(Yargıtay 2.HD.nin 01/06/2016 tarih ve 2015/18663 E- 2016/10813 K.sayılı ilamı) Retle sonuçlanan boşanma davasını davacı erkeğin açtığı, o davadan sonra ortak hayatın yeniden kurulamadığı, eylemli ayrılık döneminde boşanmayı gerektiren kusurlu yeni bir vakıanın meydana gelmediği bu haliyle ilk boşanma davasını açarak ayrılmaya sebebiyet veren ve boşanma sebebi yaratan davacı erkeğin tam kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Boşanmaya neden olan olaylarda kusursuz olan davalının menfaatleri boşanmadan dolayı zedelenecek en azından eşinin olası maddi desteğinden yoksun kalacaktır. Bu nedenle davalının TMK.174/1.maddesine dayalı maddi tazminat talebi kısmen kabul edilmiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/274 esas sayılı dosyası ile boşanma davası açıldığını ancak mahkemenin 2011/665 karar sayılı ilamı ile açılan davanın reddine karar verdiğini, red kararının 01/01/2015 tarihinde kesinleştiğini, red kararından sonra tarafların tekrar bir araya gelmediklerini ve aradan 3 yıl geçmiş olmasına rağmen ortak hayatın yeniden kurulmamış olduğunu belirterek, reddedilen kararın üzerinden 3 yıl geçmiş olmasına rağmen tekrar kurulmayan ortak hayat sebebiyle tarafların boşanmalarına, adli yardım taleplerinin kabulüne, müşterek çocuklar ile davacı müvekkili arasında şahsi ilişki kurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Seydişehir Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi TARİHİ : 24/02/2015 NUMARASI : 2013/232-2015/71 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm taraflarca temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece, tarafların boşanma ve fer'ileri ile ziynete dayalı alacak davası konusunda karar verilmiş; kararı taraflar süresi içinde temyiz etmiştir. Hükmü temyiz eden davacı, "davalı ile barıştığını ve ortak hayatın yeniden tesis edildiğini" belirterek "boşanma ve ziynete dayalı alacak davasından feragat etmek istediğini" bildirmiş, bu sebeple hükmün bozulmasını istemiştir. Davacının bozma isteği, davadan feragat niteliğindedir. Davadan feragat kesin hüküm gibi sonuç doğurur (6100 s. HMK. m. 311/1). Sonuç doğurduktan sonra bundan dönülemez....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Mahkemece "Tarafların Türk Medeni Kanunu'nun 166/4. maddesinde yer alan üç yıllık fiili ayrılık süresinde ortak hayatın yeniden kurulmadığı" gerekçesiyle boşanmalarına karar verilmiş, davalı kadının fiili ayrılığa sebep olduğu belirtilerek boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadın tam kusurlu kabul edilmiştir....
Bu nedenle tarafların davalı-davacı kadının ziynet alacağı davasında hükmedilen ve reddedilen tedbir nafakalarına yönelik temyiz dilekçelerinin ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Davacı-davalı erkeğin reddedilen boşanma davasına yönelik temyiz itirazının incelenmesine gelince; Davacı- davalı erkek tarafından 7.10.2016 tarihinde TMK 172 maddesi uyarınca ayrılık kararı sonrasında ortak hayatın kurulamadığından bahisle boşanma davası açılmış, 2.3.2018 tarihinde ise TMK 166/son maddesi uyarınca fiili ayrılık sebebine dayanarak boşanma isteminde bulunulmuş, bu dava ile birleştirilmesine karar verilmiş, davalı-davacı kadın tarafından ise birleşen tedbir nafakası davası açılmıştır....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı erkeğin, davacı kadına "sen kadınmısın, erkek gibisin, topuklu ayakkabı sana yakışmaz, göbeğine bak" diyerek aşağılayıcı sözler söylediği, davacı kadın hastalandığı zaman onunla ilgilenmediği, iddia oynadığı, eşiyle ve ortak çocuklarla ilgilenmediği, her ne kadar tarafların boşanma davası açıldıktan sonra bir arada aynı evde yaşadıkları iddia edilmiş ise de bu süreçte tarafların zorunlu olarak aynı evde kaldıkları taraflar arasında karı-koca ilişkisinin devam etmediği tüm dosya kapsamı ve tanık anlatımlarıyla sübut bulmakla; taraflar arasında şiddetli bir geçimsizliğin vaki ve sabit olduğu, ortak hayatın yeniden kurulma ihtimalinin kalmadığı, evlilik birliğinin devamında taraflar ve toplum için korunması gereken bir faydanın bulunmadığı, evlilik birliğinin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi nedeniyle temelinden sarsıldığı, davalı eşin tam kusurlu olduğu, davacı eşe yüklenebilecek...
Toplanan delillerden; davacı-karşı davalı kadının 17.03.2014 tarihinde ortak konuttan ayrıldığı, davalı-karşı davacı erkeğin 29.09.2014 tarihinde terk ihtarı talebinde bulunduğu, ihtar kendisine tebliğ edilen davacı-karşı davalı kadının 19.02.2015 tarihinde ihtara cevap verdiği, terk sebebine dayalı davanın 23.06.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Terk sebebine dayanan boşanma davasının reddedilebilmesi için usulüne uygun ihtar tebliğine rağmen ihtar edilen eşin haklı bir sebeple aile birliğine dönmediğinin gerçekleşmesi gerekir. Mahkemece, terk ihtarında ortak konutun anahtarının .../.... yerinin belirtilmemesi sebebiyle davalı-karşı davacı erkeğin davasının reddine karar verilmiş ise de, davacı- karşı davalı kadın terk ihtarına verdiği cevapta evin anahtarının kendisinde bulunmadığını ya da ortak konuta döndüğünü ancak eve giremediğini iddia etmemiştir....
Ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HMK 353/1- b-2 maddesi uyarınca düzeltilmek suretiyle yeniden aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir....
Buradan hareketle “af niteliğinde bir barışma girişiminden” söz edilebilmek için; bu girişimin, boşanma sebebi olarak kabul edilen olayların hoşgörü ile karşılandığını gösterir şekilde gerçekleşmesi gerekir. Diğer bir ifadeyle, boşanmaya sebep olan olayların hoşgörü ile karşılanması nedeniyle af girişimi gerçekleşmeli ve bunun sonucunda da; tarafların yeniden birlikte olmaları veya birbirlerine karşılıksız kazandırmalarda bulunmaları, eğer varsa aralarında devam eden hukuki süreci sonlandırmaları gibi ortak hayatın yeniden kurulduğuna dair önemli emareleri ispatlar deliller karşısında "af" niteliğindeki davranışlardan söz edilebilecektir. (YHGK, 11.11.2020 tarih, E.2020/2- 244- K.2020/881). Kural olarak boşanma davalarında da eşlerin boşanma davasına konu ettiği olaylar sonrası barışmaları, ve evliliği tereddüte meydan vermeksizin makul bir süre sürdürmeleri gerekmektedir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davalı-karşı davacının talebiyle ilgili olarak yapılan yargılama sonucunda karşı dava dilekçesinde dayandığı hususları ispatlayamadığı, daha önceki boşanma davasının reddine ilişkin kararın 17/02/2016 tarihinde kesinleştiği, bu kararın kesinleşmesinden başlayarak işbu dava tarihine kadar üç yıl geçtiği, bu süre içinde ortak hayatın yeniden kurulamadığı, daha önceki boşanma davasının reddine ilişkin kararın gerekçesinde "davalıya yükletilebilecek bir kusurun ispatlanamadığı" belirtildiği, sözü edilen boşanma davasına kadar gelinen süreçte davalı-karşı davacının kusurunun bulunmadığına kesin hüküm teşkil ettiği, sözü edilen davadan sonra ve fiili ayrılık süresi içinde davalı-karşı davacının bir kusuru iddia ve ispat edilemediği, fiili ayrılığa yol açan ve boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra da ortak hayatın kurulması yönünde bir girişimi ve çabası bulunmayan davacı-karşı...