Buna göre ortağa gerçek borç miktarını açık ve ayrıntılı olarak gösteren iki ihtar çekilmeli, yasada öngörüldüğü gibi borcun ödenmesi için süre verilmelidir. İki ihtara rağmen borç ödenmediği takdirde ortağın ihracı mümkündür. İhtarlarda gösterilecek borcun gerçek borcu yansıtması, en azından ortağın ödemeden kaçınmasına neden olacak kadar fahiş olmaması gerekir. Dava dilekçesinde de belirtilen borç miktarının, davacıyı ödeme güçlüğüne sokacak şekilde hatalı hesaplandığı ileri sürülmüştür. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda sadece, davacı tarafça yatırılan ve çekilen para miktarları belirtilmektedir. Davalı kooperatifçe borcun ödenmediği gerekçesiyle davacıya çıkartılan birinci ve ikinci ihtarnamelerde yazılı aidat, faiz, gecikme faizi ve bakiye aidat borçlarının gerçek borç miktarını yansıtıp yansıtmadığı konusunda bir açıklama bulunmamaktadır....
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili kooperatifin davalıdan herhangi bir borç para almamış olmasına rağmen eski kooperatif başkanının usulsüz işlemleri ile borç para alınmış gibi bono düzenlenip davalıya verildiğini ileri sürerek, kooperatifin davalıya 20.500 DM borçlu olmadığının tespitini ve davalının haksız takip tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin kooperatife borç para verdiğini ve karşılığında kendisine bono verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece; bilirkişi raporu ve duruşmadaki beyana göre davalının kooperatife 16.000-DM borç para verdiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davacı kooperatifin 1998/2409 sayılı icra dosyasında 4.500-DM borçlu olmadığının tespitine, kabul edilen kısım üzerinden %40 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir....
Davacı davalının Tariş’ten satın alıpta ödeyemediği zeytinyağı borcu için elden 9.400 YTL borç para verdiğini, karşılğında 15.6.2006 vadeli, 15.5.2006 tanzim tarihli 20.000 YTL bedelli senet aldığını,davalının elden aldığı borç parayı gidip yatırmadığını,davalının Tariş’e olan borcunu taahhüt etmesi nedeniyle Tariş’e 10.559 YTL ödeme yaptığını bildirerek 20.000 YTL alacağının faizi ile tahsilini talep etmiştir.Davalı elden borç almadığını, senedinde Tariş eksperi olarak çalışan ve bozuk yağ satın aldığı için Tariş tarafından sorumlu tutulan davacının isteği üzerine ve sadece imzalı olarak ve diğer unsurları boş olarak senet verildiğini, senedin davacı tarafından sonradan doldurulduğunu, bu nedenle borçlu olmadığını savunmuştur. Davacının elindeki senedin tanzim tarihi olmaması nedeniyle davacı tarafından yapılan kambiyo takibinin iptaline karar verilmiştir....
Davacı davalının kardeşine 3500 TL borç verdiğini, davalının kardeşinin bu borcunu kapatmak için dava konusu ödemeyi yaptığını iddia etmektedir. Davalı ise kardeşinin arkadaşı olan davacıya borç olarak 27/09/2007 tarihinde “kredi ara ödemesi” açıklaması ile 3500 TL havale gönderdiğini savunmaktadır. Mahkemece davacının davalıya 3500 TL verdiğinin kanıtının olmadığı, davalının 3500 TL’yi davacının hesabına gönderdiği tarihlerde ise davacının kredi borcunun bulunduğu gerekçesiyle, davacının davasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmiştir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, 6100 sayılı HMK.nın 190.maddesine göre, ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Menfi tespit davalarında bu yük lehine hak doğan taraf olan davalı alacaklı olduğunu iddia eden tarafa aittir. Somut olayda davalının dayandığı belge yalnız başına borç verildiğini ispata yeterli değildir....
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, davacının yapılan ödemelerin borç olarak verildiğini iddia ettiği, davalı tarafın ise bu ilişkiyi reddederek yapılan ödemelerin alacaklarına istinaden yapıldığını savunduğu, bu durumda davacının ödemeleri borç olarak verdiğini ispat etmesi gerektiği, ispat bakımından şirketin üçüncü kişilerle yaptığı sözleşmeler ve şirket ortakları ile yaptıkları sözleşmeler bakımından bir fark bulunmadığı, bu nedenle davacının kendi tuttuğu ticari defter ve kayıtların hukuki ilişkiyi ispat için yeterli olmadığı, davacı tarafından sunulan ödeme makbuzu başlıklı davalı ... imzası taşıyan belgelerde yapılan ödemelerin borç olarak verildiği yazılı olmadığına göre mevcut bir borcun ödendiğini, yine davacı tarafın davalı ...'...
Havale borç ödeme belgesidir. Davalı, borç ilişkisini inkar ettiğine göre davacı, davalıya borç para gönderdiğini ispat etmelidir. Davacının davasına dayanak yaptığı banka makbuzu, davalı hesabına yapılan havaleyi göstermektedir. Havale üzerinde bu paranın borç olarak verildiğine dair bir bilgi yoktur. Somut olayda, davacının dayandığı belge yalnız başına borç verildiğini ispata yeterli değildir. Zira kural olarak havale bir ödeme aracı olup, havale belgesinde paranın borç olarak gönderildiğinin belirtilmesi gereklidir. Aksi halde gönderilen havalenin bir borcun ödenmesi amacıyla gönderildiği karine olarak kabul edilmelidir. Borç ödeme belgesi olan havale nedeni ile alacaklı olduğunu davacı ispat etmelidir. Zira havalenin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi mümkün olmayıp, bu uyuşmazlıkta miktar ve niteliği itibariyle davalının açık muvafakatı olmadan tanık dinlenemez ve dinlenen tanık beyanlarına itibar edilemez....
Dava menfi tespit davası olup, uyuşmazlık davalının davacının hesabına yatırdığı paranın borç olarak verilip verilmediği noktasındadır. Davalı, davacıya düğün için borç olarak 10.000,00 TL ve 3.900,00 TL'lik havaleler gönderdiğini savunmaktadır. Mahkemece, davacının davalıya olan borcunu ödediğini ispat edemediği gerekçesiyle, davacının davasını ispatlayamadığından, davanın reddine karar verilmiştir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, 6100 sayılı HMK.nın 190.maddesine göre, ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Menfi tespit davalarında bu yük lehine hak doğan taraf olan davalı alacaklı olduğunu iddia eden tarafa aittir. Somut olayda davalının dayandığı belge yalnız başına borç verildiğini ispata yeterli değildir. Zira kural olarak havale bir ödeme aracı olup, havale belgesinde paranın borç olarak gönderildiğinin belirtilmesi gereklidir....
İstinaf talebine karşı davalılar vekili yazılı beyanında; davacının murise borç para verdiğini dair iddiası havale makbuzuna dayandığı, paranın ne için havale edildiğine dair bir kayıt olmadığını davacının alacağın varlığını ispat edemediğini belirterek istinaf talebinin reddini talep etmiştir. Dava, ödünç sözleşmesi nedeni ile alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir. Davanın mahiyetine göre ispat yükü davacı tarafa aittir. 6098.s.TBK.nun102.m.si"- Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. ...
Hemen belirtmek gerekirse, iş bu maddede yer alan 6 aylık zamanaşımı süresi, borç verilmesi taahhüt edilen şeyin, borç vermeyi kabul eden kimse tarafından borç alana verilmesi ve ödünç alacak kimsenin verilecek şeyi istememesi halinde uygulanır. Karz sözleşmesine dayanarak para veya misli bir şey vermiş olan kimsenin, o şeyin geriye verilmesi için açtığı davalar, TBK'nın 146. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Somut olayda, davalar borç olarak verilen paranın geriye verilmesi istemine ilişkin olduğuna göre, dava tarihleri itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından davalının her iki davaya yönelik zamanaşımı itirazları reddedilerek yargılamaya devam olunmuştur....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının kendisine banka havalesi ile "BORÇ OLARAK" ibaresi ile gönderdiği ödemelerin ticari taksi kiralama sözleşmesi gereğince kira alacaklarına istinaden gönderildiğini,kendisinin davacıdan borç para olmadığını,,tam aksine gönderilen paraların davacının borcu olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiş ve delil olarak 13/01/2015 tarihli araç kira sözleşmesine dayanmıştır. Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesi 17/01/2019 tarih, 2018/190 Esas, 2019/4 Karar sayılı "Davanın Reddine" Kararı davacı tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili, davalının müvekkilinden borç para istediğini, bunun üzerine değişik tarihlerde müvekkilinin davalıya borç para gönderdiğini, dekontlarda da "borç olarak" ibaresinin yazılı olduğunu, kira sözleşmelerini borç olarak gönderilen havale tarihlerinden sonraki tarihlere ait olduğunu, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğunu ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur....