Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Toplanan delillerden; davacı-karşı davalı kadının 17.03.2014 tarihinde ortak konuttan ayrıldığı, davalı-karşı davacı erkeğin 29.09.2014 tarihinde terk ihtarı talebinde bulunduğu, ihtar kendisine tebliğ edilen davacı-karşı davalı kadının 19.02.2015 tarihinde ihtara cevap verdiği, terk sebebine dayalı davanın 23.06.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Terk sebebine dayanan boşanma davasının reddedilebilmesi için usulüne uygun ihtar tebliğine rağmen ihtar edilen eşin haklı bir sebeple aile birliğine dönmediğinin gerçekleşmesi gerekir. Mahkemece, terk ihtarında ortak konutun anahtarının .../.... yerinin belirtilmemesi sebebiyle davalı-karşı davacı erkeğin davasının reddine karar verilmiş ise de, davacı- karşı davalı kadın terk ihtarına verdiği cevapta evin anahtarının kendisinde bulunmadığını ya da ortak konuta döndüğünü ancak eve giremediğini iddia etmemiştir....

    İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı erkeğin, davacı kadına "sen kadınmısın, erkek gibisin, topuklu ayakkabı sana yakışmaz, göbeğine bak" diyerek aşağılayıcı sözler söylediği, davacı kadın hastalandığı zaman onunla ilgilenmediği, iddia oynadığı, eşiyle ve ortak çocuklarla ilgilenmediği, her ne kadar tarafların boşanma davası açıldıktan sonra bir arada aynı evde yaşadıkları iddia edilmiş ise de bu süreçte tarafların zorunlu olarak aynı evde kaldıkları taraflar arasında karı-koca ilişkisinin devam etmediği tüm dosya kapsamı ve tanık anlatımlarıyla sübut bulmakla; taraflar arasında şiddetli bir geçimsizliğin vaki ve sabit olduğu, ortak hayatın yeniden kurulma ihtimalinin kalmadığı, evlilik birliğinin devamında taraflar ve toplum için korunması gereken bir faydanın bulunmadığı, evlilik birliğinin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi nedeniyle temelinden sarsıldığı, davalı eşin tam kusurlu olduğu, davacı eşe yüklenebilecek...

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Mahkemece "Tarafların Türk Medeni Kanunu'nun 166/4. maddesinde yer alan üç yıllık fiili ayrılık süresinde ortak hayatın yeniden kurulmadığı" gerekçesiyle boşanmalarına karar verilmiş, davalı kadının fiili ayrılığa sebep olduğu belirtilerek boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadın tam kusurlu kabul edilmiştir....

        (Yargıtay 2.HD.nin 01/06/2016 tarih ve 2015/18663 E- 2016/10813 K.sayılı ilamı) Retle sonuçlanan boşanma davasını davacı erkeğin açtığı, o davadan sonra ortak hayatın yeniden kurulamadığı, eylemli ayrılık döneminde boşanmayı gerektiren kusurlu yeni bir vakıanın meydana gelmediği bu haliyle ilk boşanma davasını açarak ayrılmaya sebebiyet veren ve boşanma sebebi yaratan davacı erkeğin tam kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Boşanmaya neden olan olaylarda kusursuz olan davalının menfaatleri boşanmadan dolayı zedelenecek en azından eşinin olası maddi desteğinden yoksun kalacaktır. Bu nedenle davalının TMK.174/1.maddesine dayalı maddi tazminat talebi kısmen kabul edilmiştir....

        Bu yüzden, taraflardan birinin evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebiyle açtığı boşanma davasında, şayet çok uzun süreli fiilî ayrılık kanıtlanıyorsa boşanmaya karar verilebilmelidir. Böyle bir çözüm yolunun, terke dayalı özel boşanma sebebine (TMK m. 164) ilişkin düzenlemeyi işlevsiz veya etkisiz duruma getireceğinden söz edilemez. Çünkü, terk hukuki sebebiyle boşanma davası açılması için, eşlerden birinin samimi olarak ortak yaşamı yeniden kurmak isteğiyle diğerini ortak konuta çağırması, çağrılan eşin ise geçerli bir özrü olmamasına karşın ortak konuta dönmemesi gerekmektedir. Oysa, uzun süreli fiilî ayrılıklarda, her iki eşin de ortak yaşamı sürdürmek gibi bir isteği/iradesi bulunmamaktadır....

          Ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HMK 353/1- b-2 maddesi uyarınca düzeltilmek suretiyle yeniden aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir....

          Bu nedenle tarafların davalı-davacı kadının ziynet alacağı davasında hükmedilen ve reddedilen tedbir nafakalarına yönelik temyiz dilekçelerinin ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Davacı-davalı erkeğin reddedilen boşanma davasına yönelik temyiz itirazının incelenmesine gelince; Davacı- davalı erkek tarafından 7.10.2016 tarihinde TMK 172 maddesi uyarınca ayrılık kararı sonrasında ortak hayatın kurulamadığından bahisle boşanma davası açılmış, 2.3.2018 tarihinde ise TMK 166/son maddesi uyarınca fiili ayrılık sebebine dayanarak boşanma isteminde bulunulmuş, bu dava ile birleştirilmesine karar verilmiş, davalı-davacı kadın tarafından ise birleşen tedbir nafakası davası açılmıştır....

            Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/274 esas sayılı dosyası ile boşanma davası açıldığını ancak mahkemenin 2011/665 karar sayılı ilamı ile açılan davanın reddine karar verdiğini, red kararının 01/01/2015 tarihinde kesinleştiğini, red kararından sonra tarafların tekrar bir araya gelmediklerini ve aradan 3 yıl geçmiş olmasına rağmen ortak hayatın yeniden kurulmamış olduğunu belirterek, reddedilen kararın üzerinden 3 yıl geçmiş olmasına rağmen tekrar kurulmayan ortak hayat sebebiyle tarafların boşanmalarına, adli yardım taleplerinin kabulüne, müşterek çocuklar ile davacı müvekkili arasında şahsi ilişki kurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

            "İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi Hüküm : CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraat Özel hayatın gizliliğini ihlal ve kişisel verilerin kaydedilmesi suçlarından sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Dosya kapsamına göre; sanığın eve yerleştirdiği ses kaydedici cihazlar ile katılanın konuşmalarını kaydedip, katılan aleyhine açtığı boşanma davasına sunduğu ve günlük yayın yapan ulusal bir gazetede yayınlanmasına neden olduğu iddia edilen olayda; İş adamı olan sanığın miras meseleleri ve şirketleri ile ilgili devam eden davaları bulunduğu, çeşitli tehditler alması ve davalara ilişkin gizli bilgilerin sızdırılmasından şüphelenmesi üzerine eşi olan katılan ile ortak kullanımlarında olan evinin yatak odasında, oturma odasında, kızının odasında ve çatı katında bulunan koşu bandının yanındaki elektrik pirizlerine taktığı ses...

              O hâlde, ortak konutu terke zorlayan veya eve dönmeyi engelleyen eşin, gerçekte terk eden eş olması nedeniyle, terke dayalı boşanma davası açma hakkı bulunmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu sonucun, yasanın konuluş amacına da uygun olduğu anlaşılmaktadır. Aksine görüşün kabul edilmesi hâlinde; ortak konuttan kovulan, fiilen ayrılmaya zorlanan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesi engellenen eşe karşı, haksız konumda bulunan eşin boşanma davası açma hakkı olduğunun kabulü ile boşanma kararı elde edebileceğinin düşünülmesi, hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı her türlü duraksamadan uzaktır. 8. Diğer yandan 4721 sayılı Kanun’un “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları; "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir....

                UYAP Entegrasyonu