Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda, şikayetçi vekili tarafından mahkemeye verilen şikayet dilekçesinde, muhtıradaki borç miktarının ve faizin hatalı hesap edildiği belirtilerek borç muhtırasının iptali talep etmiş ise de, İİK'nun 17. Maddesine göre, mahkeme şikayet edilen işlemi iptal edebileceği gibi düzeltmekle yetinebileceği ve şikayet tarihinden sonra yapılan ödeme ve takipten feragat beyanının, şikayet hakkında karar verilmesine engel teşkil etmediği anlaşıldığından istinaf edilen kararda, muhtıradaki borç miktarının düzeltilmesiyle yetinilmesinde kanuna aykırı yön bulunmamaktadır....

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu borç senedi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenit bir borç senedi olduğunu, düzenlenme şeklinde borç senedi olarak Noterlikçe Düzenlenen senet Eyüpsultan 1....

bulunması, dava dilekçesinde de borç para vermediğine ilişkin herhangi bir beyanının bulunmaması, hesaplanan miktarlara ve faiz oranlarına itirazının bulunmaması, şirkete borç para vermediğinin ve verdiği borçlar nedeniyle faiz geliri elde edilmediğine ilişkin iddiasını ispatlar nitelikte bilgi ve belgeler sunulmadığı için davacının ortağı olduğu şirkete birden fazla kez borç para verdiği sonucuna ulaşıldığından, dava konusu vergi ziyaı cezalı gelir vergisinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....

    bulunması, dava dilekçesinde de borç para vermediğine ilişkin herhangi bir beyanının bulunmaması, hesaplanan miktarlara ve faiz oranlarına itirazının bulunmaması, şirkete borç para vermediğinin ve verdiği borçlar nedeniyle faiz geliri elde edilmediğine ilişkin iddiasını ispatlar nitelikte bilgi ve belgeler sunulmadığı için davacının ortağı olduğu şirkete birden fazla kez borç para verdiği sonucuna ulaşıldığından, dava konusu vergi ziyaı cezalı gelir vergisinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....

      Birden çok borç muaccel ise ödemenin borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmış ise ödeme vadesi önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Bir den çok borcun vadesi aynı zamanda gelmiş ise mahsup orantılı olarak; borçlulardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.” Öte yandan dosyaya bir örneği sunulan 17.06.2008 tarihli borç ödeme protokolünün 4.1 maddesinde; “ bu kez taraflar bu borcun 1.933.180,00 USD ve vade farkı ve KDV'si olarak 400.160, 00 USD olmak üzere 2.333.340,00 USD'nin ödenmesini bir protokol ve takvime bağlama konusunda anlaşmışlar ve aşağıdaki şartlar ile bir borç ödeme protokolü tanzim etmişlerdir. Bakiye borç taraflar arasındaki cari çalışmanın sonucu olarak ayrıca zaman içinde olan şekilde kapatılacaktır.” hükmüne yer verilmiştir....

        Davalı, davacının şirket hissedarı olan ... durguna olan borcunu banka havalesi ile şirket hesabına gönderdiğini, borç para almadığını, ödeme ihtarı ile temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faiz istenemeyeceğini savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Davacı, banka havalesi ile davalı şirkete 12.000 YTL miktarında borç para gönderdiğini ileri sürmesine rağmen davalı şirket de davacıya borcu olmadığını aksine davacının havale yolu ile şirket hissedarı ... 'a olan borcunu şirket hesabına gönderdiğini, ödeme yapıldığı sırada havale makbuzuna davacının "ödeme için" ibaresini yazdığını, ...'ın davacıya borç para verdiğini, istenilince ödemenin buna istinaden yapıldığını, paranın borç olarak gönderilmediğini savunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki havale bir ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterir....

          İstanbul … Konut Yapı Kooperatifi'ne borç para verdiği ve bu borç paradan dolayı faiz karşılığı için senetler düzenlendiği kooperatif kayıtlarıyla sabittir. Borç verilen para davacıya ait bulunduğuna göre, faizinin de davacıya ait olduğunun kabulü gerekir. Ancak, davacı ilgili yılda sadece bir kişiye ve bir defa borç para verdiği için bu işi meslek haline getirdiği söylenemez. Dolayısıyla elde edilen faiz gelirinin ticari kazanç değil, menkul sermaya iradı olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 1.maddesinde, kazanç ve iratların vergilendirilmesinde elde etmenin esas olduğu hükme bağlanmıştır. Menkul sermaye iradının vergilendirilebilmesi için, iradın tahakkuku ile birlikte ona hukuken ve iktisaden tasarruf edilebilmesi, yani iratsahibinin emrine amade hale gelmesi gerekmektedir....

            GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili kooperatifin davalıdan herhangi bir borç para almamış olmasına rağmen eski kooperatif başkanının usulsüz işlemleri ile borç para alınmış gibi bono düzenlenip davalıya verildiğini ileri sürerek, kooperatifin davalıya 20.500 DM borçlu olmadığının tespitini ve davalının haksız takip tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin kooperatife borç para verdiğini ve karşılığında kendisine bono verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece; bilirkişi raporu ve duruşmadaki beyana göre davalının kooperatife 16.000-DM borç para verdiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davacı kooperatifin 1998/2409 sayılı icra dosyasında 4.500-DM borçlu olmadığının tespitine, kabul edilen kısım üzerinden %40 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir....

              Davacı davalının Tariş’ten satın alıpta ödeyemediği zeytinyağı borcu için elden 9.400 YTL borç para verdiğini, karşılğında 15.6.2006 vadeli, 15.5.2006 tanzim tarihli 20.000 YTL bedelli senet aldığını,davalının elden aldığı borç parayı gidip yatırmadığını,davalının Tariş’e olan borcunu taahhüt etmesi nedeniyle Tariş’e 10.559 YTL ödeme yaptığını bildirerek 20.000 YTL alacağının faizi ile tahsilini talep etmiştir.Davalı elden borç almadığını, senedinde Tariş eksperi olarak çalışan ve bozuk yağ satın aldığı için Tariş tarafından sorumlu tutulan davacının isteği üzerine ve sadece imzalı olarak ve diğer unsurları boş olarak senet verildiğini, senedin davacı tarafından sonradan doldurulduğunu, bu nedenle borçlu olmadığını savunmuştur. Davacının elindeki senedin tanzim tarihi olmaması nedeniyle davacı tarafından yapılan kambiyo takibinin iptaline karar verilmiştir....

                Davacı davalının kardeşine 3500 TL borç verdiğini, davalının kardeşinin bu borcunu kapatmak için dava konusu ödemeyi yaptığını iddia etmektedir. Davalı ise kardeşinin arkadaşı olan davacıya borç olarak 27/09/2007 tarihinde “kredi ara ödemesi” açıklaması ile 3500 TL havale gönderdiğini savunmaktadır. Mahkemece davacının davalıya 3500 TL verdiğinin kanıtının olmadığı, davalının 3500 TL’yi davacının hesabına gönderdiği tarihlerde ise davacının kredi borcunun bulunduğu gerekçesiyle, davacının davasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmiştir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, 6100 sayılı HMK.nın 190.maddesine göre, ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Menfi tespit davalarında bu yük lehine hak doğan taraf olan davalı alacaklı olduğunu iddia eden tarafa aittir. Somut olayda davalının dayandığı belge yalnız başına borç verildiğini ispata yeterli değildir....

                  UYAP Entegrasyonu