Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda, davacının ...Sigorta Kurumundan temin edilen hizmet cetveline göre 01.01.2007- 30.12.2008 tarihleri ile 01.07.2010- 31.05.2011 tarihleri arasında anılan ülkede çalıştığı- yardım aldığının tespit edildiği belirtilerek davacıya ödenen 01.01.2007- 30.12.2008 arası aylıklar ile 01.07.2010- 21.11.2010 arası ( davacının aylığının kesilmesine dair dilekçesine göre 21.12.2010 tarihi itibariyle aylığı durdurulduğu için 21.12.2010 tarihi öncesi ödenen miktar borç çıkartıldı) fuzuli ödenen 25.351,84 TL ana para ve 12.038,47 faizi ile birlikte toplam 37.390,31 TL borç çıkartıldığı anlaşılmakla davacının 01.07.2010- 31.05.2011 tarihleri arasında İşviçre' de çalıştığı sabit olduğu halde borç bildirim kararının tümüyle iptaline dair yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır....

    Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/146 E. 2013/331 K. sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasındaki beyanında davacıdan 2010 yılı Aralık ayında 4.000,00 TL borç para alıp peyderpey ödediğini ve borcun bittiğini belirttiği, davalının bu beyanının Mahkeme dışı ikrar olduğu, davacının davalıya 6.000,00 TL borç verdiğini ispatlayamadığı, davalının ise davacıdan 4.000,00 TL borç alıp ödediğini ikrar ettiği, bu ikrarın bölünemeyeceği, dolayısıyla davalının davacıdan 4.000,00 TL borç alıp ödediğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davalının cevap dilekçesinde davacıdan 4.000,00 TL borç para aldığını yani akti ilişkiyi doğruladığı, ancak aldığı borcu davacıya ödediğini ileri sürmüş olması karşısında ödeme yükümlülüğünü ispat yükü davalı tarafa geçmiş olup, davalı ödeme yaptığı hususunu kanıtlamakla yükümlü hale gelmiştir. İspat yükü kendisinde olan davalı tarafın borcunu ödediğini yasal delillerle ispat etmelidir....

      Dava, taraflar arasında düzenlendiği iddia edilen borç belgesine dayalı olarak davacı tarafından yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemi ile açılmış olup,davalı savunmasında icra takbinin dayanağı olan belgenin makbuz niteliğinde bir belge olmasına rağmen davacı tarafından bu belgeye ekleme yapılmak suretiyle tahrifat yapılarak borç senedi haline getirildiğini savunmuştur. Mahkemece dava konusu belge üzerinde inceleme yapılmak suretiyle alınan adli tıp bilirkişi raporunda dava konusu belgenin borç belgesi haline getirilmesine esas “ iş bu borç 25.08.2010 tarihinde ...’a ödenmek üzere alınmıştır.” ibarelerinin mürekkep tonu,satır hizası,baskı kalitesi ve içerik yazılarını oluşturan sözcüklerin basım özellikleri bakımından diğer yazılardan farklılık gösterdiği,bu ibarelerin belgenin tanzimi sırası dahilinde yazılmamış bulunduğu sonradan ilave edildiği rapor edilmiştir.Ayrıca davalının şikayeti üzerine başlatılan ceza soruşturması sonucu İstanbul Anadolu 24....

        K A R A R Davacı, davalı Kurum tarafından gönderilen borç bildirim belgesinin iptalini istemiştir. Mahkemece; ... Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğü'nün 05.03.2010 Tarih ve 3.591.189 sayılı (borç bildirim belgesi) işleminin iptaline karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının babasının 03.02.2006 tarihinde vefat ettiği, ancak 28.02.2006 – 24.07.2007 tarihleri arasında davacının babası adına yatan yaşlılık aylıklarının... Bankası ... Şubesi'nden çekildiği, bu nedenle davalı Kurum'ca davacıya 05.03.2010 tarihli borç bildirim belgesinin gönderildiği anlaşılmaktadır. Bir hukuksal ilişkinin borç ilişkisi sayılabilmesi için taraflarına ve konusuna ait iki unsura ihtiyaç bulunmaktadır. Bunlar; hukuki ilişkinin alacaklı ve borçludan oluşması, alacaklının ifasını talep yetkisine sahip olduğu, borçlunun ifa yükümlülüğü altına girdiği “edim” şeklinde ifade edilebilir. Alacaklı, borç ilişkisinin aktif süjesidir....

          Bölge adliye mahkemesince; davaya konu dekontlarda "borç" açıklamasının bulunduğu, bu açıklamanın, içeriği itibariyle gönderilen paranın davalıya borç olarak verildiğinin ispatı için yeterli olmayıp, paranın borç olarak verildiğine ilişkin ispat yükünün davacıda olduğu, davacının ödünç iddiasını yazılı deliller ile kanıtlayamadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalıya karz ilişkisine dayalı olarak borç para verdiğini ve geri ödenmediğini ileri sürerek, verdiği paranın davalıdan tahsili amacıyla başlattığı takibe vaki itirazın iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı ise, gönderilen paranın borç olarak gönderilmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir....

            Bozmaya uyan mahkemece, kooperatifin ihtarnamelerde esas aldığı borç miktarlarının önceki ihtarnamelerde tespit edilen ve bildirilen borç miktarları ile çeliştiği, kooperatifin daha önce belirlediği borç miktarlarında davacının ödemeleri olmasına rağmen bu dava için ihraca esas ihtarnamelerde belirlediği borç miktarlarının çeliştiği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Yargıtay 11....

              Dosya kapsamında delil olarak sunulan ... 2.Noterliği'nin 26.09.2011 tarih ..... yevmiye nolu düzenleme şeklindeki borç senedi de değerlendirilerek mahkemece, noterde düzenlenen bu borç senedinin taraflar arasında düzenlenen bonodan sonra bu bononun devamı olarak onu güçlendirmek için tanzim edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak davacı ve davalının kabulünde olduğu üzere noterde düzenlenen borç senedinin dava konusu yapılan bononun devamı niteliğinde olmadığı ve ayrı bir borç senedi olarak düzenlendiği uyuşmazlık konusu değildir. Ne var ki 6100 sayılı HMK’da yer alan usul kurallarına aykırı olarak tarafların kabulünün aksine dava konusu yapılan bono ile bağlantılı olarak noterde borç senedinin düzenlendiği gerekçesine dayanılarak davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. 2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir....

                K A R A R Davacı,davalı ile evlenmeden önce ve evlendikten sonra davalı eşine borç para verdiğini ancak geri ödenmediğini bildirerek 7.220 TL alacağının tahsilini talep etmiştir. Davalı davanın reddini dilemiştir....

                  Hukuk Dairesinin 03/10/2013 tarihli 2013/11284 esas, 2013/24182 karar sayılı emsal kararı) Aynı dairenin 2016/23382 esas, 2019/1090 karar sayılı emsal kararında da " Tarafların iddia ve savunmaları dikkate alındığında havale ile gönderilen paranın borç olarak verildiği hususunda ispat yükü davacıya aittir. Dekontta yazan "borç ibaresi" ifadesi kesin olarak borç verme anlamını taşımadığına göre davacının borç para verme iddiası sübut bulmamıştır." şeklinde karar verildiği görülmüştür. Davacı tarafından 20.000- TL gönderildiğine ilişkin dekontda paranın "borç" açıklaması ile gönderildiği, emsal Yargıtay ilamında belirtildiği üzere bu ibarenin borç verildiği hususunu göstermeyeceği, ispat yükü kendisinde olan davacının borç verme iddiasını dekont ile ispat edemediği, açıkça yemin deliline de dayanmadığı anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir....

                  Kur farkları bu kapsamda değerlendirilmeyecektir." hükmü yer almış; "12.4.1. borç verenin tam mükellef kurum olması" kısmında ise, "Kullanılan borç nedeniyle, geçici vergi dönemi içinde örtülü sermaye şartlarının gerçekleşmesi halinde, o dönemde daha önce borç alan kurum tarafından giderleştirilen faiz, kur farkı ve benzeri giderler, bu işlemin yapıldığı geçici vergi döneminde hesaben gerekli düzeltmeye tabi tutulabilecektir. Borç veren kurum tarafından da aynı dönem içinde düzeltme yapılabilmesi mümkündür. Düzeltmenin, gider yazılan geçici vergi döneminden sonra yapılması halinde, borç alan kurum tarafından verilen düzeltme beyannamesi ile tahakkuk eden vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartıyla, borç veren kurum tarafından da (bir sonraki geçici vergi döneminde) düzeltme yapılabilecektir....

                    UYAP Entegrasyonu