, yurt dışı hizmet borçlanmalarında ilgilinin borçlanılması istenilen sürelerde Türk vatandaşı olmasının yanı sıra ... başvuru tarihi itibariyle de Türk vatandaşı olması gerektiği gerekçesiyle isteğinin reddedildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Türk vatandaşlığından Bakanlar Kurulunun kararı ile çıkmasına izin verilen davacının, Türk vatandaşı olduğu dönemlerde, Avusturya'da gerçekleşen çalışma sürelerini, 3201 sayılı Kanun gereğince borçlanarak, sosyal güvenliği bakımından değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine ilişkindir....
İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacının 5901 sayılı Türk Vatandaşlık Kanununun "Türk vatandaşlığının evlenme yoluyla kazanılması" başlıklı 16. maddesinde aranan şartları taşıdığı, kanun koyucunun söz konusu kanun maddesini ihdas ederken güttüğü amacı ve kanunun ruhu dikkate alındığında, kanun koyucunun amacının gerçek evlilikler tesis etmek, Türk vatandaşlığını kazanmak amacıyla yapılacak muvazaalı evlilikleri engelleyerek bu konudaki kanunun yürürlüğe girmesinden evvelki suistimalleri önlemek olduğunun görüldüğü, davacının başvurusu üzerine idarece yapılan tahkikat ve inceleme sonucunda davacının evlendikten sonraki hayatı ile ilgili olarak aile birliği ile bağdaşmayacak bir faaliyette bulunmama şartları konusunda olumsuz bir durum tespit edilmediği, 5901 sayılı Türk Vatandaşlık Kanununun 16. maddesinin lafzı ve ruhu dikkate alındığında dava konusu olayda evlenme yoluyla Türk vatandaşlığını kazanmak için gerekli şartların sağlandığının görüldüğü, başvurunun...
Hukuk Dairesi ESAS NO:2017/2790 KARAR NO:2017/10860) 5901 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'na göre; Doğumla kazanılan Türk vatandaşlığı doğum anında kazanılan vatandaşlık olup, yapılan bildirim üzerine doğum anından itibaren hüküm ifade eder. Doğumla Türk vatandaşlığının kazanılması soy bağı veya doğum yeri esasına göre olur. Soy bağı ile kazanılan vatandaşlık, çocuğun doğumu anında soy bağı ile bağlı bulunduğu Türk vatandaşı ana veya babanın vatandaşlığını kazanmasını ifade eder. Soy bağı ile Türk vatandaşlığının kazanılmasında; ana veya babadan yalnız birinin, doğum anında Türk vatandaşı olması yeterli olup diğerinin yabancı bir devlet vatandaşı olması, Türk vatandaşlığının kazanılmasına engel teşkil etmez. Türk vatandaşı baba veya anadan evlilik içinde doğan çocuk Türkiye içinde veya dışında Türk vatandaşı ana veya babadan evlilik içinde doğan çocuk, doğumundan itibaren Türk vatandaşlığını kazanır....
(X)-KARŞI OY : Türk vatandaşlığını kazanmak üzere başvuran bir yabancının, 5901 sayılı Kanun'da belirlenen şartların varlığı halinde yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığına alınabileceği anlaşılmakla birlikte; vatandaşlığın bir bireye verilmesi egemenlik hakkıyla doğrudan ilgili olduğundan, aranan şartları taşımış olmanın vatandaşlığın kazanılmasında kişiye mutlak bir hak kazandırmayacağı açıktır. Bu durumda, vatandaşlık vermek devletin hükümranlık hakkı olduğundan, Türk vatandaşlığını kazanma istemiyle başvuruda bulunan bir yabancı hakkında Kanun'da belirtilen şartları taşısa dahi devlet tarafından hükümranlık hakkı kullanılarak vatandaşlık verilmeyebilir. Bu haliyle hükümranlık yetkisi dahilinde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyuyla Daire kararına katılmıyorum....
ın 12/09/2001 tarihinde Türk vatandaşlığını kaybettiği tespit olunduğundan davacının kuruma 31/10/2014 tarihinde yapmış olduğu başvurunun reddedildiğini, murisin Türk vatandaşlığını kaybettiği tarihi kapsar şekilde talepte bulunulduğunu, davacının muris eşi ......
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının Bakanlar Kurulunun izniyle Türk vatandaşlığından 05/11/1997 tarihinde çıktığı, öte yandan davacının eşi olan İbrahim Reçber'in 1978- 2003 arası Almanya ülkesinde çalışma kaydının bulunduğu ve 06/05/2003 tarihinde vefat ettiği, davacının vefat eden eşinin yurt dışında geçen çalışma süresinden 1800 günü borçlanmak için Kuruma müracaat ettiği, Kurum tarafından talebin davacının Türk Vatandaşı olmadığı gerekçesi ile reddedildiği anlaşılmaktadır. Davacının, Aralık/2017 tarihli borçlanmaya yönelik talebinin, Kurumun 10/02/2018 tarih ve 327324 sayılı kararı ile reddedildiği, Kurumun ret kararının PTT kayıtlarına göre 21/02/2018 tarihinde davacıya teblig edildiği, iş bu davanın ise 08/04/2019 tarihinde açıldığı ortadadır. Somut olayda, Kurum her ne kadar davacının vefat eden eşinin hizmetlerini borçlanma talebini davacının Türk vatandaşı olmadığı gerekçesi ile reddetmiş ise de reddetme işlemi hatalı olmuştur....
Mah-keme, davacının Türk vatandaşlığını kaybettiğini ve halen Alman vatandaşı olmasını gerekçe göstermiştir. Resmi Gazete'de 12.12.2007 tarihinde ya-yınlanarak yürürlüğe giren 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Yasa'nın 50. maddesi, yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş bulunan ve o devlet kanunlarınca kesinleşmiş ilamların Türkiye'de icra olunabilmesinin verilecek tenfiz kararına bağlı olduğunu, 58. maddesi de yabancı ilamın kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesinin, ilamın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlı bulunduğunu, ancak tanımada 54. maddenin (a) bendindeki koşulun aranmayacağını hükme bağlamıştır. Yabancı ilam 02.09.1998 tarihinde ke-sinleşmiştir. Dosyadaki belgelerden, davacının ilam kesinleşmeden 403 sayılı Kanun'un 20. maddesine göre Türk vatandaşlığından çıkmasına izin verildiği, çıkma belgesini aldığı 11.11.1997'de Türk vatandaşlığını kaybettiği anla-şılmaktadır....
Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde; 2001 yılında Türk vatandaşlığını kaybedip halen Alman vatandaşı olan müvekkilinin evli ve ergin olmayan iki çocuğa sahip bulunduğunu, Alman Kanunlarına göre orada Yeğen olan soyadını Kavaklı olarak değiştirdiğini, Türk vatandaşlığını kaybetmesi sonucu Türkiye'deki nüfus kaydının kapatıldığını ancak, Türkiye'de nüfus kütüğüne kayıtlı iki çocuğunun da soyadlarının yeğen olarak kaldığını, anne ile çocukların soyadlarının farklı bulunmasının sosyal ve hukuki açıdan mağduriyetine neden olduğunu ileri sürerek Hildesheim Şehir İdaresinin 22.09.2005 tarihli soyadı değiştirilmesine ilişkin kararın tanınarak davacının kapatılan nüfus kaydındaki Yeğen olan soyadının yine davacının reşit olmayan Büşra ve Batuhan adlı çocuklarının Yeğen olan soyadlarının Kavaklı olarak düzeltilmesini istemiş, mahkemece davacının soyadının değiştirilmesine...